Eğik Septum Ve Sinüs Bağlantil Diğer Problemler

Eğik Septum Ve Sinüs Bağlantil Diğer Problemler :

Burnunuz ve sirıüslerinizdeki çok sayıda minik yapı ve dar geçit nedeniyle Burun Evinin iç planında ufak bir değişikliğin bile sinüs fonksiyonu üzerinde önemli etkisi olabilmesi şaşırtıcı gelmemelidir. Şimdi sinüs enfeksiyonunu tetikleyebilen bazı anatomik problemlere bakalım.

Eğik Septum

2. Bölümden hatırlayabilcceğiniz gibi, septum önde esnek kıkırdak ve arkada kemikten oluşan, burnu ikiye bölen ince duvardır.

Mükemmel derecede düz septuma sahip olan kişiye nadir rastları-sa da genellikle kıvrım çok minik ve önemsizdir. Öte yandan eğiklik önemli orandaysa-eğik septurn olarak bilinir nefes alışını ya da sinüs ostiasını engelleyebilir ve burun tıkanıklığına ve enfeksiyonlara neden olabilir .

Eğik septum nasıloluşur? İki yolu vardır. Bazı kişiler eğik septumla doğar. Bebek, doğum kanalından inerken başı döner, burnu bir tarafa bastırılır. Septumıın ön tarafindaki yumuşak kıkırda-ğın içinde bulunduğu kemiksi olukta ittirilmesi ve burun deliklerinden birini tıkayacak şekilde eğilmesi az rastlanır bir durum değildir. Eğer eğilme ciddi seviyedeyse bebek birkaç günlükken septumun yerine oturtulması için bir KBB uzmanı çağrılabilir, ama çoğu durumda doktorlar bekle ve gör yaklaşımı izler.

Eğik septumun diğer nedeni burna alınan bir darbedir. Genellikle çocukluk döneminde olur; bu yaşlarda burun kemikleri hali nispeten yumuşaktır. Sadece yüzüstü düşüş, buruna çarpan bir top ya da oyun oynarken burnun kardeşin kafasına çarpması yeter.

Septumda eğilme spor oyunlarında burna alınan bir darbe, bir araba kazası ya da benzer nedenlerden ötürü yetişkinlik döneminde de meydana gelebilir.

Darbenin ne zaman ve nasıl alındığına bağlı olarak eğik septumdan kaynaklanan sorunlar genellikle yıllarca açığa çıkmaz. Kişinin yaşı ilerledikçe burnu ve septumu destekleyen bağlar gevşcr ve eğiklik daha ciddi bir hal alır.

Sonunda nefes alma günlük faaliyetleri ve uykuyu etkileyecek derecede zorlaşır ve kişi doktora başvurur. çoğu vaka da eğik septum burnun bir tarafını diğer tarafından daha çok etkiler. Nazal döngünün nefesinizi verdiğiniz burun deliğinin nasıl her altı saatte bir değişmesine neden olduğunu hatırlıyor musunuz? Septumu sağa doğru eğik olan birinin çoğu zaman sağ burun deliğinden nefes alması, sol burun deliğine göre daha zor olacaktır.

Eğik septum tanısı nispeten kolay konulur ve rutin burun muayenesinde KBB doktoru tanıyı koyabilir. Bilgisayarlı sinüs tomografısi de septumun şeklini gösterir. Ancak septum açıkça eğik olduğunda bile burun tıkanıklığını gidermek için tek gereken steroid spreyler ve dekonjestanlar olabilir, özellikle de eğiklik alerji ve ödeme neden olan diğer nedenlerle birlikte görülüyorsa.

Eğer ilaçlar işe yaramazsa KBB uzmanı septoplasti adı verilen ve genel ya da lokal anesteziyle gerçekleştirilebilen bir cerrahi operasyon yapabilir. Cerrah burun deliğinden girer ve geçici olarak septumdaki mukoza zarını kaldırır ve kıkırdak ve kerniğin eğik olan kısmını tıraşlar ya da çıkarır. Bazen cerrah operasyonun sonunda çözülebilen dikişler atar ya da burun içine tampon yerleştirir.

Ameliyatın ardından genellikle bir miktar ödem meydana gelir ve bir ya da iki hafta içinde geçer. Komplikasyonlar nadir olmakla birlikte, kanama ve enfeksiyon görülebilmektedir.

Genişlemiş Konkalar Hatırlayabileceğiniz gibi konkalar soluduğumuz havayı ısıtan ve nemlendiren mukoza zarlarıyla kaplı ince kemik tabakalarıdır. Üç çift konka vardır: Alt, orta ve üst. En büyük olanlar alt konkalardır.

Çok geniş alt konkalar burundan nefes almanın engellenmesinin yaygın bir nedenidir. Genellikle, yıllar süren nazal alerjiler konkalardaki mukoza zarlarının kalıcı olarak ödem yapmasına neden olduğunda meydana gelir. Buna konka hipertropisi denir.

Alt konkalar katerizasyon olarak adlandırılan bir işlemle elektrikli bir iğne kullanılarak küçültülebilir. Radyofrekanslı konka küçültrne olarak bilinen nispeten yeni bir seçenek de vardır. Bu yöntemde şişmiş konka dokusunu ısıtıp küçültmek için belirli bir do elektrik enerjisi verilir. Dağlama ve radyofrekansLı konka küçültme operasyonları genellikle lokal anesteziyle yapılır.

Alternatif olarak genişlemiş konkalar turbinektomi olarak bilinen bir cerrahi işlerrıle düzeltilebilir. Bu işlernde tıkanmaya neden olan ko nka kemiğinin bir kısmı veya onu saran mukoza zarı çıkarılır.

Hasta genel anestezi altındayken cerrah, ameliyat rnakasları ya da bir mikrodebrider kullanarak konkaları düzeltir.

Orta konkalar da genişleyip nefes alımını engelleyebilir. Öte yandan alt konkalardan farklı olarak bunların büyümesi genellikle yarın değil kemiğin genişlemesinden kaynaklanır. Konka kemiği, içinde havayla dolu bir odacık meydana geldiğinde genişler. Genişlemiş bir orta konkaya konka bulloza adı verilir. Kendisine bitişik OMC'yi sıkıştırabilir ve tekrarlayan sinüzit ataklarına neden olur. Sinüzite neden olduğu düşünülen genişlemiş orta konkalar genellikle sinüs ameliyatı sırasında tıraşlanır ya da alınır.

Konka küçültme çok büyük fayda sağlayabilse de aşırıya gidildiğinde durumu daha da kötüleştirebilir. Bunu bir sonraki kısımda göreceksiniz.

Boş Burun Sendorumu

Geçmişte KBB doktorlarının ameliyat sırasında tüm alt konkayı almaları neredeyse rutin bir uygulamaydı ve nadiren orta ve üst konkaları da alırlardı. Artık burnun içinden çok fazla konka kemi-ği ve dokusu alınmasının boş burun sendromu (BBS) olarak bilinen, sıkıntı yaratan bir olguya neden olduğunu biliyoruz. Bu boukluktan kaçınmak için günümüzde cerrahlar konkaları ya da en azından konkaların bir kısmını bırakma eğilimindedir.

Yine de sinüs ameliyatları aşırı yapılmış olan bazı kişiler çok ciddi semptomlara neden olan BBS ile mücadele etmektedir.

Konkalar olmayınca solunan hava kuru kalır. Mukus kalınlaşır ve bakteri gelişiminin birincil hedefi olan kabuklaşmalar oluşur, bu durum da enflamasyona ve enfeksiyona neden olur. Ancak BBS'nin ayırt edici özelliği gerçekten burnunuzdan iyi nefes alıyor olsanız bile, burnunuzdan iyi nefes alamadığınız hissidir.

Konkalar solunan havaya karşı direnç sağlar, bu nedenle konkab.

Eğik Septum Ve Sinüs Baglantılı Diğer Problemler

Yarın olmayışı rahatsız edici şekilde yeterli hava solumadığınız hissine neden olur. Paradoksalolarak BBS'si olanlar genellikle burunlarını tıkalı hissettiklerini söyler, ama gerçekte problem çok fazla hava akışıdır.

Tedavi kuruluğa bağlı problemleri azaltmak için burun kanallarının nemli tutulmasını kapsar. Tuzlu solüsyonlarla yapılacak lavaj gün içinde çeşitli defalar tekrarlanmalıdır ve nemlendirici bir burun spreyiyle desteklenmelidir. Günde bir ya da iki kez antibiyotikli merhem uygulayarak da enfeksiyonlar genellikle en azda tutulabilir.

Östaki Tüpü işlev Bozukluğu Kulaklar, burun ve boğaz birbiriyle bağlantılı olduğundan bir bölgede görülen bir problemin bir diğerine sıçraması nadir değildir. Örneğin, Östaki tüpü işlev bozukluğu.

Östaki tüpleri kulakların iç bölümünü nazofarinks olarak bilinen bir alanda burnun arkasına bağlayan dar kanallardır.

Triad Astım

Bu hastalık adını birbiriyle bağlantılı üç problemden almaktadır:

Astım, aspirine karşı hassasiyet ve burun polipleri. Samter triadı ya da aspirine bağlı astım adlarıyla da anılan triad astım nispeten yay gın bir bozukluktur, astırnı olanların yaklaşık yüzde 10'unda gö rüldüğü düşünülmektedir.

Triad astımı olanlarda sinüslerdeki ve akciğerlerdeki mukoza arlarının kronik enflamasyonuna neden olan aşırı aktif bir enzim bulunmaktadır. 5-lipoksigenaz adı verilen bu enzim lökotrien adı verilen, enflamasyona neden olan maddelerin aşırı üretimine neden olur.

Triad astım i olanların bağışıklık tepkisiyle tetiklenen alerji tepkisi bağlamında, aspirine gerçek anlamda bir alerjisi olmasa da tek bir aspirin alınması bile ciddi astım krizine neden olabilir. İbuprofen (Advii, Brufen, Nurafen) ya da naproksen (Aleve) gibi non steroid antienflamatuar ilaçlar da bir astım krizini tetikleyebilir, ama genellikle daha az şiddetli olur.

Bu hastalık tipik olarak daha önce aspirine karşı hassas olduğu bilinmeyen yetişkinlerde çıkar; bu nedenle burun polipi olan ve çocukluklanndan bu yana reçetesiz ağrı kesici kullanmarmş olanların bunları son derece dikkatli kullanması gerekir.

Triad astımla ilişkili polipler genellikle burundan nefes almayı engelleyecek ve koku duyusunun yitimine neden olacak kadar büyür. Geniz akıntısı tipik olarak görülse de ağrı genellikle çok azdır ya da hiç yoktur. Steroid sprey kullanımı dahil standart sinüzit te davisi bazı hastalarda etkilidir, ama çoğu hastanın peliplerinin önemli oranda küçültülmesi için prednisone gibi oral steroidlcr.

Kullanması gerekir. Triad astımı olanların çoğu poliplerin alınması ve yaşam kalitelerinin artması için ameliyat olmayı tercih eder.

Ancak tedavi şekli ne olursa olsun, polipler genellikle yeniden büyür ve oral steroidlerin ve/veya ameliyatın tekrarlanması gerekir.

Vakum Sinüzit

Vakum sinüzit, kişinin enfeksiyon olmaksızın sinüzit semptomlan gösterdiği tuhaf bir hastalıktır. Yüzde 100 var olduğundan dahi emin değiliz, ama bazen insanlarda aşağıdaki durumların görüldüğünü biliyoruz:

• sinüs ilaçları aldıklarında geçici olarak iyileşen sinüzit semptomları, özellikle de yüzde ağrı hissi

• sinüs ostiasında hiçbir tıkanıklık görülmeyen normal bir BT sonucu.

Olası bir açıklama, bu hastalarda aralıklı tıkanma meydana geliyor olmasıdır. Bir gün kapılar kapalı, diğer gün açık ve sonraki gün yine kapalı. Bu nedenle ostianın açık olduğu bir günde çekilen bilgisayarlı tomografide tıkanıklık gözükmeyecektir.

Bu hastalarda ostia kapalı olduğunda sinüslerin iç kaplamasının sinüslerdeki oksijeni emdiği düşünülür. Bunun sonucunda oluşan negatif baskı sinüslerde ağrıya neden olan bir vakuma neden olur.

Yakum sinüzit tam olarak anlaşılamamış olduğundan KBB doktorları genellikle BT sonuçları normal çıkan hastaları ameliyat etmekte isteksizdir. Ameliyat yerine genellikle steroidleri ve dekonjestanları deneriz. Ayrıca migren, nöritis veya nöralji gibi sinüzite benzer semptomlara neden olabilen başka bir rahatsızlık ararız.

Sinüs Tümörleri

İnsanlar hastalandıklarında genelde tümörden endişe eder-insan doğası işte. Konu sinüs tümörleri olduğunda akılda tutulması gereken önemli unsurlar vardır. Birincisi, bunlar son derece nadir görülür. İkincisi, ortaya çıktıklarında hemen hemen her zaman iyi huyludurlar. Üçüncüsü, hem iyi huylu hem de kötü huylu (yani kanserojen) sinüs tümörleri, burnu ve sinüsleri tıkadıklarından ve enfeksiyonla aynı semptomlara neden olduklarından genellikle erken teşhis edilir.

İyi huylu tümör, genişleyen ama bedenin diğer bölgelerine ya yılmayan (metastaz yapmayan) anormal bir kütledir. Unutmayın iyi huylu, zararsız demek değildir. Sadece büyüyerek iyi huylu bir tümör çok zarar verebilir. Nadir vakalarda tedavi edilmezse ölüm cül bile olabilir.

Sinüslerdeki en yaygın tümör inverted papillom adıyla bilinir.

Bu tip tümör endoskop kullamlarak ve burun deliğinden girilerek yapılacak bir ameliyatla tamamen çıkarılabilir. Tümörün yüzde 100'ünün çıkarıldığından emin olmak için cerrah hem tümörü hem de çevresindeki sağlıklı dokunun bir kısmını keser; geride tek hücre bile kalsa tümör yeniden büyüyecektir. İyi huylu tümör gelişimine neyin neden olduğunu bilmiyoruz.

Kötü huylu tümör bedendeki uzak bölgelere metastaz yapacak bir oluşumdur. Kanserojen tümörler, kemikli sinüs duvarlarında aşınma gibi yıkıcı görüntülerinden ötürü BT'de genellikle bariz olarak ortaya çıkar.

Çeşitli tipte kötü huylu sinüs tümörü vardır. Bunlar arasında skuamoz hücreli karsinom (akciğer kanserlerinin çoğuyla ilişkili bir tiptir) ve adenokarsinom (göğüs kanserlerinin çoğunda bulunan bir tiptir) yer alır. Araştırmalar sigara içenlerde ve işleri gere-ği odun tozuna, deriye, zamka, nikele veya kroma maruz kalanlarda kötü huylu sinüs tümörü riskinin daha fazla olduğunu gösteriyor.

Bu kötü huylu tümörler genellikle ameliyat ve radyasyon tedavisi birlikte uygulanarak tedavi edilir. Erken teşhis edildiğinde ço-ğu kötü huylu sinüs tümörü başarılı bir şekilde tedavi edilir ve tekrarlamaz.

Sıradaki

Bir sonraki bölümde çocuklarda ve hamilelerde sinüs enfeksiyonları gibi özel şartlar altında sinüzit üzerinde duracağız.

Bölüm

Sinüzitin Özel Durumları

Sinüzitin en yaygın tiplerine ilişkin tedavi şekillerini inceledik. Artık bazı özel durumlara göz atmanın zamanı geldi.

Çocuklar ve Sinüzit

Yetişkinler gibi çocuklarda da sinüs enfeksiyonları çıkabilir. Genellikle çocuklardaki enfeksiyon soğuk algınlığımn hemen ardından gelişir, ama alerjiler de enfeksiyonu tetikleyebilir. Enfeksiyon süreci yetişkinlerle aynı olsa da çocuklara ilişkin özel unsurlar pediatrik sinüzit teşhisi koyma ve tedavi etme yöntemlerimizi etkiler.

Birincisi, doktorlar çocuktaki sinüzit ile soğuk algınlığı ya da alerjileri ayırt etmekte zorlanır. Bir bebekte ya da küçük bir çocukta ebeveynin fark edebildiği tek sinüzit semptomu yeşil renkli burun akıntısı, gece öksürüğü, ateş ve artan hırçınlıktır.

Bu arada doktorlar da bilgisayarlı sinüs tomografisinin faydalarından genelde yararlanamaz. Bu alet sadece çok ısrarlı vakalarda kullanılır, çünkü çocuğun gelişmekte olan bedenini radyasyona maruz bı-rakınakta tereddüt ederiz.

Bu nedenle kendilerine muayeneye gelen burnu akan çocukların ardı arkası kesilmeyen pediatristlerin en iyi değerlendirmeyi yapmak ve hastalığı tedavi etmek için klinik tecrübelerine dayanarak karar vermeleri gerekir. Dekonjestan, antihistamin ve öksürük ilaçlarını birleştiren reçetesiz ilaçlar hem soğuk algınlığı hem de sinüzite karşı yararlıdır. Antibiyotik, semptomlar geçmek bilmedi-ğinde ve sinüzit olası gözüktüğünde verilir.

Bir başka fark da sinüs ameliyatının çocuklara yetişkinlere olduğundan çok daha az yapılmasıdır. Sadece, antibiyotiklerin işe yaramadığı ve bilgisayarlı tomografi taramalarında kesin bir sinüs tıkanıklığı görüldüğü en ciddi vakalarda yapılır.

Bu durumlarda bile sabırlı olmak kazandırabilir. Çocuklar yaşları ilerledikçe daha az soğuk algınlığına yakalanır ve genellikle alerjileri geçer; bu nedenle yakalandıkları sinüs enfeksiyonlarının sayısı da cerrahi müdahale olmaksızın azalacaktır.

Öte yandan çocuklar üzerinde sinüs cerrahisi yapıldığında yetişkinlerde yapıldığı kadar başarılı olabilir. Çocuklar ameliyatın ardından daha çabuk iyileşir ve genellikle üç ila beş gün içinde okula dönebilirler. Küçük çocuklar genellikle lokal anestezi altında muayenehanede yapılacak ameliyat sonrası ternizliğe gitmekte isteksiz olurlar. Bu gibi durumlarda genel anestezi altında temizlik yapılması için ameliyattan bir hafta sonra ameliyat odasına bir ziyaret daha yapılması gerekebilir.

Çocuklar üzerinde yapılan sinüs ameliyatları nadir olsa da, sinüslerle ilgili bir başka ameliyat hiç öyle değildir (bak. "Adenoidektomi" başlıklı kutucuk).

Kistik fibrosis çocuklukta meydana geldiğinden ve yaygın olarak burun poliplerine neden olduğundan polipi olan çocuklarda bu rahatsızlığın olup olmadığını tespit etmek için terlerindeki tuz miktarına bakılması gerekir (bak. bu bölümdeki "Sinüzitin Genetik Nedenleri" başlıklı kısım).

Adenoidektomi

Adenoidler burnun arka tarafında bulunan ve enfeksiyonlarla savaşmak için tasarlanan doku kümeleridir. Aslında bademcikle aynı dokudan oluşurlar. Bazı çocuklarda adenoidler o kadar büyür ki burnu ve sinüsleri tıkar, horlamaya, sürekli burun akıntısı-na ve sinüzite neden olurlar. Şişen adenoidler bakterilere de yuva olabilir ve tekrarlanan sinüs ve kulak enfeksiyonlarına neden olabilirler.

Adenoid doku tekrarlanan antibiyotik tertiplerinin ardından küçülmezse ameliyatla almak genellikle sorunu ortadan kaldırır. Bu, hastanın hastaneye yatmasına gerek kalmadan yapılan nispeten kısa süren bir operasyondur.

Hamilelikte Sinüzit

Kadınların bedenleri hamilelik döneminde su toplamaya yatkındır ve şişen dokular arasında burnu ve sinüsleri kaplayan mukoza zarı da bulunur.

Soğuk algınlığı ve alerjilere benzer bir şekilde bu ödem sinüs ostiasını kapatabilir ve enfeksiyonu tetikleyebilir. Sonuç olarak sinüziti olan kadınların sinüzitlerinin hamilelik döneminde normalde olduğundan daha sık azması nadir değildir.

Hamile kadınların tedavisi, gelişmekte olan fetüse zarar verme riskine girmernek için doktorların ilaç vermekteki isteksizliği nedeniyle zorlaşır. Genel bir kural olarak hamile kadınların ilk trimesterde ilaç almaması ve sonrasında da tedbirli alması gerekir.

Öte yandan geçmek bilmeyen tedavi edilmemiş bir enfeksiyon da fetüs için risk teşkil eder, özellikle de ateşe neden oluyorsa; bu nedenle bazen istisnalar gereklidir.

Eğer hamileyseniz ve geçmeyen bir sinüs enfeksiyonunuz varsa, herhangi bir ilaç almadan önce doğum uzmanınıza danışın.

Doğum uzmanı genellikle onlarca yıldır kullanılan ve hamilelik açısından güvenli görülen dekonjestan psödoefedrin ya da antibiyotik amoksisilin gibi ilaçların kullanımına onay verecektir. İyi tarafi, sinüzit semptomları olan bir kadın doğum yaptığında su toplamasının geçmesi ve sinüzitin de genellikle hafiflemesidir.

Sinüzitin Genetik Nedenleri

Muhtemelen doğada sinüzitle ilgili pek çok genetik bağlantı vardır, ama şimdilik hakkında en çok bilgi sahibi olduğumuz iki bağlantı var.

Kistik Fibrosis

Bu kalıtımsal rahatsızlık genellikle çocukluk döneminde teşhis edilir. Buna akciğerler, pankreas, karaciğer ve üreme organları dahil vücuttaki çeşitli organlarda anormal salgıya neden olan genetik bir kusur (DNA mutasyonu olarak adlandırılır) neden olur.

Solunum sisteminde bu bozukluk kalın yapılı mukus üretimine neden olur ve bu da akciğerleri ve sinüsleri tıkayabilir, zatürree ve sinüziti tetikleyebilir. Kistik fibrosisi olan hastaların yüzde 90'ından fazlasında kronik sinüzit vardır; büyük burun polipleri de yaygın görülür. Poliplerin temizlenmesi için bu hastaların çoğunun ameliyat olması gerekir, bu polipler genelde yeniden büyür ve ameliyatın tekrarlanması gerekir.

Geçmişte kistik fibrosisi olan çoğu kişi yetişkinlik dönemine kadar yaşayamazdı, ama son yıllarda tedaviler o kadar etkin hale geldi ki artık kistik fibrosisi olan pek çok hasta ileri orta yaşlarına kadar yaşayabiliyor.

Ayrıca bazı çocuklarda ve yetişkinlerde DNA geninde kısmi bir kusurun yol açtığı daha hafif bir tip kistik fibrosis görülmeye başladı; bu tipin yaşam süresini etkilernesi daha az olası, ama salgılar yine de koyu kıvamlı olabiliyor ve sık sık sinüzit enfeksiyonlarına neden olabiliyor.

Primer SilierDiskinezi (PSD)

2. Bölümden hatırlayabileceğiniz gibi, akciğerler, burun ve sinüsler silya adı verilen ve ritmik hareketlerle mukusu ve harap dokuyu hava kanallarından temizleyen mikroskopik tüylerle kaplıdır.

İmmotil (hareketsiz) silya sendromu ya da Kartagener sendromu olarak da bilinen PCD, silyada yapısal bir kusura neden olan ve silyayı düzgün hareket edemez hale sokan genetik bir bozukluktur. Sinüslerde mukus birikir, bu durum da kronik enfeksiyonlara ve burunda polip oluşumuna neden olur.

Kistik fibrosiste olduğu gibi, bu genetik bozukluk tüm bedende problemlere neden olabilir. Akciğerlerde etkisi PCD'si olanların kronik öksürüğe ve tekrarlayan zatürree ataklarına yatkın olması anlamına gelir. İlaçlar biraz düzelme sağlar. Polipleri almak ve sinüsleri temizlemek için yapılan sinüs ameliyatları genellikle etki lidir, ama tekrarlanması gerekir.

Sarkoidoz

Sarkoidoz, tüm bedende granülom olarak bilinen ufak boncuk gibi iltihaplı doku oluşumuna neden olan, nadir görülen bir hastalıktır. Bu granülomlar en çok akciğerlerde görülür, ama burun kanallarında da oluşabilir ve sinüs enflamasyonuna ve enfeksiyona neden olabilirler.

Sarkoidozun nedeni bilinmiyor, ama bağışıklık sisteminin anormal uyarılmasından kaynaklandığı düşünülüyor.

Siyahlarda üç ila dört kat daha fazla görülüyor ve kadınlarda erkeklerde olduğundan daha yaygın. Bazı vakalarda insanlar sinüzit ameliyatının ardından alınan doku örneğinde granülomlar gözüktüğünde sarkoidozisleri oldu-ğunu görüyor. Daha yaygın olarak da rutin göğüs röntgeninde görülüyor.

Sarkoidoz burun mukozasında bir parke görünümü yaratır endoskopik muayenede görülür. KBB doktoru sinüzit nedeni olarak sarkoidozisten şüphelenirse, tanı burun dokusundan biyopsi yapılarak teyit edilebilir. Teşhis ACE seviyesi olarak bilinen, kandaki anjiotensin miktarını ölçen bir kan tahliliyle de teyit edilebilir. Anjiotensin seviyesi bu hastalığı taşıyan kişilerde artar.

Sarkoidoz genellikle tüm bedendeki enflamasyonu azaltmak için verilen oral steroidlerle tedavi edilebilir. Sinüsleri etkileyen daha ciddi vakalarda enflamasyon ve yaraların neden olduğu tıkanıklığı gidermek için ameliyat gerekebilir.

Wegener Granülomatozu

Wegener, burun ve sinüsler dahilolmak üzere tüm bedende granülom oluşumuna neden olan bir başka ender hastalıktır. Öte yandan bu hastalıkta granülomlar küçük ve orta boylu kan damarlarının duvarlarına zarar verir. Bu zarar normal kan tedarikini engeller ve yakındaki dokuların yaralanmasına ve harap olmasına neden olabilir. Wegener hastalığının nedeni bilinmiyor, ama araştırmalar bunun bedenin savunma sisteminin yanlışlıkla kan damarlarım hedef aldığı bir bağışıklık sistemi bozukluğu olduğunu akla getiriyor.

Wegener hastalığı en çok üç bölgeyi etkiler: Akciğerler, böbrekler ve sinüsler. Burun zarları şişmiş ve çok fazla mukus salgısı yapan sinüziti olan pek çok kişiden farklı olarak Wegener hastalı-ğım taşıyanların burun dokuları son derece ince ve kurudur. Bu arlardaki kan damarları hassaslaşır ve sık sık burun kanamasına yol açar.

Burundaki mukus kurumaya eğilimlidir ve kabuklaşmaya neden olur. Wegener'in daha ilerlemiş vakaları burundaki kı-kırdak dokunun erozyonuna neden olur ve septumda bir delik oluşur (septum perforasyonu olarak bilinir).

Sinüs enfeksiyonları Wegener hastalarında yaygındır ve bu hastalık genellikle sinüzit tedavisi sırasında teşhis edilir.

Hastasında Wegener olduğundan şüphelenen bir KBB doktoru' bir dizi kan testi isteyecektir. Bu testler arasında Wegener'in bir işareti olan antinötrofil sitoplazmik antikorun mevcudiyetini tespit eden bir test de bulunur.

Wegener oral steroidler ve bedenin bağışıklık tepkisini zayıflatan immunsupressif olarak bilinen ilaçlarla tedavi edilir.

Tedaviyle Wegener hastası kişilerin yüzde 90'ı remisyona girer, ama ilaçlar azalnldığında ya da kesildiğinde neredeyse yarısında hastalık nükseder. Hastalığı nüksetmeyenler yıllarca remisyonda kalacak ve genelde daha fazla ilaca ihtiyaç duymayacaktır. Sarkoidosiste olduğu gibi sinüs ameliyatı sadece hastalıklı dokunun sinüsleri tıkadığı vakalarda yapılır.

Bağışıklık Eksikliği Sendromu

Bedeninizin enfeksiyonlarla savaşmak için sağlam bir bağışıklık sistemine ihtiyacı vardır. Bu sistem, T lemfositleri ve B lemfositleri olarak bilinen beyaz kan hücreleri dahil, pek çok unsurun kar maşık bir etkileşimiyle işler. Antikorları üreten B lemfositleridir.

Antikorlar, bakteri gibi yabancı maddelerin tanımlanması ve yok edilmesi için gerekli özel moleküllerdir. Bazı kalıtsal hastalıklarda bu unsurlardan biri ya da daha fazlası eksiktir ve beden etkili bir bağışıklık tepkisi başlatamaz.

Ağır kombine immün yetersizlik olarak bilinen bir hastalık gibi, nadir görülen vakalarda basit bir enfeksiyon bile ölümcülolabilir. Bu rahatsızlığı taşıyan bir çocuğu anlatan 1970'lerdeki The Boy in The Plastic Bubble (Plastik Baloncuktaki Çocuk) filmini hatırlı-yorsunuzdur belki.

Daha az şiddetli ama daha yaygın bağışıklık sistemi eksiklikleri de mevcuttur. Bunlara bir örnek IgG altgrup eksikliği olarak bilinen bir bozukluktur. IgG en çok bulunan bir tip antikora verilen addır. Bu antikordan vücutlarında az sayıda bulunan kişilerin genelde tekrarlayan zatürree ve sinüzit atakları öyküsü vardır.

Bilgisayarlı tomografide sinüs enfeksiyonunu tetikleyecek herhangi bir tıkanıklığın görülmediği durumlarda bağışıklık eksikliği tanısı düşünülebilir; bir başka deyişle, sinüs kapıları açık ve ostiomeatal kompleks temiz olduğu halde kişinin sinüsleri sürekli iltihaplı olduğunda. Bu tip enfeksiyonların bu kişilerde, bağışıklık sistemleri normalde sinüslerde yaşayan bakterileri kontrol altında tutamadığından görüldüğü düşünülür.

Bağışıklık eksiklikleri, beyaz kan hücreleriyle kandaki antikorların miktarını ölçen testlerle teşhis edilir. Eğer bu testlerde IgG seviyesi düşük çıkarsa aylık IgG nakli ile antikorları yerine koyma tedavisine başlanabilir.

Sıradaki

Sıradaki bölümde sinüzit gibi gözüken ama olmayan bazı rahatsızlıklara bakacağız.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp