Sinir Sistemi 2

Varlığımızın ruhsal ve fiziksel parçalarının oluşturduğu bütünlük, hiçbir beden sisteminde, sinir sistemindeki kadar belirgin değildir. Sinir

sisteminin, fiziksel bedenin bir parçası oluşu gibi, tüm ruhsal işlemlerin sinir sisteminde gerçekleştiği de bilinen bir olgudur. Bu nedenle,

fiziksel rahatsızlıklar ve hastalıklar ruhsal rahatsızlık belirtileri oluşturabilir; aynı biçimde ruhsal rahatsızlıklar ve hastalıklar da fiziksel belirtiler oluşmasına yol açabilir.

Bu karşılıklı etkileşimi, tedavide bedeni bir bütün olarak gören fitoterapi bilimi (bitkisel tedavi) kabul eder; sinir dokusunun ve onun işlevlerinin, bedenin tedavisinde çok önemli roller üstlendiğini varsayar.

Hastalıkları, hastalığı doğuran etkiden farklı etkileri uyararak tedavi

eden bilimsel tıp ise, ruhsal problemleri yalnızca biyokimyasal alana

indirgeyerek, uygun ilaçların problemi çözeceğini veya en azından

normal bir yaşam sürdürülebilmesi için gereken şartların oluşturulabileceğini kabul eder.

İlginçtir ama, alternatif tıpta uygulanan pek çok tedavi yönteminde, fiziksel hastalıkların büyük bir çoğunluğunun ruhsal problemlerden

kaynaklandığı ve bedensel problemlerin büyük bir çoğunluğunun da

ruhsal tedaviden geçtiğine inanılır.

Bu değişik görüş açıları bir araya getirildiğinde, bedensel ve ruhsal

boyutun bir bütün olarak değerlendirilmesinin gerekliliği açıkça görülür. Tüm bedenin bir parçası olarak, sinir sistemini tedavi edebilir,

besleyebilir, güçlendirebilir ve böylece ruhsal dengeyi destekleyebiliriz. Tam anlamıyla sağlıklı olabilmek için, doğru beslenip ölçülü bir

yaşam biçimi seçerek bedensel dengemizi korumamız gerekir. Ama

aynı bağlamda, moral ve duygusallık dengesini oluşturmakla görevli

olduğumuzu da unutmamalıyız. İçinde bulunduğumuz duygusal ortam

rahatlatıcı ve yararlı olmalı, duygulanımda dengeye katkı sağlamalıdır. Düşüncelerimiz yaratıcı ve yaşatıcı olmalı, sezgi ve hayal gücünün engelsiz akımı sağlanabilmeli, kuralların sınırları içinde donup

kalmamalarına özen gösterilmelidir. Ruhsal enerjimizin özgürce akışına açık olmalıyız, çünkü bu enerji akımı sağlanamadıkça sağlıklı olabilmek mümkün değildir.

Bu bağlamda bedende ortaya çıkan her hastalığın, duygu, düşünce ve

algılamakla bağıntılı oluşu görmezden gelinemez. Ayrıca, büyük bir

bütünün bir parçası, yani insanlığın bir parçası olduğumuzu unutmamamız gerekir. Böylece, insanlığın tüm hastalıkları ile de ilişki içindeyiz ve doğrudan kontrol edemeyeceğimiz bir etkiler ve nedenler denizinde yüzmekteyiz. Özellikle batılı ülkelerde karşılaşılan çok çeşitli

nevrozlar, anormal bir çevreye gösterilen tepkiler, yani hastalıklı bir

toplumun çılgınlıklarına karşı gösterilen sağlıklı ruhsal tepkilerdir.

Duruma bu açıdan bakıldığında, eğer hastalık gerçekte toplumsal bir

hastalığın yansıması ise, kişisel hastalıkların tedavisinde bazı sınırların

aşılamaması normaldir. Sona ermekte olan Yirminci Yüzyılda bir iyileştirici(hekim) olmak, aynı zamanda olagelenlerin tümünü anlayabilmek ve bir anlamda politik bir gözlemci veya aktif politikacı olmak

anlamına da geliyor. Bizim sağlıklı olabilmemiz için, toplumumuzun

sağlıklı olması gerekir. Toplumumuzun sağlıklı olabilmesi için, bizim

sağlıklı olmamız gerekir. En yüksek amaçlarımızı toplumumuzun yansıtabilmesi için, birey olarak bizler bu amaçlar doğrultusunda çaba

göstermeli ve bu amaçları çevremize yansıtabilmeliyiz.

İnsanlığın kendine yardım edebilmesi için, şifalı bitkilerle tedavi bilimi, insanoğlunun sinir sisteminin desteklenmesinde güvenilir bir araç

olabilir. Çünkü bu araç, kişinin kendi bütünlüğünü algılayabilmesi için

bedensel ve ruhsal alanda yardımcı olabilen en etkili ve en zararsız yöntemleri içerir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp