Beyin ve Sinir Sistemi Hastalıkları

Beyin ve Sinir Sistemi Hastalıkları :

Sinir sistemi, damarlar gibi tüm organları organizma içinde birbirine bağlar. Damarlar ve sinir sistemi, her organın gereksinmelerini ve çalışmalarını belirlerler. Sinir sistemi iç ve dış etkileri alabilmek, bunları iletmek ve yönetmek gibi önemli bir görev yüklenmiştir. Duyu organlarının uyartıları, bu uyartıların iletimi ve organlara gönderilen emirler ve uyartılar sinir sistemi tarafından gerçekleştirilir. Yapılarına göre sinir sistemi ikiye ayrılır:

- Merkez sinir sistemi - Beyin ve omurilik.

- Çevresel sinir sistemi - Beyin sinirleri, omurilik sinirleri, vejetatif (otonom) sinir sistemi.

Merkez sinir sistemi

Merkez sinir sistemi beyin, beyineik, omurilik soğanı ve omurilikten oluşmuştur. Beyinle omurilik, çok uzun uzantıları olan ve nöron adı verilen sinir hücreleriyle destek doku görevini yapan nörogli hücrelerinden yapılmıştır. Beyin ve omurilik, sinir sisteminin düzenleyici merkezleridir. İnsanlarda merkez sinir , sisteıninin görevleri üç grupta toplanır: Refleks (istemsiz) hareketlerini, otomatik hareketleri ve istemli hareketleri gerçekleştirmek.

Beyin: Yaklaşık 1,5 kg. ağırlığında olan tümbeyin kafatası içinde yer alır ve kafatası-kemikleri tarafından korunur. Tümbeyinin üzeri sert, örümceksi ve ince bir zarla kaplıdır. İnce zar ile örümceksi zar arasındaki beyin-omurilik sıvısı beyni şiddetli sarsıntılardan korur. Tümbeyin, beyin, beyineik ve omurilik soğanı olmak üzere üç temel parçaya ayrılır. Ortasından geçen derince bir yarık tümbeyini iki yarıküreye böler.

Bu yarıküreler de yanlamasına derince yarıklarla loplara ayrı-lır. Tümbeyinin kabuk kısmı bozmaddeden, iç kısmı ise akmaddeden oluşmuştur. Beyinde epifiz ve hipofiz salgı bezleri vardır.

Beynin kabuk bölgesinde, yani bozmaddesinde duyu organlarının merkezleri, istemli olarak yapılan tüm hareketl~ri yöneten belli merkezler, ruhsal yaşamımızIa ilgili olayların merkezleri, okuma, yazma, konuşma ve kavramayı yöneten merkezler vardır. Bütün bu merkezler, ara nöronlarla birbirleriyle bağıntı kurarlar. Bu bağıntılar beynin diğer kısımları ile de süreklidir. Beynin akmaddesi içinde çeşitli bUyüklüklerde bozmaddeden yapılmış birkaç tane boz bölge (çekirdekler) vardır. Bu bozmadde bölgeleri bilinçaltı çalışmaları yönetir.

Beyincik. kafatasının arka tarafına yerleşmiştir ve iki yanküreden oluşmuştur. Beyincik de, beyinçte olduğu gibi, boz ve akmaddelerden yapılmıştır. Ancak, bozmadde yer yer akmadde içine dalarak kıvrımlar oluşturmuştur. Bu nedenle de, bir kesit alındığı takdirde, ağaç dallarına benzer bir yapı görülür (beyineik ağacı). Beyincik. vücut hareketlerini düzenleyen, tüm kasların uyumlu çalışmalarını, vücut dengesini düzenleyen ve kontrol eden bir organdır.

Omurilik soğanı, beyinciğin hemen altındadır ve diğerlerinin tersine, bozmadde içte, akmadde dıştadır. Beyinden gelen hareket sinirleriyle omurilikten beyine giden duysal sinirlerin bir bölümü burada çaprazlaşırlar. Ayrıca, buradan 8 çift de sinir çıkar. Beyineikle omurilik soğanı varol köprüsü'yle beyine bağlanır. Solunum, dolaşım, metabolizma, sindirim gibi tüm vejetatif fonksiyonların merkezleri; yutma, öksürme, çiğneme, emme, kusma, aksırma gibi refleks (istemsiz) hareketlerin merkezleri ve karaciğerde şeker yapılması işlerinin merkezleri omurilik soğanındadır.

Omurilik: Merkez sinir sisteminin omurga içinde yer almış bölümüdür. Beyinde olduğu gibi omurilik de üç zarla kaplanmıştır ve ince zarla örümceksi zarın arası 'beyin-emurilik sıvısıyla doludur. Ön ve arka tarafta derin bir olukla simetrik iki bölüme ayrılan omurilik ak ve bozmaddelerden yapılmıştır, ama akmadde üstte, bozmadde alttadır. Bozmadde, akmadden in içine doğru birer çıkıntı yapar. Bunedenle, bir kesit alındığı takdirde, bozmadde, kelebek görünümündedir. Buna göre, omurilik içinde iki önde, iki de arkada olmak üzere 4 tane boynuz vardır. Omuriliğin merkezindeki boş, kanalın içi sıvı doludur.

Omurilik sinirleri, sağlı sollu olmak üzere ikişer kökle çı-karlar. Bu kökler, arka kök ve ön kök adını alırlar. Ön kök harekete, arka kök ise duyuya hizmet eder. Beyinden hareket emirleri ön kökle gelir. Duyu sinirleri ve arka- kök yoluyla omuriliğe getirilen uyartılar, beyne gönderilmeden omurilikten, hemen hareket sinirlerine geçerler ve bu sinir aracılığıyla kaslara aktarılırlar. Böyle hareketler, istemsiz, yani refleks hareketleri adını alır.

evresel sinir sistemi

Birbirine paralel giden birçok aksonun bir araya toplanmasından sinir teli oluşur .. Sinir telinin çevresi katılgandokudan yapılmış bir kılıfla sarılmıştır. Sinirlerin üzerinde besleyici kan damarları da yer alır. Aksonlar, duyu sinirlerinde duyuya, hareket sinirlerinde ise harekete hizmet ederler. Ama birçok sinirde hem duyu hem de hareket aksonları bulunur. Bunlara karma sinirler adı verilir.

Sinirler, sinir sisteminin beyinle omurilikten oluşan merkez bölümünü duyu organlarına, kaslara ve diğer organlara bağlayan, beyaz görünümlü kordonlardır. Beyinden, 8 çifti omurilik soğanından olmak üzere 12 çift beyin siniri (kranyal

sinirler) ve omurilikten de 31 çift omurilik siniri (mikst sinirler) 'çıkar. Bu sinirlerin bir bölümü hareket sinirleri olup, uçları çok ince ağaç dalları gibi kas tellerine', kas hücrelerine da-ğılmıştır. Bu tür sinirler, merkez sinir sisteminden gelen emirleri kaslara götürür ve onların çalışmasını sağlar.

Sinirlerin bir bölümü, kaslarda sonlanmaz. Bu tür sinirler, beyinle duyu organlarını birbirine bağlar. Duyu organlarından beyine uzanan sinirlere duyu sinirleri adı verilir.

Vejetatif sinir sistemi (otonom sinir sistemi)

Bütün iç organlarımız, bilinçdışında, istemsiz olarak görevlerini sürdürürler. İstem dışı süregelen türlü organ hareketleri ve çalışmaları özel bir sinir sistemi tarafindan yönetilir ve

kontrol edilir. Bu sinir sistemi, vejetatif (otonom) sinir sistemi adını alır. Vejetatif sinir sistemi, iç salgı bezleriyle sıkı bir bağıntı kurmuştur. Beyin kabuğunun yönetimi altında çalış-mayan bütün yalız (düz) kaslar ve bezler, bu sinir sisteminden

sinir telleri alır. Vejetatif sinir sistemi, temelolarak, sinir düğümlerinden (gangliyonlar) ve sempatik sinir tellerinden oluşmuştur.

Vejetatif sinir sistemi, sempatik sinir sistemi ve parasempatik sinir sistemleri'ne ayrılır. Bu iki sistemin organlarda yaptıkları etkiler, birbirinin tam tersidir, yani biri yavaşlatıcı, 'diğeri hızlandırıcıdır.

Sempatik sinir sistemi, omurganın iç tarafının iki yanında yer alan birer sıra halinde dizilmiş sinir düğümlerinden oluşmuştur. Omurganın sırt bölgesinden bel bölgesine kadar uzanan sempatik gangliyonlar, sinir hücrelerinin bir toplulu-ğudur ve bir yandan omurilik sinirleri yoluyla omurilikle bağlantı kurarken, bir yandan da organlara sempatik sinirler gönderirler. Tükürük bezleri, kalp damarları, bronşlar, mide, karaciğer, böbrekler, pankreas, bağırsaklar, idrar torbası vb. sempatik sinir sistemi tarafından sinirlendirilirler. Sempatik sinirler 23 çifttir ve birbirlerine sinir demetleriyle bağlıdır. 23 çift sinirin 3 çifti boyun, 12 çifti göğüs, 4 çifti bel ve 4 çifti de sağrı gangliyonlarıdır.

Parasempatik sinir sisteminde, sinirsel düğümler yoktur.

Sinirlerini doğrudan doğruya merkez sinir sistemindeki hücrelerden almaktadır. Bu hücrelerin aksonları. merkez sinir sisteminden ayrıldıktan sonra, sinir verdikleri organların içinde ya da yakınlarında bulunan küçük gangliyon hücreleriyle bağlanırIar. Sempatik ve parasempatik 'sistemin birbirine karşıt ve düzenli bir şekilde organları' çalıştırması, beynin tabanında bulunan, sempatik (otonom) hareketlerin yüksek kontrol merkezi olan hipotalamus tarafından yönetilir. Vejetatif sinir sisteminin beyin kabuğundaki duyu merkezleriyle hiçbir bağlantısı yoktur ve bu nedenle iç organlara gelen acı duyu su bilinç alanına girmez. Buna karşılık, ruhsalolaylar vejetatif sinir sistemi ve vücut çalışmaları üzerinde etki yapar. Sempatik ve parasempatik sinirlerinin, birbirine karşıt çalışmalarına şöyle örnekler verilebilir: Sempatik sinir kalbin hareketini hızlandırır, oysa parasempatik 'sinir bu hareketi yavaşlatır; parasempatik sinirler kalbi besleyen damarları geniş-te tir, sempatik sinirler ise daraltır; bronşları parasempatik sinir1er daraltır, sempatik sinirler ise genişletir. Parasempatik sinirler bağırsak hareketlerini hızlandırırken, sempatik sinirler bu hareketi yavaşlatır. Gözbebeklerini parasempatik sinirler daraltır, oysa sempatik sinirler genişletir.

Baş ağrısı: Baş ağrısı en sık rastlanan hastalık belirtilerindendir. Baş ağrısı genellikle geçici ve sinirsel nedenlere dayanır ve çoğu kez endişe, 'açıklanamayan öfkeli durumlarda ortaya çı-kar. Derin baş ağrıları genellikle damarlarla ilgilidir. Bu tür baş ağrıları çoğu kez şiddetli ve süreklidir. Baş ağrısına neden olabilecek bulaşıcı hastalık1ar, kafaiçi basıncını artıran tümör, apse ve kistler, menenjit, beyin kanarnalan, gözlerde kırılma ve uyum bozuklukları, sindirim güçlüğü, kabızlık, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği: üremi, sinüs iltihapları, alkolizm, zehirlenmeleri, aşırı yorgunluk, açlık, alerjik hastalıklar, güneş çarpmaları, sara, eklampsi gibi daha birçok etkenler vardır. Zaman zaman gelen baş ağrılarının nedeni migren ve histamine bağlıdır.

Belirtileri: Genel bir tanımla, ağrının olusumu kaslerdan. boyun bölgesindeki kaslara kadar uzanan ve kafa derisi içinde seyreden kas tabakasının spazmı şeklinde açıklanır. Bazı ayrı-calıklar görülebilir. Örneğin, yüksek tansiyonda baş ağrısı sabahları, kalp yetmezliğinde ise yatar durumdayken vardır. Seyri: Kimi zaman şiddetli baş ağrısı nedeniyle bulantı, kusma ve görme bozuklukları görülür. Baş ağrısı inatçı olabilir ve bazen günlerce sürebilir.

Tedavi: Genel olarak tedavi nedene yöneliktir. Şiddetli baş ağrılarında hasta sessiz bir ortama alınır, alnına soğuk kompres uygulanır. Ağrı kesici ilaçlar ya da yatıştırıcı ilaçlar ayrı ayrı olduğu gibi birlikte de verileblir. '

Uykusuzluk: Gürültü, ışık, sıcak, soğuk, yatılan yerin rahatsızlığı gibi dış etkenler; ağrı ve diğer rahatsızlıklar gibi iç etkenler, sinirlenmeler, çok çay ve kahve içilmesi, amfetamin gurubu zayıflatıcı ilaçlar uykuya engelolabilirler. Bazen uykuya dalmak oldukça güçtür. Uykusuziuk bazen hafiftir ve nedenin ortadan kaldırılmasıyla uyku gelir. Açık zehirleyici etkileri 01-mamakla birlikte uyutucu ilaçları uzun süre Y
Vejetatif dlstonlı Sinir lifleri ve sinir-kas arası uyartıların iletiminde başlıca görevi kimyasal bir madde olan asetilkolin yapar. Bu maddenin, parasempatik sinir sisteminin çalışmasında büyük rolü vardır. Asetilkolin vücutta, kolinesteraz adlı bir madde tarafından parçalanır. Kolinesteraz adlı bu maddenin herhangi bir etkenle kanda azalması halinde, dolaşımdaki asetilkolin normalin üstünde bulunacağı için, parasempatik sinir sistemi gerektiğinden fazla uyarılrnış olur. Belirtileri: Kalp çalışması zayıflar, kaslar gevşer, bulantı, baş dönmesi, baş ağrısı hissedilir. Gözbebekleri ufalır ve görmede bozukluklar ortaya çıkar.

Seyri: Asetilkolin düzeyi normale döndürülmediği takdirde şiddetli bağırsak kasılmaları, diğer ağır belirtiler ortaya çı-kar ve sonunda hastada şiddetli kasılmalar ve koma hali belirir.

Tedavi: Asetilkolinin karşıt maddesi olan atropin enjektesi gereklidir.

Hareket hastalığı: Kişinin yolculuk yaptığı aracın hareketi sırasında açısal ya da düz yolda ortaya çıkan hızlanma ve yavaşlamanın içkulağa yaptığı etkiden ötürü oluşan bir hastalıktır.

Belirtileri: Bulantı ve kusma ..

Tedavi: Ağızdan hiyosin verilir. Bugünkü antihistaminikler de aynı etkiyi gösterir. Hareket hastalığı olanların, yolculukta ağır yemek yememeleri ve mümkünse yatar durumda yolculuk yapmaları uygundur.

Beyin sarsıntısı (şok): Kaza ya da herhangi bir nedenle kafatasına gelen şiddetli darbeler sonucu beyin sarsılması olayı çok sık görülmektedir.

Belirtileri: Belirtiler dört devreye ayrılır:

1. Birkaç saniye ile birkaç dakika arası süren baygınlık hali görülür. Tüm kaslar hareketsizdir. Yüz bembeyaz ve so-ğuk terle kaplıdır. Nabız yavaş, solunum derin ve seslidir. Gözbebekleri kaymıştır. 2. Ayıldıktan sonra yüzqeki korku ve çaresizlik ifadeleri belirgindir. Geçirilen olay' anımsanmayabiHr. Yaralı, baş ağrı-sından yakınır, kusar ve sersem gibidir. Gözleri açılmıştır, ama kanlıdır. Bundan sonra, baygınlıkla karıştırılmaması gereken bir uyku hali görülür.

3. Birkaç gün sonra hastada, beyinde bir şişme olduğunu belirten, huzursuzluk baş gösterebilir. Baş ağrısı ve baş dönmesi tekrar artar. Ateş yükselebilir, nabız ve tansiyon değişkendir.

4. Birkaç hafta sonra, hasta sakinleşir ve şikayetleri kaybolur. Hasta yerinden doğrulduğu zaman baş ağrısı ve baş dönmesi olur. Dikkat yeteneği azalır ve tüm vücuda aşırı bir yorgunluk hali hakim olur. .

Seyri: şikayetlerin süresi çok değişiktir. Sicağa ve alkole karşı duyarlılık uzun süre devam eder.

Tedavi: Kesin yatak dinlenmesidir, ama günümüzde yalnız kısa süre uygulanabilmektedir. Yatarken başın altına yastık konmamalı ve sırtüstü uzanmalıdır. Başa soğuk kompres uygulanmalı ve 24 saat süreyle hiçbir şey yenilip içilmemelidir.

İkinci günden itibaren, günde bir litrenin dörtte biri kadar meyve suyu içilebilir. Ağır vakalar hastanede tedavi edilmelidir.

Beyin tümörleri: Beyinde oluşan tümörler, sinir sistemi kaynaklı (gliyom) beyin zarı kaynaklı (meninjiyom) ve kan damarı kaynaklı (hemanjiyom/anjiyom) olabilir. Gliyom, meninjiyom ve hemanjiyomun tersine, bulunduğu sinir dokusunu kapladığından ve normal doku ile tümörlü doku arasındaki sı-nır saptanamadığından habis olarak kabul edilir.

Belirtiler: Hangi tümör tipi olursa olsun, kafaiçi basınç artar. Bunun belirtileri de şiddetli baş ağrısı, görme bozuklu-ğu ve ağır vakalarda kusma ve bilinç bozukluklarıdır.

Seyri: Hastalığın ilerleyişi tümörün büyüme hızına paraleldir.

Tedavi: Habis olmayan tümörler ameliyatla çıkartılabilir.

Habis tümör ameliyatları oldukça tehlikelidir. Çünkü hem tümörün yeniden belirmeyeceği garanti' edilemez hem deameliyat sırasında beyin dokusunun bazı yerlerinin zedelenmesinden kaçınılamaz. Bu nedenle, habis tümörlerde ameliyata çok endex' başvurulur. Ancak; tümörün kistik olduğu ve tümör dokusunun bir kist duvarının çok küçük bir alanını kapladığı hallerde ya da tümörün beynin az zarar göreceği bir yerinde olması halinde, ameliyat girişiminde bulunulabilir. Röntgen tedavisi bazı gliyom tiplerinde etkili olabilir.

Havadan etkilenme: Birçok insan havadan etkilenir. Bazı kişilerin ruhsal ve fiziksel durumları havaya, yani .hava deği-şikliğine bağlıdır. Kişiyi en çok lodos havalar etkiler. Havadan etkilenmenin nedenleri henüz bilinmemektedir. Hava değişiklik derinin intiharlara, kalp ve dolaşım bozukluklarına ve koliklere neden olabildiği sanılmaktadır.

Belirtileri: Baş ağrısı, bulantr, halsizlik. uykusuzluk ve ne-şesizlik görülür.

Seyri: Süresi ve şiddeti hava koşullarına bağlıdır.

Tedavi: Havadan etkilenen kişiler, havanın kendilerini etkilediği günlerde ruhsal ve fiziksel yorgunluklardan kaçınmalıdır, Kalp ve kan dolaşım bozukluğu olanlar bu günlerde araba kullanmamalıdır. Mümkün olduğu kadar açık havada dolaşmalı ve uykuların. düzenli olmasına dikkat etmelidir. Baş ağrısı giderici, sakınleşürici ve kan dolaşımını düzenleyici ilaçlar rahatlık sağlar. Hatta, kahvenin bile yararlı olabildiği gerçektir. Saunalar ve hava kürleri önlem olarak uygulanabilir. Aşırı duyarlılık durumlarmda yer değiştirmelidir.

RUH VE AKIL HASTALIKLARI

Akıl hastalıkları halk arasında delilik diye adlandırılmaktadır.

Günümüzde bile hastalığın oluş nedenleri hala bilinmemektedir. Doktorların çoğunda, akıl hastalarında (psikozlar), ruh hastalarında olduğu gibi, ruhsal yaşantının çok büyük önem taşıdığı kanısı hakimdir.

Ruhsal hastalıkların (nôroz), oluşumunda çevresel ve fiziksel baskılar büyükroloYnar. Bu nedenle, nörozlar ciddi çeliş-kileri kişiliklerinde taşıyan kişileri yansıtırlar. Hastalığa neden olan olayların yanında ruhsalyaşantının da büyükrolü vardır.

Fiziksel ve ruhsalolgunluk bozuklukları da, çoğu kez, aşırı yüklenme sonucu .ruhsal hastalıkların oluşumunayol açabilir.

Fiziksel ve ruhsal etkenlerin oluşturduğu organik psikoz ile fonksiyonel psikoz arasında bir ayrım yapmak zorunludur.

Zeka gerlllğl; Birçok vakada, embriyonun ya da fetüsün rahim içindeki gelişimi sırasında annenin kızamıkgeçirmesi, annede daha önce var olabilecek frengi gibi hastalıklar, anne ya da çocuktaki hormon ve enzim yetersizlikleri, çocuğun hasta-'lanması, doğum kazaları vb. etkenler zeka geriliğinin oluşumuna neden olabilir. Zeka geriliğini üç grupta toplamak mümkündür:

1 Debilitil: Hafif zeka geriliğidir. Korunduğu takdirde kendisine bakabilen, ama normal iş koşullarında ve yaşamda, normal bir insanla rekabetten yoksun olan geri zekalı kişidir.

2. Embesilite: Zeka geriliğinin ikinci devresidir. İşlerini ve kendisini idare edemeyen kişi embesildir. .

3. Jdyosi: Ze~a geriliğinin en son derecesidir. Kendisini en basit tehlikelerden bile koruyamayan kişi idyottur.

Epilepsi {sara): Beynin çalışmasındaki. bir anormallik sonucu, zaman .zaman gelen krizler, ya çok kısa süren dikkat ya da bilinç kaybı veya uzun süren bilinç kaybı ile birlikte çırpınmalar halinde görülen bir hastalıktır. İdyopatik epilepsinin nedeni bilinmemektedir. Semptomatik epilepside ise, beyinde, bir tümör ya da zedelenme söz konusudur.

Belirtileri ve seyri: Tipik bir krizden önce hastada, vücudun belirli bir yerinde ağrı, garip kulak çınlaması. titreme, garip bir korku, hayal görmek ya da paniğe kapılmak gibi bir duygu belirir. Bundan sonra hasta, bilinçsiz olarak yere düşer, tüm vücut kasları kasılır, solunum durur ve bundan ötürü de hastanın yüzü önce soluklaşır, sonra da morarır. Epilepsinin bu devresi «tonik devre» olarak tanımlanır. Tonik devreden sonra, kol ve bacaklar düzenli bir şekilde kasılıp gevşer, bu sırada idrar torbası ve bağırsaklar boşalabilir, dil ısırılabilir.

Epilepsinin bu devresine de «klonik devre» denir. Kasılmalar giderek azalır ve hasta, derin derin soluyarak sakinleşir ve bilinçsizlik süresi değişik uzunlukta olabilir. Bazen hasta aniden kendine gelip, sanki hiçbir şeyolmamış gibi krizin gelmesinden önce yapmakta olduğu işe devam eder. Fakat genellikle, saatlerce süren bir şaşkınlık hali görülür. Bu krizlerde tehlike, hastanın düşerken başını yere vurmasıdır. Epilepsi krizleri 'günün herhangi bir saatinde, belirli olmayarı sıklıklarla görülebilir, ancak krizin şekli kişiye özgüdür.

Tedavi: Kriz sırasında hasta, çırpındığı zaman yaraları-masın diye, açık ve rahat bir yere taşınır. Çevresindeki eşyayı kaldırmak mümkün değilse, hastanın bunlara çarpması engellenmelidir. Bu arada, dilin ısırılmaması için, çenesinin açık tutulmasına çalışılmalıdır. Bu nedenle de hastamn dişleri arasına bir mendil sıkıştırılabilir. Hastanın yakası ve göğsü açılır.

Kriz. sırasında hastanın çevresinde toplanan' seyircileri engellemelidir. Erişkin bir kişinin hastaneye kaldırılması gerekmez, ama kriz geçiren bir çocuksa mutlaka bir hastaneye kaldırılmalıdır. Semptomatik epilepside asıl tedavi, nedenin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Epilepsinin genel tedavisi ilaçlarladır. Beyinde belirli bir anormal alan varsa ve bunun yeri özellikle şakak/Iobundaysa, ameliyata başvurulabilir. Epilepsi kalıtsal bir hastalık olduğu için, eşlerin ikisinde de epilepsi olması çocuk için tehlikelidir, ama yalnız birinde varsa, önemsizdir.

Semptomatik epilepsi hiçbir zaman kalıtsal değildir.

Şizofreni: Çok değişik belirtiler gösteren ve fonksiyonel psikozlar sınıfına giren bir hastalıktır. Hastalığın derecesine göre değişik çeşitleri vardır.

Belirtileri: Şizofreninin cinsine göre değişir. Genellikle kavram bozulması, anlamsız davranışlar ve genel zihinsel bozukluk görülür. .

Seyri: Tedavi edilmediği takdirde tam bir bunamayla (demans) sonuçlanır.

Tedavi: Psikoterapi ve ilaç tedavisidir.

Manik-depresif psikoz: Fonksiyonel psikozlar sınıfına giren ve hiçbir belirli organik hastalık göstermeyen ruhsal bir bozukluktur.

Belirtileri: Neşelenme ya da hüzün (depresyon) halleri görülür.

Tedavi: Psikoterapi ve İlaç tedavisidir.

Organik psikoz: Akut ateşli hastalıklarda bakteri zehirleri, beyin iltihapları, alkol, karbon monoksit, kurşun vb. zehirlenmeleri, aterosklerozda olduğu gibi beyin atardamarının hastalanması ve erken ihtiyarlamaya bağlı beyin dokusu değişiklikleri hastalığın nedenleridir.

Belirtileri: Zaman, yer ve kişi kavramlarının bozulması, yakın olayları anımsayamamak, yanlış duyu varlıkları, yanlış inançlar ve duyguları kontrol edememektir.

Tedavi: Tam iyileşme uzun süreli bir tedaviyi gerektirir.

Vakaların çoğunda bellek bozuklukları ve alınganlık, verimsizlik, aşırı duyarlılık gibi duygusal bozukluklar kalır. Yoğun vitamin tedavisi öngörülür (özellikle B gurubu vitaminleri).

Ruhsal bozuklukların giderilmesi için psikoterapi uygulanır.

Psikonöroz: Sosyal uyum ve özellikle kişiler arası ilişkilerin bozukluğuyla ilgili bir hastalıktır. Freud'un kuramına göre, asıl neden, ilkel dürtülerin daha gelişmiş toplum tarafından verilen dürtülerce kontrol edilememesidir. Nörozlar, ki-şide var olan elverişli kalıtsal faktörlere, kişinin erken yaşam döneminde yanlış olarak öğrendiği, topluma uyum bozukluğunun eklenmesiyle ortaya çıkar.

Belirtileri: Belirli bir neden olmaksızın genel bir endişe hali görülür. Bundan ötürü de korkuyla ilgili organik belirtiler ortaya çıkar. Kişi delireceğinden korkar. Elleri ve vücudunda titremeler, mantıksizkorkular (fobi) gibi durumlar belirir.

Tedavi: Genellikle psikoterapidir. İlaçlar bu tür tedavilerde etkisiz kalır, ania yatıştırıcı ilaçlara başvurulabilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp