Yeni Umut : Doğadan

Yeni Umut : Doğadan :

İhtisası bitirdiğim 1981 'den 1990'ların başına kadar, on yıl in sanların migrenlerine ve başka baş ağrılarına müdahale etmiştim. Bununla birlikte, küçük siyah doktor çantamda milyonlarca mig renlinin ümitsizce aradığı ilacın bulunmadığı açıktı. Kısacası, biz doktorların elinde ilerideki migreni önleyebilecek, güvenilir, yan etkisi olmayan bir şey yoktu. Yeni bir şeye ihtiyacım vardı. Bu şe yin, benim ew York Baş Ağrısı Merkezi'nde öncülük ettiğim 'üç lü tedavi' olduğu anlaşıldı.

Bu tedavi çok sıradan üç doğal maddeden oluşuyordu: mag nezyum minerali, riboflamin vitamini (B 2 ) vitamini olarak da bi linir) ve koyungözü bitkisi. Bir tedavinin ardındaki kurumsallaş mış bilime kesin inanmış biri olarak ben, şahsen migren tedavi sinde magnezyumu destekleyen pek çok yayınlanmış araştırma yönettim. Bir sonraki bölümde riboflavin ve koyungözünün yanı sıra bu araştırmaların bazılarını da inceleyeceğiz. Şimdi pek çok migrenliye yardımı olacak, doğadan gelen yeni umut olan üçlü tedaviyi gözden geçirmede bir adım daha atalım.

ÜÇLÜ TEDAVİNİN DOGUŞU


Ben tıp fakültesinden beri akupunktur, takviyeler ve diğer al tematifyöntemlere hep ilgi duydum. Daha 1980'lerve 1990'lar da hastalarımı tescil edilmiş ilaçlarla tedavi ederken, gözlerimi alternatif yaklaşımlara diktim; literatürde görülmeye başlayan makaleleri okudum, benzer ilgileri olan meslektaşlara sorular sordum, takviyeleri, akupunkturu ya da diğer yolları denediğini bana söyleyen hastaları muayene ettim. (1980' den beri hastala rıma akupunktur uyguluyordum.)

Standart ilaçların hastalarımın umutsuzca aradığı rahatlamayı sağlamaktan aciz olduğu açığa çıkmaya başladığında, ciddi olarak başka bir şeyaramaya başladım. 1992' de laboratuar bilimci ve New York Devlet Üniversitesi'nde tıp profesörü olan meslektaşı m Burton Altura'yla birlikte migrende magnezyurnun rolü üzerine çalışmaya başladım. Araştırma yaptıkça, migren tedavisi ve önlen mesinde bu mineralin son derece önemli bir rolü olabileceğine inanmaya başladım.

Migren çalışmalarımın sonuçlarının artı, hastalarımla olan deneyimlerimin cesaretlendirmesiyle, başka ilaçlara ekleyerek daha kuvvetli bir terapi yapıp yapamayacağı mı görmeye karar ver dim. Koyungözü bitkisinin pek çok migrenli için etkili bir tedavi olduğunu biliyordum, o yüzden bazı hastalarıma bunu vermeye başladım. Gözümü riboflavinden de ayırmıyordum; migrende potansiyel bir tedavi edici ve önleyici madde olduğu tartışılrnıştı.

Fakat 1997 Nisan ayında önemli nöroloji dergisi Neurology' de ya yınlanan bir çiftkör çalışmasında riboflavinin migreni gerçekten önleyebileceğinin gösterilmesine kadar, ribofilavin üzerine çalış maya başlayacak kadar kendime güvenernedim. Böylelikle 1997' de üçlü tedavinin üç bileşeni bir araya geldi; bu karışım derhal hastalarımın çoğunun yardımına koşuldu.

Sonra, o yılın Aralık ayında, magnezyum, riboflavin ve koyungö zü içeren bir takviyeyi piyasada görünce şaşırdım. Başka birisi de aynı karışımı bulmuş ve hap halinde bir araya getirmişti. Bu ürünü hastalarıma tavsiye etmeye başladım. İşe yaradı; bir şişe nin içinde üç takviyeyi satın almak, üç ayrı ürünü almaktan da ha kolaydı ve günde ikihap almak, üç ayrı maddeyi on defaya varan sayıda almaktan daha basitti. Hemen bu ürünü formüle eden Los Angeles'taki araştırmacılarla temasa geçtim ve onların pek çok migrenliye yardım ettiklerini öğrendim. Üçlü terapinin o kadar çok insana yardımı olduğunu duymaktan cesaret alarak, bu takviyeyi verdiğim pek çok hastanın başarılı vaka hikayeleri ni derleyerek daha fazla kanıt topladım.

Kendi üçlü terapimi formüle etmeye başlamaının üzerinden dokuz yıl geçmişti; reçete etmemin üzeridense hemen hemen dört yıl. Bunun kullanımını destekleyen sayısız bilimsel çalışmaya ve daha önemlisi, bunun yardımını gören muazzam sayıdaki in sana bakarak, migren tedavisinde yeni bir döneme girdiğimizi güvenle söyleyebilirim.

Üçlü Tedaviyi Oluşturan Üç Sıradan Madde

Magnezyum, riboflavin ve koyungözünün kullanımıyla ilgili güzel şeylerden birisi, bunların gayet iyi bilinen, yıllardan beri in sanların almış olduğu sıradan maddeler oluşlarıdır. Magnezyum ve riboflavin pek çok yiyecekte bulunur; genel sağlıkta tamamla yıcı bir roloynar ve insan vücudu tarafından iyi tolere edilir. As lında. vücut yeterli bir miktar magnezyumu kemiklerde depolar. Normalde insan vücudunda bulunmayan koyungözü, en azın dan, eski Yunan'dan beri sağaltıCllar tarafından kullanılmıştır.

Uyan: Üçlü tedavideki maddeler sıradandır ve insan tarafindan iyi tolere edilir fakat herhangi bir şeyin suyun bile fazlası tehlikeli olabilir. Fazlalığın idrarla atılmasından dolayı insanda ribojlavin doz aşı mı ola bileceğine inanmasak da, aşırı miktarda magnezyum alımının vücudun ince biyokimyasal dengesini bozabileceğini biliriz. Bir böbrek hastalığınız varsa ya da olağanüstü yüksek dozda (gram seviyesinde) magnezyum alı yorsanız, ciddi ve potansiyelolarak öldürücü yan etkiler görebilirsiniz. Magnezyum eksikliği fazlalığından daha çok problem teşkil eder, fakat po tansiyel aşırı doz problemlerine uyanık olmak en iyisidir.

Ekstra magnez yum aldığınızı doktorunuza söylemeyi unutmayın. Koyungözüne gelince, kan pıhtılaşmasını engeller; bu da antikoagülan ya da belli bazı ilaçları alanlarda sorun olabilir. Koyungözü yaprağı çiğniyorsanız ağız iilseri ge lişebilir. Emin olmalı için en iyisi budur, ya da başka herhangi bir bitki almadan önce doktorunuza danışmaktır. Magnezyum alımı çocuklar ve gebeler için güvenlidir. Bununla bir likte, bitkisel ilaçların ya da yüksek doz riboflavinin gelişen ceninde ya da küçük çocuklarda nasıl etki edebileceğini bilmiyoruz. Onun için kü çük çocukların yanı sıra gebe ya da emziren kadınlar, bu ya da başka herhangi bir program konusunda uyanlmalı ve doktorlanyla sıkı bir işbirliği içince olmalıdırlar.

Bunları söyledikten sonra migreni rahatlatan üçlü tedavideki maddelere daha yakından bakalım.

1. Madde: Magnezyum

Yetişkin insan vücudundaki magnezyumun yaklaşık yüzde 60'ı kemiklerde bulunur; kalanı da hücrelerde ya da kan dolaşımın dadır. Magnezyum, vücut kimyasında çok yaygın bir yardımcıdır; işlerin yolunda gitmesine yardımcı olmak için iki yüzden fazla en zimle birlikte çalışır. Bu mineral vücutta şunlara yardımcı olur:

• Karbonhidrat, protein ve yağların enerjiye dönüştürülmesi.

• Genetik materyalin üretilmesi.

• Kasların uygun olarak kasılıp gevşemesinin sağlanması.

• Amonyak ve diğer toksik maddelerin uzaklaştırılması.

• İletinin sinirler boyunca taşınması.

• Dişlerin sağlıklı tutulması.

• Kalp vurumunun uygun biçimde sağlanması. Kandaki magnezyum seviyesinin her zaman yeterli olması çok önemlidir. Bereket kan seviyeniz uygun seviyenin altına düşerse, vücut depolandığı kemiklerden magnezyumu çekebilir. 'Kemik bankanızdan' sürekli çekmek uzun vadede iyi bir fikir değildir, fa kat bu minerali yiyeceklerden yeterince almadığınız dönemleri ya da ona ihtiyacınızın çok arttığı dönemleri atlatmada bunun yardımı olacaktır.

Magnezyum, kalsiyumun hem işbirlikçisi hem de rakibi olarak işlev görür. Örneğin, ikisi birlikte kasların uygun biçimde işleme sini mümkün kılarlar. Kalsiyum kasların kasılmasına, magnez yumsa gevşemesine yardım eder. Fakat magnezyum ve kalsiyum bir dengede tutulmalıdır, yoksa bir sorun çıkar, zira bu mineral lerden birinin fazlalığı, diğerinin eksikliğinde görülenle aynı problemleri tetikleycbilir. Mesela, diyelim vücutta magnezyuma oranla çok fazla kalsiyum var. Magnezyumun gevşetici etkisi olma dan kalpteki kan damarlan çok fazla kasılabilir; kan akımı azalır, muhtemelen kan basıncı yükselir ya da bir kalp krizi başlayabilir. Öte yandan, çok fazla magnezyum alımı vücudunuzun yiyecekler den yeterince kalsiyum emmesini zorlaştırabilir. Fakat magrıez yumla ilişkili problemlerin çoğu, bu mineralin çok fazla alınma sından ziyade çok az alınmasına bağlıdır.

Magnezyum eksikliği her tür probleme yol açabilir. Örneğin:

• Düzensiz nabız.

• Yüksek tansiyon.

• Kalp yetmezliği.

• iştah azalması.

• Uykusuzluk.

• Kas spazmlan.

• El ve ayaklarda 'kanncalanma' hissi.

• Güçsüzlük.

• Nefes darlığı.

• Sara nöbeti.

• Mide bulantısı ve diğer midebağırsak problemleri.

• Koordinasyonun zayıflaması.

• Baş dönmesi.

• Bitkinlik.

• Kaygı.

• Depresyon.

• Bilinç bulanıklıgı.

• Adet öncesi sendromu. Şiddetli vakalarda atardamarlarda hasar, diş etlerinde şişme, saç dökülmesi, hatta bazen ölüm bile görülebilir. Yemekle yeterince almıyorsanız, vücudunuzun magnezyum deposu azalabilir. Uzun süren ishal ya da kusmanız varsa, fazla miktarda alkol alıyorsanız, uzun zamandır idrar söktürücü kulla nıyorsanız, şeker ya da böbrek hastalığınız varsa ya da proteinka lori açısından yetersiz beslenme söz konusuysa da azalabilir.

Ayn ca, stres de magnezyumu azaltan ana etkenlerdendir. Vücudun magnezyum stoğu üzerinde stresi n kesin etkisi pek çok çalışmayla kanıtlanmıştır. Bu çalışmaların birinde, bir grup öğrencinin yarısına stres yaratacak bir sınav verildi, diğer yarı sından da magazin dergileri okumaları istendi. Sonra araştırma cılar ne kadar mineral atıldığını görmek için öğrencilerin idra rındaki magnezyum miktarını ölçtüler. Sonuç ne oldu? Sınav stresi altındaki öğrenciler, aylaklık yapıp okuyanlardan çok da ha fazla magnezyum attılar.

Stresin büyük miktarda magnezyum çaldığını biliyoruz. Stre sin migren ataklarını sıklaştırıp şiddetlendirdiğini de biliyoruz. Bu iki olguyu bir araya getirdiğinizde magrıezyumun.i stres ve migren arasındaki biyolojik hat olduğu ortaya çıkar muhteme len stresl e diğer koşullar da kötüleşir.

Görece az insanda magnezyum aşikar ve ciddi derecede ek siktir, fakat az miktardaki eksiklik oldukça yaygındır ve nadiren sıkıntı vericidir. Pek çok Amerikalı, alınması tavsiye edilen gün lük 400 mg. magnezyumu almaz; Amerikalıların yüzde 1520'sin de kronik eksiklik olduğu tahmin edilmektedir. * Migrenli hasta vakalarında başka problemler de olabilir. Örneğin, yiyeceklerle ve/veya takviyelerle çok fazla kalsiyum alırlarsa, tüketmelerine yetecek kadar magnezyum emilimi yapamayabilirler. Ya da vü cutlarının magnezyumu kullanma şekliyle ilgili problemler olabilir. Fiziksel ve duygusal stres de aldıkları magnezyurnun 'uçup gitmesi'ne neden olabilir.

Bazı sert kabuklu yemişler iyi bir magnezyum kaynağıyken, ay nı zamanda migren tetikleyicisi olabildikleri de unutulmamalıdır. Sert kabuklu yemişler sizin için bir migren tetikleyicisiyse, mag nezyum için başka yiyecekler arayın.

2. Madde: Ribojlavin

B vitamin ailesinin bir üyesi olan riboflavin, vücutta çeşitli rol ler oynar. Şunlara yardımcı olur:

• Yediğimiz karbonhidrat, protein ve yağlardan enerji elde edilmesi.

• Normal büyüme.

• Kırmızı kan hücrelerinin üretilmesi.

• Birtakım hormonların üretilmesi ve düzenlenmesi.

• Triptofanın niasine dönüştürülmesi.

• B6 vitamininin aktivasyonu. Vücudunuz yiyeceklerden riboflavin emmek için pek zorlan maz, fakat yiyeceklerle alınmadıkça takviyelerden görece az vita min kapılır. Magnezyurnun tersine, riboflavin vücutta büyük mik tarlarda depo edilmez, onun için her gün uygun miktarda alma ya ihtiyaç duyarsınız. Riboflavin fazlalığı, özellikle takviye biçi minde alındığında, idrarla atılır; idrara parlak sarı bir renk verir. Riboflavin pek çok bedensel aktiviteye katılır, onun için bir ek siklik pek çok farklı biçimde sizi etkileyebilir. Bu vitaminin nok sanlığı şunlara yol açabilir:

• Ağızda, dilde ve dudaklarda yanma ve acı.

• Ağız kenarında çatlaklar.

• Ağız mukozasında yangı.

• Görme zayıflığı.

• ışığa duyarlılık.

• Gözlerde kızarma.

• Kuruluk ya da başka cilt problemleri.

• Güçsüzlük.

• Bitkinlik.

• Konjuktivit.

• Depresyon.

• Duygusal sorunlar.

• Zihinsel sorunlar. Küçük miktarlarda riboflavin türlü türlü yiyecekte bulunur, onun için aşikar ve ciddi eksiklik görülmesi nadirdir. Bununla birlikte, şüphesiz bu vitamini ancak yetecek kadar ya da biraz ye tersiz alan sayısız insan vardır. Özellikle zayıf ve ya lı olanlarda eksiklik olması muhtemeldir.

* Fakat, fazla almaktan endişelen meniz gerekmez, çünkü ihtiyacınız olmayan idrarla atılacaktır. Ri boflavin için alınması tavsiye edilen günlük miktar 1,7 mg.'dır. Bununla birlikte hücrelerin eneıjijeneratörü olan mitokondrice rının işlevinde bir bozukluk olduğundan, bazı migrenlilerin çok fazla miktarda riboflavine ihtiyaç duyduğu görülür.

3.Madde Koyungözü

Geçen birkaç yıl zarfında pek çok insan, bu garip isimli bitki nin migren ve diğer baş ağnlarım geçirebildiğini öğrenince şaşır dı. 1649 gibi eski bir tarihte, bir İngiliz herbalistin 'baştaki bütün ağnlar' için iyi bir çare diye yazdığım unuttuğumuz için bu, şaşır tıcı ve yeni bir haber olarak görülebilirdi. Bundan yaklaşık 130 yıl sonra, bir başka İngiliz herbalist, 'bilinenlerin hepsinden üstün' bir sağaltıcı gücü olan koyungözünün, acı veren baş ağrısının en iyi tedavisi olduğunu kaydediyordu. Onun için koyungözü ger çekten 'yepyeni bir eski tedavidir'.

Ne yazık ki, başka pek çok bitkiyle birlikte koyungözü de 20. yüzyıl ortalarında ilaç şirketlerinin laboratuarlarından boşalan ilaç dalgalarıyla süpürülüp gitti. 1950'lerin sonuna kadar nere deyse hepten unutuldu. 1970'lerin sonunda, migren ağrısından kurtulmak için koyungözü kullanan bir kadının anlatımları İngi lif gazetelerinde çıktı. Bu 'yeni' bitkinin migren baş ağrısını ger çekten azalttığını ve her şeyden önce atakları önleyebileceğini söyleyen çalışmalar birbiri ardına yayınlanmaya başladı.

Bugün koyungözü, baş ağrısının yanı sıra eklem iltihabı, 'ka dın sorunları' ve başka pek çok rahatsızlıkta da kullanılmaktadır. Bu bitkiyi vitamin satan dükkânlardan, aktarlardan, eczanelerden ve süpermarketlerden alabilirsiniz. (Koyungözünün satışıyla ilgili birkaç not için 5. Bölüm'e bakınız.)

Üçlü Tedavinin Ardındaki Bilim

1990'lara girdiğimizde magnezyum ve riboflavinin önemli be sinler olduğunu biliyorduk, fakat bu, baş ağrısıyla uğraşan nöron loğların pek ilgisini çekmemi ti. Koyungözünün migrenin tedavi sinde yardımı olabileceği fikrinden bilimsel nöroloji dergilerinde bile söz edilmiyordu. Migrenle uğraşan birkaç doktorun aklı bu vitamin ve minerale yattı; bitki hemen migren ve başka ba ağrı ları tedavisinde tamamıyla yeni bir yöntem sağlamak üzere başka maddelerle karıştırılmaya başlandı.

Tıp fakülte indeki hocalarım, benim bu üç doğal maddeyi mig ren tedavisinde kullandığımı duysalar şaşırabilirlerdi. Ne de olsa farmakoloji devriminin zirve yaptığı sıralarda tıp eğitimi görmüş tüm; biz vitaminlere ve minerallere zar zor razı olmuştuk, bitkice reyse yüzümüzü çevirip bakmazdık bile. En yeni ilaçların yerine bu üç maddeyi kullanmak bilim dışı değil miydi? Besinler ve bitkileri 'gerçek' tıbbi müstahzarlarla kıyaslamak mümkün müydü? Eski ilaçlanmazın hemen hepsinin doğadan, bitkilerden ve yiye ceklerden elde edildiğini göz önüne alırsanız, bunların kullanımı çok makul gelir.

Bilimsel bilgi yirminci yüzyılda nefes kesen bir adım attı, o yüzden bugünkü ilaçlarımız bilimsel görünüşlü haplar, kapsüller, damar içi ve kas içi enjeksiyonlardır. Fakat hala modem ilaçlarımızda çok fazla doğal madde vardır; bunlann çoğu doğal maddelerin ileri derecede saflaştırılmış halidir. Gerçekten de ileri teknolojili ilaç firmalannın çoğundaki araştırmacılar, siz bu satırla rı okurken tropikal yağmur ormanlarını karış dolaşmakta, tığ bi değeri olan ve modem ilaçlara dönüştürülebilecek bitkiler ve ot lar aramaktadırlar. O yüzden migreni rahatlatmak ve önlemek için bir mineral, bir vitamin, bir bitki kullanmak hiç de bilim dı ı değil dir. Bir ilacın iyi olarak değerlendirilmesi için, ileri derecede işlen mış bir laboratuar terkibi olması gerekmez. Yalnızca işe yaraması ve en az yan etkiye sahip olması gerekir. Benim üçlü tedavide kullan dırım karışım tam da böyle bir şeydir.

Gelin, şimdi migren için magnezyum, riboflavin ve koyungözü kullanımını destekleyen bazı bilimsel yayınlara bakalım. Bu yal nızca kuş bakışı bir tarama olacaktır; sonraki bölümlerde makale leri ayrıntılı inceleyeceğiz.

MAGNEZVUM VE MİGREN

Migren baş ağrİsından acı çeken insanların yaklaşık yarısında, serum iyonize magnezyumu ya da 'serbest' magnezyum olarak bili nen belli bir magnezyum formu eksiktir. Vücutta magnezyurnun iki formu vardır. Biri diğer maddelere bağlı bulunduğu için aktif de ğildir. Diğeri, bizi ilgilendiren form, bağlı değildir ve aktiftir. Bu ser best ve aktif form migrene yol açma ve önlemede önemli bir rol oy nar. Serbest magnezyum seviyesi dü tüğünde şunlar olur:

• Ba taki kan damarlarının daralması çok muhtemeldir, özel likle de seratanin gibi bir maddenin varlığında. Bu 'kıstır ma' kan akımını keser ve bir migreni tetikleyebilir.

• Beyinde yangıyla alakalı çeşitli maddeler salınır; daha fazla ağrı ve diğer belirtiler ortaya çıkar.

• Kan damarları vucsrtan gelen 'gevşe' komutuna daha az riayet eder. Bu da ağrıdan kurtulmanın zorlaşması anlamı na gelir. Magnezyum/migren bağlantısı çok kuvvetlidir ve oldukça iyi belgelenmiştir. Örneğin, vücutta magnezyurnun azalmasına yol açan benzer şeylerin de adet, gebelik, stres, alkol, ve belli idrar sök türücü ilaçlar migreni tetikleyebileceğini biliyoruz. Magnezyumun migren tedavisinde kullanılan ilaçların sağladığı faydaların çoğunu sağladığını da biliyoruz. Örneğin, magnezyum şunları yapar:

• Beyindeki kan damarlarını uygun gerginlikte ve açık tutul masını sağlayarak kan akımının serbestliğini sağlamak.

• Atardamarların ani kasılmasını önlemek.

• Gereksiz yere birbirine yapışıp, 'çamur' oluşturarak kan akımını yavaşlatan pıhtı oluşumunu engellemeye yardımcı olmak.

• Hücre zarlarının bozulmadan kalmasına yardım etmek.

• Vücutta yangıya neden olan maddelere engel olmak. Bu özellikler dolayısıyla, magnezyum migrene karşı bir ilaç olarak kullanılır. Magnezyum eksikliğinin baş ağrısına yol açabileceği ilk kez yet miş yıl önce ileri sürüldü; 1990'ların sonuna kadar baş ağrısını ge çirmek için magnezyum kullanan doktorların birkaç yazısı görül dü.

Magnezyumla ilgili ancak biriki araştırma yapıldı; onların da sonuçları muğlaktı. Bunun sebebi, yalnızca toplam magnezyum seviyesini ölçebilmemiz, serbest magnezyumu ölçemememizdi. Serbest magnezyumu ölçmek için yeni teknikler, 1990'ların başında Dr. Burton Altura tarafından geliştirildiğinde, meslektaş larım ve ben serbest magnezyum ile migren arasındaki bağlantı üzerine çalışmaya başladık. 1993'te New York Baş Ağrısı Merke zi'nde 200 hastayla yaptığım bir çalışmanın sonuçlarını yayıula dım.

* Akut migrenden mustarip insanların, kanlarındaki serbest magnezyum seviyesinin düşük olduğunu bulduk. Bu bulgu, bir migren atağının şiddetli ağrısı esnasında, bu insanların yüzde 42'sinde serbest magnezyum seviyesinin düşük olduğunu buldu ğumuz bir başka çalışmayla da destekleniyordu. ** 1995' de meslektaşlarımla birlikte kanlarında magnezyum sevi yesi düşük olan insanlara damar içi magnezyum verildiğinde, genellikle on beş dakika içinde migren baş ağnlannın geçebildiği ni gösterdik.

* Aynca, migren atağı sırasında magnezyum seviyesi düşük olanlann, magnezyum verilmesiyle daha dramatik ve uzun süreli rahatlama yaşadıklannı da bulduk. 1996'da meslektaşlanmla birlikte herhangi bir tipte (yalnızca migren değil) baş ağnsıyla kliniğe gelen kırk hasta üzerinde mag nezyumun etkisini inceledik. ** Damardan 1 gram magnezyum verilmesinin, gönüllülerin yüzde 80'inde 15 dakika içinde ağnyı tamamen geçirdiğini aynca, bulana, ışığa duyarlılık gibi ilişkili belirtilerin de kaybolduğunu bulduk. Gönüllülerin yarıdan fazla sında bir gün sonra ağrı yoktu.

Uzun süreli ve iyi cevaptan mem nun olan bu hastaların magnezyum seviyesi başlangıçta çok dü şüktü. Bu çalışma önceki bulgularımızı doğruladı: Düşük mag nezyum seviyesi migrenle (ve diğer baş ağrılarıyla) alakalıydı ve baş ağrısı esnasında magnezyum seviyesi ne kadar düşükse mag nezyum verilmesine cevap da o kadar iyiydi. Benim çalışmalanm, ba ka araştırmacılannkiler, artı, yüzlerce migrenliyi tedavideki başarılarımız, magnezyumun migren ve di ğer baş ağrılanyla mücadelede yeni ve güçlü bir araç olduğunu netleştirdi.

Damardan Magnezyum Nasıldır?

Ağızdan her gün alınan magnezyumun migren sayısını azalttığını bi liyoruz. Ne yazık ki, az sayıdaki hastanın ağızdan alınan magnezyumu to lere edebildiğini de biliyoruz: Hangi formülasyon denenirse denensin, ishal ve mide ağrısı yapar. Kimi insanlardaysa mineral iyi emilemediği ya da magnezyum eksik olmadığı için, takviyeler işe yaramaz.

Doktorlar eksikliklerinin olup olmadığını görmek için hastalarının magnezyum seviyesini ôlçebilirler, fakat standart test tam olarak doğru değildir; bizim çalışmalarımızda kullandığımızsa kolay yapılabilir bir test değildir. Bu yüzden biz, hastada bu mineralin eksik olup olmadığını gör mek ve eksikliğin migrene yol açıp açmadığını anlamak için, bazen bir teşhis aracı olarak damardan magnezyum vermeyi kullanırız. Şayet prob lem gerçekten buysa, damardan verilen magnezyum genellikle dramatik ve ani bir rahatlama (iki ila dört hafta sürebilen) sağlar.

Başka araçlardan fayda görmemiş migrenli hastalarla karşılaşıldığın da, çoğu baş ağrısı uzmanı damardan "magnezyum verir. New York Baş Ağrısı Merkezi'ndeki ilk çalışmamız bunun akut migren ataklarında et kili bir tedavi olduğunu, magnezyum seviyeleri düşük olan hastaların yüzde 50'si için muazzam bir yardım olduğunu gösterdi.

Ben başka ilaçlardansa damardan magnezyumu tercih ederim zira onemli bir yan etkisi yoktur. Tipik olarak tuzlu serumla sulandırılmış i gram (bazen 2) magnezyum sülfat kullarnrım. Magnezyum kan damar larını açtığı için hastalar sıcaklık hissederler. Geçici bir sersemlik de ya pabilir, o yüzden hastaları muhakkak yatırın. Potansiyel yan etkiler ki son derece nadirdir mide bulantısı ve kuvvetli bir ateş basması hissidir. İlacı verme hızını düşürmek genellikle sorunu ortadan kaldırır.

MİGRENE KARŞI KOYUNGÖZÜ VE RİBOFLAVİN

Usta eski sağaltıcıların baş tacı ettiği, sonra bir kenara bırakı lıp neredeyse unutulmuş olan koyungözü, 20. yüzyılın sonlannda yeniden ke fedildi. Koyungözünün migreni nasıl yatıştırdığını tam olarak bilmiyoruz: En iyi hipotezimiz bitkideki parthenolid ve diğer maddelerin migrenle alakalı yangı sürecini bastırması, ayrıca baş ağrısı ve diğer belirtilere yol açan histamin ve araşido nik asidin etkisini azaltmasıdır.

1985'de İngiliz tıp literatüründe yapılan bir araştırmada, migrenin önlenmesi için koyungözü alan insanların, bu madde yi almadıklarında problemlerinin kötüleştiği gösterildi. * 1998'de İngiliz ara tırmacılar 70 migrenliyle yapılmış bir çift kör, placebo kontrollu çalışmanın sonuçlarını yayınladılar. (Çift kör çalışmada, ne araştırmacılar ne de hastalar kimin koyungö zü aldığını, kime placebo şeker hapı verildiğini bilmez, ta ki çalışma tamamlanana kadar. Bu, sonuçları tahrif eden 'placebo etkisi' ihtimalini azaltır.

Daha farklı çalı ma tipleri için 49. say faya bakınız.) Bilimciler koyungözü almanın atakların sıklığın da, mide bulantısı ve kusmada yüzde 24 azalmaya yol açtığını buldular. 1999'da Polonya'dan yazılan bir makalede migrenleri için bu maddenin verildiği 23 kadında ne olduğu anlatıldı. De neklerin üçte biri migren belirtilerindeki önemli azalmadan memnundu; beşi de daha az iyileşme bildiriyordu. * Koyungözü nün pek az yan etkisi vardı.

Bilimsel çalışmalar gerekli ve etkilidir, fakat bir maddenin faydalı olduğunu kanıtlamak için hiçbir şey gerçek hayatın ye rini tutamaz. Koyungözüyle ilgili favori vaka öykülerimden biri si, bana inanılmaz gelen Debby'rıin tecrübesidir bundan ken dime pay çıkararnam. Bu kırk sekiz yaşındaki avukat hanımla bir akşam yemeğinde tanıştım. Birbirimizle yalnız adımızla ta nıştırıldık; o benim doktor olduğumu bilmiyordu. Bir arkada şım kitabımın nasıl gittiğini sordu, Debby de kitabın ne hakkın da olduğunu merak etti, ben de, "Migrende yeni bir tedavi," di ye cevap verdim.

Birdenbire, "Ben koyungözüne çok güveniyorum! O olmadan yapamam," dedi. "Ne tür bir migreniniz var?" diye sordum. "Auralı. Bunlar çok korkunç. Fakat her gün koyungözü alıyo rum, onun için daha öncekilerin yarısı kadar hastalanıyorum ve sü resi de öncekilerin yarısı kadar oluyor.

Öyle korkunç migren ağrı ları çekiyordu m ki, o süper güçlü ilaçlardan birini vermek üzere beni acil servise koşturuyorlardı. Artık koyungözü bu işi yapıyor." Otuz beş yaşındaki Don, görece az olan migrenli erkeklerden biriydi. "Benim anlatacak heyecanlı bir hikayern yok," dedi. "Baş ağrım üniversitedeyken başladı. Ayda bir ya da iki kez geliyordu. Çok acı veriyordu ve mide bulantım oluyordu, fakat çok uzun sur mediği için şanslıydım. İki ya da üç gün süren atakları m yoktu. Yatakhaneden bir arkadaşımda bitkiler vardı. Bana koyungözün den bahsetti; ben de denedim ve sevdim. Otuz üç yaşımda onu al maya başladığırndan beri migrenim çok nadirleşti."

Öte yandan riboflavin, magnezyum ve koyungözü kadar çok çalışılmamıştır, fakat epey cesaretlendirici makaleler vardır. Ör neğin 1998' de, 55 migrenliyle yapılan bir çalışmada placeboya üs tün olduğu gösterildi; migren baş ağrılarının sayısını azaltmada en iyiydi. Riboflavin üzerine daha fazla araştırma yapılmasına bü yük ihtiyaç olsa da, bu yaygın vitaminin migrene karşı mücadele de önemli bir rolünün olduğu açıktır.

"Riboflavini tesadüfen keşfettim," diye anlatıyor kırk iki yaşın daki Robin. ''Yıllardır migrenim vardı ve doktordan doktora gidi yordum. Sonra tam bir sağlık muayenesi için tesadüfen bir dokto ra gittim. Migrenim için değil de, dudaklarımda bazen olan yan ma, ağız kenarlarımdaki çatlaklar ve dilimdeki acı için. Doktor bende herhangi bir hastalık bulamadı, fakat problemimin B vita mini eksikliğine bağlı olabileceğini düşündü. Beslenmemi değiş tirmemi ve fazla B vitamini almamı önerdi. Aldım ve birkaç ay sonra migrenimin pek olmadığını fark ettim.

Bir parça deney yapmış olduk ve B vitaminlerinin içindeki riboflavinin migrenimi ve ağız problemlerimi hallettiğini keşfettik."

HASTALARDAN GELEN KANITLAR

Ayrı ayrı alınan magnezyum, riboflavin ve koyungözünün güç lü etkileri vardır. Hepsini bir arada aldığınızda, migrene yol açan muhtelif problemlerin giderilmesiyle 'bütün önlemleri almış' olursunuz. İşte, benim 'üçlü tedavi' başarılarımdan bazıları: Yetmiş beş yaşındaki Blanche, yaklaşık altmış yıldır migrenden mustaripti. Bir yıl önce üçlü tedaviye başladı ve çok etkili olduğu nu keşfetti. "Haftada birkaç migren atağı geçirirdim, şimdi altı ay dır bir tane bile yok. Bazen aura olur, fakat baş ağrısı tam olmaz dı. Auralar bile hafifledi ve arası açıldı."

Altmış beş yaşındaki Shirley, ilk gençliğinden beri migrenden acı çekiyordu. "Migren geldiğinde anne diyerek ağlardım." Ne kötü ki, Shirley kalp hastasıydı; bunun anlamı Imitrex ve belli migren ilaçlarını kullanamaması demekti. "Gün aşırı migrenim tutuyordu. Aklımı kaçıracağım sanıyordum. Sonra magnezyum, riboflavin ve koyungözünü duydum. Bir ay kadar terapiye gittik ten sonra baş ağrılarımın sıklığı azaldı. Artık yalnızca iki haftada bir geliyor ve eskisi kadar şiddetli değiL."

Kırk sekiz yaşında bir kadın olan Kristen, sekiz yaşından bu ya na migrenden mustaripti. "Haftada ikiüç kez migrenim tutuyor du. Bir sonrakinin ne zaman vuracağı nı hiç bilemediğimden ha yatım sürekli kesintiye uğruyordu. Bu migren yüzünden her za man iptal ettiğim planlarım oluyordu. Pek çok ilaç denedim, fa kat ya faydası olmadı ya da şiddetli yan etkisi vardı, o yüzden hiçbir zaman bir ilacı uzun süre kullanmadım. Bu arada doktor fatu raları kabarıyordu. Rahat yüzü görmemekten yorulunca doğal bir yaklaşım aramaya karar verdim.

MigraLieve adlı magnezyum, ko yungözü ve riboflavin karışımına rastladım. Bir ay kadar sonra inanamadım; migrenim daha seyrek geliyordu. Sonraki iki ayda neredeyse tamamen kaybolmuştu. İki yıldır üçlü tedaviyi alıyo rum; gerçekten muhteşem."

MiGREN VE ÖTESİ

Migrenliler magnezyumdan fayda görebilen yegane baş ağrısı hastaları değildir. Bu mineralle ilgili eski çalışmalar küme baş ağ rısından mustarip gönüllüler üzerinde yapılmıştı; bunların bazı larında, tıpkı migrenlilerin çoğu gibi, magnezyum seviyesi düşük tü. Bu bize şunu sordurdu: Küme baş ağrısı da magnezyum eksik liğiyle alakalı olabilir mi? Bu baş ağrıları küme ya da gruplar ha linde olur; bazen her yılın ikiüç aylık dönemi boyunca her gün olur ve her atak biriki saat sürer. Migrenin tersine küme baş ağ rıları erkeklerde daha fazladır.

Takviye magnezyum onların problemini çözmeye yardımcı olabilir miydi? Eğer olabilirse, 'intihar baş ağrısı' adını taktıkları şeyden mustarip pek çok insan için muazzam bir nimet olurdu, çünkü ağrı o kadar korkunçtu ki, bazı hastalar hayatını sonlarıdır mayı düşünüyordu hatta birkaçı buna teşebbüs etmişti bile. 1994'de meslektaşlanmla ben dönemsel ya da kronik küme baş ağrısı çeken 16 hasta üzerinde bir çalışma yaptık.

* Dönemsel küme baş ağrısı çekenlerin yarısında, magnezyum seviyesinin düşük oldu ğunu ve serbest magnezyumla kıyaslandığında serbest kalsiyum se viyesinin görece yüksek olduğunu bulduk. Bu küçük bir çalışmaydı, fakat küme baş ağrısı çeken belli insanlarda magnezyumun bir rol oynayabildiğini ve takviyenin problemi azaltmaya yardım edebilece ğini akla getiriyordu. Küme baş ağrısı olan ve damardan magnez yum verilen 22 hasta üzerinde başka bir çalışma daha yaptık.

** Gönüllülerin 9'u (yüzde 41 'i) en az iki gün süren iyileşme ve olması beklenen en az iki küme atağının olmadığını bildirdiler. Magnezyum/küme teorisini test etmek için daha çok, daha ge niş ve bilimsel olarak daha titiz, placebo etkisini ve kendiliğinden gerilerneyi dışarıda bırakacak çalışmalara ihtiyacımız var. Yine de bu ilk çalışmalar ilgi uyandırıyor; belirli insanlarda küme baş ağ rısının dindirilmesi ve/veya önlenmesinde yeni, başarılı ve güve nilir bir yönteme delalet edebilir.

Benim küme baş ağrısı çeken hastalarımdan biri olan borsacı Stephen'ın ağrısının, olduğu yerde, damar içi magnezyum veril mesiyle durduğunu ve iki hafta boyunca tekrarlamadığını hiç unutmam. 'Katil bir küme'yle büroma sendeleyerek girip, hemen geçir rnemi isteyenjohn'un hikayesi daha da çarpıcıdır.

Ona ağrı kesi ci bir ilaçtansa damardan magnezyum verdim. Neredeyse o anda baş ağrısı kayboldu ve bir sonraki yılın küme döngüsü başlayan kadar da olmadı. Onun küme döngüsünün doğalolarak sonlan dığı akla gelebilirse de, döngü tipik olarak altı ila sekiz hafta sü rüyordu. Magnezyum, döngü içinde yalnızca bir hafta olacak şe kilde baş ağrısını bitirdi.

DOGAL, GÜVENİLİR VE ETKİLİ


ilk teori ve araştırma programları üzerine inşa edilmiş bilim sel çalışmalar ve yüzlerce hasta deneyiminden hemen hemen dokuz yıl sonra, üçlü tedavinin migrenin ve muhtemelen diğer baş ağrılarının önlenmesinde yeni bir yaklaşım olduğunu gü venle söyleyebilirim.

Terapi en önemli testlerin hepsine hasta testlerine dayarımıştı. Pek çok hastaya en güçlü ilaçların ve en iyi terapilerin faydası olmamıştı. Üçlü tedavinin onlara faydası olduysa, size de faydası olabilir. Belki en iyi özelliği üçlü terapi nin çok doğal ve güvenilir olmasıdır; bu, tam da bu korkunç baş ağrısının tedavisi ve önlenmesine yönelik benim geniş progra mımın bir özelliğidir.

Üçlü tedavinin ötesinde bilim hakkında daha fazla şey öğren mek istiyorsanız okumaya devam edin. Migrenden Kurtulma Programı'na geçmeyi tercih ederseniz, 5. Bölüm'ü atlayın.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp