Trombosit Transfüzyon Tedavisi

Trombosit Transfüzyon Tedavisi :

Trombosit konsantrelerinin rutin kullanıma girmesi trombositopeni yaklaşımında bir devrim olmuştur. Hematolojik maligniteler ve kemik iliği transplantasyonları için kullanılan myeloablatif kemoterapiler trombosit transfüzyonlarını tedavinin vazgeçilmez bir parçası haline getirmiştir. Trombosit tedavisi hem kanamayı engellemek için hem de trombositopenik hastalarda aktif kanamayı durdurmak için kullanılır. Çeşitli trombosit bozukluklarında trombosit transfüzyonu kılavuzu Bölüm 30' da tartışılmıştır.

A. Tiplendirme ve Kross-Match

Kırmızı kan hücrelerinin transfüzyonunda olduğu gibi trombosit kullanımında da mümkünse ABO tip özgün uygunluk olmalıdır. A antijeni tip A hastasının trombosit yüzeyinde absorbe olmakta, bunun sonucunda da bazen uyumsuz transfüzyonlarda trombosit yaşam süresi kısalabilmektedir. Ancak bu minör bir sorun olduğu için tip özgün trombositlere daha sonra ulaşılabilecekse ABO uyumsuz trombositler ciddi bir risk oluşturmaksızın hastalara verilebilir. Eğer yüksek hacimlerde (500 mL' den fazla) anti-A ve anti-B içerir tip O verici plazması tip A, B veya AB hastasına verilecek olur ise direkt antiglobin testi pozitifleşecek ve hem transfüze edilecek trombositlerin hem de hastanın kırmızı kan hücrelerinin yaşam süresi kısalacaktır. Rh antijenleri trombosit üzerinde yer almadıkları için Rh tip uygunluğu gerekli önkoşul değildir. Ancak, trombosit ürünlerinin içinde yer alan düşük miktardaki kırmızı kan hücrelerinin Rh pozitif vericiden Rh negatif alıcıya verilmesi durumunda anti D antikor oluşumu indüklenebilecektir. Bu olay, trombosit ömrünü etkilemeyecektir, ancak doğurgan çağda kadın hasta için bir anlam ifade edebilir.

Çok sayıda trombosit transfüzyonu yapılan hastalar bir süre sonra refraktör hale gelebilmektedir. Bu durumda verilen trombosit transfüzyonundan bir saat sonraki süreçte beklenen trombosit düzeyi yükselişi sağlanamaz. Altta yatan hastalığa da bağlı olmak üzere bu olayın multifaktörüyel sebebi vardır. İdyopatik trombositopenik purpuradaki antitrombosit antikorlar veya non-immün faktör olarak sepsis, dissemine intravasküler koagulopati ve hipersplenizm, bu soruna sebep olabilmektedir. Ancak hematolojik malignensi veya apıastik anemi gibi hastalıklar nedeni ile uzun süredir trombosit transfüzyonu uygulanan hastalarda trombositlere ve HLA antijenlerine karşı olan alloimmünizasyon dikkate alınmalıdır. Tek verici aferezi ile trombosit transfüzyonu uygulanan hastalarda muhtemel daha az verici bulaşı nedeni ile risk daha düşüktür. Trombositlerin depolanmadan önce lökodeplesyon uygulaması alloimmünizasyon riskini azaltacaktır.

Alloimmünizasyondaki kural, birçok verici ile kross-match yapıldıktan sonra merkezi havuzdan kullanılabilecek bir index verici tespit edilir. Alloimmünizasyon düşündürecek yüksek oranlarda reaktivasyon söz konusu olur ise bu hastalara iki günlük ABO uyumlu, HLA uyumlu trombositler ya uyumlu ikizden veya HLA uyumlu toplum vericilerinden temin edilir. Bu yaklaşım, transfüzyon sonrası iyi geri dönüşü sağlamıştır ki bu da aIIoimmünizasyonun bir güçlü bir komponenti olduğuna dair delildir. Solid faz kırmı-zı kan hücresi bağlılık analizi kullanılarak trombosit kross-rnatch yapılması verici uygunluğunu saptamada kullanılabilir ve bu, HLA uygunluk testine daha üstün olabilir. Kross-match ve HLA uyumlu trombositler başarısız olur ise random verici trombositlerin transfüzyonuna devam edilmesi trombosit sayısında yeterli artış sağlamasa bile klinik yararı olabilir.

B. Trombosit Uygulaması

Kırmızı kan hücreleri gibi trombositlerde de fibrin pıhtılarını ve debrisleri ayırabilmek için standart filtreler kullanılmalıdır. Mikrofiber filtreler, transfüzyon sırasında trombosit ürünlerinde lökodeplesyon yapabiliyorlar, ancak trombositlerin %20- 25'i kaybediliyor. Lökodeplesyon, hem random hem de aferez trombosit kullanımında CMV bulaşını ve alloimmünizasyonu engeller. Trombosit üniteleri depolamadan lökodeplesyon işlemi yapılmalıdır ki sitokin üretimi azaltılabilsin. Bu sayede sensitize olmuş hastada ateş ve titremenin şiddeti azaltılabilmektedir. Hatta sensitize olmuş hastalar, premedike edilmeli ve trombosit infüzyonu yavaş hızda uygulanmalıdır. Şiddetli ateş ve titreme ile karşı karşıya kalınsa bile trombosit eldesi fena değildir. Immünkompromize hastalara irradiye edilmiş trombositler verilmelidir.

Trombosit transfüzyonun etkinliği, trombosit sayısında sağladığı artış ve devam eden kanamanın kontrolü ile ölçülebilir. Hastaya transfüzyon sonrası 1, 4 ve 24. saatlerde trombosit düzeylerinin ölçülmesi, trombositlerin düzelmesini (1 saatteki trombosit sayısında artış) ve yaşam süresini (4 ve 24. saatlerdeki trombosit düzeyinin düşüşü) gösterir. Bu bilgi, sonraki trombosit transfüzyon planı için gereklidir. Cevap paterni aynı zamanda dirençliliğin sebebinin tespitinde de işe yarar .

C. Komplikasyonlar

Trombositlerin oda ısısında depolanıyor olması nedeni ile bakteriyel kontaminasyon riski ciddi oranda artmaktadır. Aferez trombositler, daha düşük risk özelliği gösterseler de transfüze edilen ünite başına kontaminasyon hızı %O.1'e kadar yükselmektedir. Transfüzyonu takip eden sepsis veya yüksek (102 F/39°C'den yüksek) veya persiste ateş durumunda kan kültürü alınmalı ve mümkünse transfüze edilen üniteden da kan kültürü alınmalıdır. FDA, transfüze edilmeden önce bütün trombosit ünitelerinin bakteriyel kontaminasyon açısından test edilmelerini önermektedir. Önümüzdeki birkaç yıl içinde transfüzyon sonrası sepsis elimine edilecektir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp