Uyku ve Uykusuzluk

Uyku ve Uykusuzluk :

Uyku tümüyle doğal, kesinlikle gerekli ama yine de büyük ölçüde ne olduğu tam olarak bilinemeyen bir olgudur. Uyku hakkındaki en temel gerçekler bile ancak son zamanlarda araştırilmaya başlanmıştır ve neden gerekli olduğu, zihin ve bedeni yenilernek için nasıl çalıştığı konuları hala çözülmesi gereken sorunlar olarak karşımızda durmaktadırlar. Kadın ve erkek arasında uyku saatleri açısından bir fark olmadığını biliyoruz. İnsanların çoğu, yaklaşık %60 kadarı, günde 6-8 saat arasında uyurnakta, yaklaşık %36 kadarı 8 saatten fazla uyumakta ve geri kalan %4 kadarı da 6 saatten daha az uyumaktadır. Hiç uyumayan insan ise hiç yoktur ve ancak pek az insan bilinçli bir çaba ile normal uyku saatlerini değiştirebilmektedir. Binlerce insanı kapsayan bir incelemede, kadın ve erkeklerin ancak %S7'si uyandıktan sonra kendilerini dinlenmiş hissettiklerini söylemiş, diğerleri ise dinlenememiş olduklarını belirtmişlerdir. Uykusuzluk çekenler arasında erkeklerin kadınlara oranında büyük bir fark vardır: gece hiç uyuyamadığını söyleyen kadınların sayı-sı erkeklerin iki katıdır ve uyku hapı kullanma açısından kadınların oranı erkeklere göre iki kattır. Fizyologlar içlerinde insanlar da dahil olmak üzere, genel olarak memelilerde iki tür uyku bulmuşlardır.

Bunlar da hızlı göz hareketi ya da REM uyku ve yavaş dalga, diğeri de REM olmayan uykudur. Yalnız, bu iki kategori arasında da bir sürü hafif, ağır, bilinçsiz ve yarı-bilinçli uykular da vardır. Araştırmaların çoğu ve halkın ilgisi REM uyku üzerinde toplanmıştır çünkü rüya bu uyku durumunda gerçekleşir. Dinlenmenin ve uykudan elde ettiğimiz dinçli-ğin bu uyku durumundan kaynaklandığına inanılmaktadır.

Günümüzde artık herkesçe bilindiği gibi, sabahleyin yenilenmiş hissedebilmemiz için hem uykuya hem de rüya görmeye ihtiyacımız vardır. İnsanların çoğu, özellikle süreğen uykusuzluk çekenler, hiç uyuyamadıklarını ve hiç uyku göremediklerini söyleseler de aslında bu inançları yalnızca zihin düzeyindedir. Uykusuz ve düşsüz kalmak çabuk ve ciddi biçimde anormal beyin davranışlarına yol açar. Dinlenme ve eylem biçimindeki döngürnüzü birbirine dönüştüren kalıbı-mız tüm canlılarla aramızdaki bağı oluşturur. Aslında, REM uykusu kuşlarda. sürüngenlerde ve balıklarda bulunmuştur ve türlerin evrimin hangi katmanına ait olduğunu gösteren ayırıcı bir özelliktir. Daha sonra ayrıntılarıyla ele alacağım gibi, uyku ve benzeri işlevler sinir sistemimizin do-ğanın başlıca yaşamsal özellikleriyle içiçe geçmiş ilişkisini gösterir. Normal uyuma, düş görme ve uyanma döngümüz bizi evrendeki her şeye bağlar.

İnsanlardaki uyku kalıbı yaşamın değişik dönemlerine göre çeşitlilik gösterir. Çoğunlukla geceleri uyuma yaşamın ilk haftaları kadar erken bir döneminde başlayıp yaşlılığa kadar sürer. Sonra da, her nasılsa, bu kalıp bozulmaya başlar. Yaşlılar genellikle yalnızca daha az uyuduklarını değil-bazan gecede 5-6 saat normaldir onlar için-ama aynı zamanda da geceleri uyanma ve gündüzleri kestirme gibi bir alışkanlık geliştirdiklerini söylerler. Uykunun nasıl bir işlerliği olduğu üzerine henüz yanıtlarıamamış soruyla ilgilenen araştırmacılar şöyle bir kuram ortaya koymuşlardır: günün yorgunluğu hipnotoksin denilen bir madde üretir ve bu madde de beyindeki ağ tabakasını uyku durumunu ortaya çıkarmak için harekete geçirir. Uyku yalnızca bir bilinç durumu olmakla kalmayıp, aynı zamanda da değiştirilmiş bir vücut kimyası durumudur. Örneğin, uyuyan bir kedinin omuriliğinden bir parça alınıp uyanık bir kediye enjekte edilirse bu kedi hemen uyuyacaktır. Aynı şekilde, bizi uykuda tutanların tersine gerekli kimyasalları beyin salgıladığı zaman hemen uyanırız. Bu kimyasal işlemlerin doğallıkla gerçekleşmesine ve kendi kişisel uyku ritmimize göre olmasına çalışmak sağlıklı yaşamın önemli bir parçasıdır.

Uykusuzluk hızla sağlık yitimine neden olur. Denek hayvanları günde yalnızca birkaç saat bile uykusuz bırakıldıklarında hemen ölürler. İnsanlarda uykusuzluk yorgunluğa, alınganlığa ve düşünceleri toparlayamamaya neden olur. Hemen arkasından da, fiziksel ve ruhsal bozukluklara, kuruntulara, hayal görmelere ve gittikçe artan bir biçimde uyumlu davranış bozukluklarına. Daha sonraki aşamalarsa son derece rahatsızlık vericidir, çünkü sinir hastalığı, kas zayıflaması, görme ve konuşma bozukluğu belirtilerini içerir. Yetişkin Amerika'lıların yaklaşık dörtte birinin uyuyabilmek için ilaç kullandığı, uyku ilacı satışlarından açıkça görülmektedir. Uykusuzluk tedavisinde doktorlar reçeteye uyutucu ve yatıştırıcı ilaçlar yazmaktadırlar ki, bu türden ilaçlar kadar reçeteye bağlı bir başka tür ilaç yoktur. En yaygın biçimiyle uykusuzluk, fiziksel bir rahatsızlıkla birlikte dü-şünülmemektedir. Ağrı, bazı organik hastalıklar ve ilaç kullanımı ile birlikte ortaya çıkabilmektedir, ama uykusuzlu-ğun asıl nedenleri sinirlilik, endişe ve telaştır. Çoğunlukla daha ciddi bazı ruhsal sorunlarla bir arada bulunur (örneğin akıl hastalığı düzeyinde bunalım ya da yalnızca bunalım) ve bu durumlarda uyku hem nitelik, hem de nicelik bakımından ciddi bir biçimde bozulmuştur. Nitelik olarak azlıkla uyku döngüsünün aşamalarının, özellikle REM uykusunun yeteri kadar yaşanmamışlığını kastediyoruz. Bunalımın bir özelliği de sabah erken uyanmadır. Hasta uyurnakta güçlük çekmez ama gece yarısı2'de veya 3'de uyanır ve tekrar uyuyamaz. Endişeli insanların çoğu aniden uyanır, neredeyse en ufak bir «çıt» sesiyle ve hemen kendini yaşam koşuşturmacasının, sinirli düşüncelerin içinde bulur.

Biyokimya ve beynin uykudaki işlevlerini inceleyen araş-tırma uyku üreten ilaçlara da yönelmiştir. Bunlar, reçetesiz satılan en basitlerinden alışkanlık yapan uyku hapları ve yeni bir tür olan benzodiazepinlere kada çeşitlilik gösterirler. Uykusuzluk için verilen ilaçların hepsi de ortak bir özelliği paylaşırlar, yani ilaca karşı bağışıklık kazanmayı -kullanmaya başladıktan kısa bir süre sonra etkilerini yitirirler. Sürekli olarak uyku haplarına ihtiyacı olan insanlar aynı etkiyi elde edebilmek için aldıkları dozu gittikçe artırmak zorundadırlar. Üstelik bu ilaçlar uygun uyku miktarını da sağlamazlar çünkü REM uykusunun sürelerini karıştırırlar. Aşırı alkolün neden olduğu uyuşukluk uykuya benzeyebilir ama o da kişiyi REM uykusundan yoksun bırakır. İlaçla sağlanan uykunun niteliğinin düşüklüğü, sabah kalktıkları zamanki yorgunluk, akşamdan kalma hali, peklik, enerji ve cinsel dürtü yitimi ve bir hastalıktan sonra çabuk iyileşmeme biçimindeki yakınmalarla hastaların kendileri tarafından kanıtlanmıştır. Bu ilaçlar terkedildiklerinde, bazı hastalar hezeyan ve kuruntu geçirmektedirler. O halde, açıkça görülmektedir ki, uykusuzluğa ilaçla b.ir çözüm bulmaya çalışmak çözümü yanlış yerde aramak demektir.

Uyuyamadığımız zaman bizi uykudan alıkoyan şeyin dü-şüncelerimiz olduğunu anlayabilmek için yalnızca bir parça sağduyu yeterlidir.

Endişe ve telaş aslında henüz olmuş ya da gelecekte olabilecek (ama genellikle olmayan) olaylar üzerine olumsuz düşüncelerden başka bir şey değildir.

Hiç kuşkusuz bazan da bizi uykudan alıkoyan şey mutlu bir düşüncedir, mutlu bir olayın beklentisidir. Yine de, bu tür bir uykusuzluğa pek aldırmayız, çünkü sonuçta gelecek olan uyku normalolarak oldukça dinlendiricidir. Sağlıklı ya-şamın genel göstergesi dinlendirici uykudur ve kişinin alışık olduğu uykunun niteliği yine o kişinin alışık olduğu ruh vebeden sağlığının göstergesidir de. Mutlu, hoşnut, seven insanlar nadiren uykusuzluk çekerler. Suç, endişe ve mutsuzluk taşıyan insanlarsa sürekli uykusuzluğa maruz kalırlar. İnsanların yüzyıllardır bildiği bu gerçeği kanıtlamak için ille de bilimin desteğine ihtiyacımız yoktur. Uyku rahatsızlıkları çocuklarda görülmez (tabii, ciddi bir hastalığı ya da zihinsel bir rahatsızlığı olanlar hariç.)

Çocuklar iyi uyuyabilirler çünkü masumdurlar. Yetişkinlerin uyku rahatsızlıklarının başarıyla üstesinden gelmek istiyorsak işe masum olmayan, tamamen otomatik olması gerektiği halde olmayan ve insanın kafasını sürekli meşgul eden düşünce kalıplarından başlamalıyız.

Zihnin derinliklerinde, düşüncenin kaynağında aradığımız cevapları bulacağız

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp