Sigorta İstatistik Verilerini İndirilemiyor !

Sigorta İstatistik Verilerini İndirilemiyor ! : İki büyük araştırmadan biri 1959 yılında gerçekleştirilen ve 1935 ile 1954 yılları arasında hayat sigortası poliçeleri alan insanları içeren Vücut Yapısı ve Tansiyon Araştırması, İkincisi işe 1979 yılında gerçekleştirilen ve 1954 ile 1972 yılları arasında poliçe alan insanları içeren Vücut Yapısı Araştırmasıdır. Demografik olarak hayat sigortası poliçe sahipleri elbette Amerika'yı bir bütün olarak temsil etmezler. Denekleri temsil.dışı bırakan ekonomik, ırksal ve etnik faktörler dışında, denekler, ortalama Amerikali'nın ağırlığına göre 2 ila 5 kilo daha az kiloya ve belki de sigorta şirketlerinin kötü riskleri eleme başarısı nedeniyle, genel nüfusa göre % 40 daha düşük ölüm oranına sahiptirler.Yine de demografik sorunlar ölüm risk değerlendirmesi metodolojisi ile karşılaştırıldığında ölümlülüğün tanımı itibariyle önemsizsayılmaktadır.

Sigorta şirketleri ölümlülüğü bir kişinin ölümü olarak değil, poliçenin nakde çevrilmesi olarak tanımlamışlardır. Eğer bir insan üç poliçe almış ve vefat etmişse ölümü bir değil üç ölüm olarak sayılmaktadır. 1959 yılı araştırmasında bu veriler poliçe sahipleri ölümlerinin yaklaşık beşte bir kadar daha “poliçe ölümü” olduğu anlamına gelir. Bu tür dolambaçlı verinin bulguları nasıl çarpıttığını görebilmek imkansızdır. Ancak herhangi iyi tasarlanmış bir araştırmanın bu tarz bir abartıya izin vermeyeceği kuşku götürmez bir gerçektir.Hayat sigortası araştırmaları aynı zamanda nüfus veritabanmı tanımlama konusunda başarısızlıkları nedeniyle kabul edilebilir bilimsel standartların dışında yer almaktadır. Bu da belirli, statik bir nüfusu örneklemediklerindendir.

Araştırma yıllarında poliçe alan herkes araştırmaya dahil edilmiştir. O nedenle kişi, poliçeyi 1935 ya da 1953 yılında aldığına bakılmaksızın, 1959 araştırmasında yer almıştır. Böy- lece ele alınan zaman dilimi ve incelenen deneklerin sayısı etkileyi- ciyse de izlenme süresi 20 yıl gibi görünen araştırma aslında ancak 7,8 yılı kapsamıştır.Sigorta istatistik verileri nedeniyle ortaya çıkan bir başka büyük sorun da hayat sigortası şirketlerinin poliçe sahiplerinin yaşam şekilleriyle ilgili bilgi sahibi olmamalarıdır. Kiloları her zaman kayıt altına alınmış olsa da poliçeye başvuranlardan beslenme ve egzersiz alışkanlıklarına dair bilgi alınmamıştır. Kiloyu sağlık faktörü belirleyicisi olarak almak 1900'lerin başlarında gündeme gelmiştir, çünkü o dönemlerde ağırlık en kolay ölçülebilen değişkendi, ayrıca olası başka faktörler ve bunların ölçümlenmesi hakkında henüz çok az şey biliniyordu.

Sigorta şirketlerini ilgilendirdiği kadarıyla kilo o zamandan bu yana anahtar etken özelliğini korumuştur, ki sigorta şirketlerinin bu bir tek anahtar değişkeni raporlama ve çözümleme bakımından bile özenli oldukları söylenemez. Sigorta istatistiklerinde kullanılan kilo verilerinin kabaca % 10 ila 20’si deneklerin kendi bildirimine dayalıydı ki bu metodolojinin hatalı sonuçlar vermesi kaçınılmazdır. Dahabüyük bir sorun ise sigorta şirketlerinin her bir poliçe sahibinin kilosunu tek bir kez, yalnızca sigorta başvurusunda temin etmesidir.

Zaman içinde kilo alımı ya da kaybı ya da kilo oynamalarıyla ilgili hiçbir bilgi bulunmamaktadır.Bu kadar sınırlı bilginin sigorta istatistik verilerini nasıl etkileyebileceği farazi bir vaka ile açıklanabilir. 1,63 boyunda, sigara kullanmayan iki kadın aynı zamanda hayat sigortası alırlar. Biri poliçeyi aldığında 59 kilo ağırlığındadır ve izleyen on beş yıl içinde 14 kilo alır -bu da kadının BMI standartlarına göre şişman olduğu anlamına gelir- ve araştırma tamamlandığında hayattadır. Diğer kadın, poliçeyi aldığında 72 kilo ağırlığındadır ve kronik olarak rejimdedir. On beş yıl sonunda sıkı bir rejimle 14 kilo kaybettikten kısa süre sonra kalp krizi nedeniyle hayatını kaybeder.

Kilo almanın ilk kadına faydası olduğu ya da kilo vermenin ikinci kadına zarar verdiği sonucuna varmak ne kadar spekülatifse araştırmalar tarafından poliçe satışında verilen sigorta istatistik verilerine (kilo) göre bir sonuca varmak da o kadar spekülatiftir. Yine de bu araştırmalar bir sonuca varır: 1,63 boyunda bir kadın için 59 iyi, 72 kötü bir kilodur.Bu “netice” elbette farazi iki kadınımızın gerçek kiloları ve ölüm nedenlerine göre farklıdır; Amerika nüfusunun tipik kilo oynamaları göz önüne alındığında aynı netice sigortalıların çoğunun deneyimleriyle de örtüşmemektedir.

On yıllık bir dönem içinde CDC yetişkin Amerikalıların yaklaşık dörtte üçünün vücut ağırlıklarının % 5’i kadar kilo aldığını ya da kaybettiğini ve yetişkinlerin yarısından fazlasının vücut ağırlıklarının % 15’ine kadar değişim yaşadığını belirlemiştir. Poliçe sahiplerinin de CDC araştırmasındaki gibi olduklarını varsayarsak her bir poliçe sahibi için tek bir kilo kaydedildiği gerçeğine dayanarak sigorta istatistik verilerinin bize kilonun sağlık üzerine etkileri hakkında bir sonuç çıkaramayacağını görürüz.Bununla birlikte tüm bu araştırmalar süregelir ve sigorta şirketlerinin neticeleri evrensel olmasa da biyolojik bir gerçeklik olarak kapsamlı şekilde kabul edilir. Sigorta şirketlerinin neticelerinin aksini savunan benzer araştırmalar yapılmış olsa da bilimsel toplumlardaverinin yeniden değerlendirilmesi gereğine ilişkin çok az talep olmuştur.

Sonuç olarak 1951 yılında (AMA ve Amerika Birleşik Devletleri Halk Sağlığı Hizmetleri Met Life’ın antiobezite haçlı seferlerine katıldığında) kilonun sağlık üzerine öncelikli etken olması varsayımı tıp kuruluşları tarafından resmen kabul edilmiştir ve o zamandan günümüze kilonun ölüm üzerinde etkisini araştıran bilimsel çalışmalara hükmetmeyi ve lekelemeyi sürdürmektedir.

Araştırmacılar çalışmalarına araştırma sürecinin temel taşı olan açık fikirle başlamamakla kalmayıp araştırmalarının tasarımlarında da sigorta istatistik verilerinin çoklu suretlerinden faydalanırlar.Örneğin, 1995 yılında bilimsel bir araştırmanın iki sayfalık sonuçlarının yayınlamasının ardından, kilo almanın sağlık üzerindeki insanları ürküten etkileriyle manşetlere geçen Hemşirelerin Sağlık Araştırmasına göz atalım. NIH himayesinde Brigham ve Boston Kadın Hastanesi’ndeki araştırmacılar 1976’dan itibaren 11 farklı araştırmada 115.000 evli kadın hemşireyi takibe almış, deneklere her iki yılda bir gönderdikleri soru formlarıyla ölüm ve teşhis konan ciddi rahatsızlıkları kaydetmiştir. Araştırma başladığında 30 ila 55 yaş aralığındaki hemşirelere hem araştırma başında hem de 18 yaşındayken kaç kilo olmuş oldukları sorulmuştur. 18 yaşından beri 5 kilodan az kilo alan ve verenlerle karşılaştırıldığında 5 kilo üzerinde kilo alanların koroner kalp rahatsızlıkları riskinin daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır.

Ancak ılımlı kilo alımı sonuçları her nasılsa tutarsızdır. Örneğin JAMA’nın 8 Şubat 1995 sayısında Hemşirelerin Sağlık Araştırması araştırmacıları 18 yaşından itibaren 5 ila 8 kilo aliminin koroner kalp rahatsızlıkları riskini % 25 artırdığını belirtmişlerdir. Öte yandan, aynı yıl daha sonra New England Tıp Dergisi'nin 14 Eylül sayısında araştırmacılar 18 yaşından itibaren 10 kiloya kadar kilo aliminin koroner kalp rahatsızlıklarından ölüm riskini artırmadığını belirtmişlerdir. Aslında bu miktar kilo alımı ile ilişkilendirilen risk, kiloları sabit kalan kadınların riskinin % 30 altında yer almaktadır (gerçi bu ista- tiksel olarak anlamlı değildir). Araştırmacılar bu tutarsız bulgularla ilgili açıklama yapmamışlardır.

Bu araştırmanın kurgusu ile ilgili ilginç olan şey egzersiz ve beslenme gibi davranışsal etkenleri dikkate almamış olmasından öte kan basıncı, düşük HDL ve yüksek LDL kolesterol, yüksek trigliserid değerleri ve yüksek ensülin değerleri gibi olası risk faktörlerini de tanımayı reddetmiş olmalarıdır. Birçok araştırmacı bu risk faktörlerinin kiloya da neden olan sağlıksız davranışların sonucu olarak ortaya çıktığını bilmesine rağmen (yağ ve şeker yüklü beslenme ve hareketsiz yaşam) kilo birçok zaman tarafsız etken olurken Hemşirelerin Sağlık Araştırmasında araştırmacılar aksini savunmuşlardır.

Bu araştırmacılara göre kilo bu risk faktörlerine neden olmaktadır. Bu varsayımla vardıkları netice neredeyse başından belli bir neticedir. Enteresan şekilde aynı araştırmanın meme kanseri ile ilgili olan kısımları kilonun risk faktörü olması ile ilgili bir sonraki bölümde tartışılacağı üzere tamamen farklı bir hikaye anlatır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp