Sigara iç sesin kalınlaşsın
Sigara kullanmanın faydaları konusunda konuşmalar yaparım. Gel zararlarını anlat derlerse konuşma yapmam. Çünkü zararlarını anlatmak daha çok kullanılmasına neden oluyor. İlk anda saçma gibi geliyor değil mi? Sigaranın zararlarını anlatacaksın ve insanlar daha çok içmeye başlayacaklar. Bu nasıl olur? Çok basit bir psikoloji kuralıdır bu. Eğer insanın değer ve önem vererek yaptığı bir şeyi sürekli kötülerseniz, savunmaya geçerler. İnsanın alışkanlık haline getirdiği her davranış, onun için fayda sağlamaya başlamış demektir. Bu durumda sizin anlattıklarımza, zihin dirençle karşı koyar. Sizin anlattıklarınız bir davranış değişikliğine neden olmaz ve eski alışkanlığın devam etmesini sağlayan Düşünce ve İnanç Kah bı daha da güçlenmiş olur. İşte bu nedenle, sigaranın zararlarını anlatarak sonuç alınamaz. Bu basit kuralı bilmeyen ya da dikkate almayan birçok uzman kişi konferanslar verir, yapı- lan bilimsel araştırmalardan bahseder ve istatistik rakamlar verir. Dinleyenler sıkılır ve uyuklamaya başlar. "Şu sıkıcı konuşma bir an önce bitse de bir sigara yaksam" diye içinden geçirirler. Konuşma bitiminde usulen konuşmacıya teşekkür eder ve; "müsaadenizle ben sigaramı içeyim" diyerek, konuşmanın işe yaramadığı mesajını derhal verirler. Oysa ki yapılması gereken; sigara kullanmanın cazibesinden ve faydalarından bahsetmektir. Çünkü gerçek olan budur. Eğer böyle olmasa aklı başında insanlar sigara kullanır mı? Böyle söylediğimde insanlar şaka yaptığımı ya da alayettiğimi düşünür. Bir dernek faaliyeti çerçevesinde yapacağım bir konferansın konu başlığını şöyle belirlemiştim; "sigara kullanmanın cazibesi ve büyüsü". Bir hafta önceden bu konferans duyurulmuş ve davetiyeler gönderilmişti. Bir gazeteci, konu başlığını hayretle karşılamış ve izlemek üzere gelmiş. İzleyiciler arasın da arka sıralara oturmuş. İçinden geçen düşünce şu imiş; "acaba Yalçın Kireççi Philip Morris' in sözcülüğünü mü üstlendi? Sigara kullanmanın cazibesi ve büyüsünden bahsetmenin anlamı ne?" Konferansı ilgi ile izlemiş ve bitiminde kendisini tanıttı. Düşünceleri tamamen değişmişti ve bana hak verdi. Anlattıklarımın hepsi doğru ve yaşanan gerçeklerdi. Ertesi gün köşe yazısında, konferansla ilgili hoş şeyler yazmıştı. Bu köşe yazısını okuyan bir radyo program yapımcısı, canlı söy leşi için beni davet etti. Sigara kullanmanın faydasına ve cazibesine kendi yaşadığı şu örneği verdi. Yirmi yaşına kadar hiç sigara kullanmamış ve kullananlara da çok kızarmış. İdeali televizyon haber spikerliği olan bu genç ba yan, iki yıl önce spikerlik kurslarına katılmış. Kursun ilerleyen aşamalarında hocası şunu söylemiş; "diksiyonun çok iyi ama, sana haberleri okutamam. Çünkü sesin çok ince." "Peki hocam, sesimi kalınlaştırmam mümkün mü, bunun için ne yapabilirim?" diye sormuş. Öneri ay nen şu; "bol bol sigara içersen sesin kalınlaşır" O güne kadar hiç si gara içmeyen ve içenlerden nefret eden genç spiker adayının tek arzusu, ana haber bülteni okuyan bir spiker olmak.
Bu ideal uğruna ne gerekiyorsa yapmaya hazır. Bu nedenle derhal günde bir paket içmekle başlamış ve bir ay sonunda sesinde gerçekten kalınlaşma olmuş. Fakat hocası bu kalınlaşmayı da yeterli bulmamış. Bu nedenle içtiği sigara sayısını bazı günler üç pakete kadar çıkarmış. Yaklaşık 4 ay sonra sesi istenen ölçüde kalınlaşmış. Amacına ulaşmış. Fakat ortada yeni bir sorun var. Günde 2-3 paket tütün dumanı soluması nedeniyle boğazında farenjit başlamış. Boğazı sürekli gıcık yapıyor ve sesi çatlak çıkıyor. Sık sık öksürmesi de cabası. Hocasından yeni tavsiye istiyor; "hocam.farenjidin geçmesi için ne yapayım? Hocanın yeni tavsiyesi; "farenjidiıı geç'eııe kadar sigara içme". Haydaaa! Gel de içme. Kolaysa sen bırak hoca. Vi bütün çabasına rağmen alışkan1ığı bırakamıyor. Neden? Çünkü zihinde alışkanlık programı kuruldu ve bilinçdışı olarak işleme ye başladı. Üstelik sigara kullanmayı sevdi. Onun sayesinde sesi kalınlaştı ve çocuk sesinden kurtuldu. Bu kadar faydalı bir araç terk edilir mi? Hem sevmek, hem bırakmak olur mu? Sigarayı bırakmaya çalışıyor, başaramıyor. Sonunda televizyon spi kerliğinden vazgeçiyor ve radyo programcısı oluyor. Sigara kullanmanın cazibesi ve büyüsü ile hala içmeye devam ediyor. Konu ses telleri olunca spikerlerden sonra, ses sanatçıları ve tl yatrocular aklıma geliyor. Çok ilginçtir, ses sanatçıları ve tiyatro sanatçılarının çoğunluğu sigara kullanıyor. İçlerinde günde 2-3 paket içenler var. Zaman zaman ses tellerinde problem yaşıyorlar. Program uzayınca sorun yaşamaya başlıyorlar. Ses tellerini tedavi etmek için ilaç kullanıyorlar ya da yararlı olduğuna inandıkları bazı uygulamaları yapıyorlar (bir süre konuşmamak, çiğ yumurta, zeytin yağı ve süt içmek gıbi.i.). Fakat siga radan yine de vazgeçemiyorlar. Sanatçıların sigara kullanmaları zaman zaman gazete ve magazin programlarında haber konusu olur ve geçer. "Bıraktım" der ler. İçerken görüntüsü çıkar. İflah olmaz kullanıcılardır. Ferdi Tayfur; "beni kutlamalıs ı n sigarayı bıraktım" isimli bir şarkı yapmıştı. Pek rağbet gösterilmedi bu şarkıya.
Acaba bu şarkıyı neden yaptı diye düşünmüş ve merak etmiştim. Bu merakımın yanıtını gazeteden öğrendim. Ayak parmağında burger hastalığı başlamış ve kangren olma derecesine gelmiş. Yani hastalık nedeni ile sigarayı bırakmak zorunda kaldığı dönemde bu şarkıyı yapmış. Sanatçılar neden sigara kullanırlar? Her insan neden kullanıyorsa, onlar da aynı nedenle kullanır. Çünkü onlar da insan. Fa kat diğer insanlardan farklı bir yönleri vardır, şöhret olmak. Yani, göz önünde ve tanınır olmak. Stres yaratan bir yaşam tarzıdır şöhret olmak. Sanatçıların yalnızlık, hayal kırıklıkları ve anlamsızlık yaşadığı dönemler çok olur. Fakat hareketli ve renk li yaşam içinde bunlar ertelenir ya da azalmış gibi görünür. Si gara kullanmanın aldatıcı cazibesi ve özellikle de teselli edici araç kimliği, sanatçıları da kendine bağlar. Sağlığına ve özellikle de seslerine zarar vermesine rağmen tütün içerler. Hatta çoğunluk la içkiyle birlikte. Sanat; toplumların gelişmesinde, uygarlaşmasında ve demokrasinin yerleşmesinde lokomotif işlevi görür. Sanatçılar toplumun ışığı ve aynasıdır. Çoğunluk; onların yaşamım, fIkirlerini ve başarılarım örnek alır, onlarla özdeşleşir. Bu nedenle konser, si nema ve tiyatro salonlarına gidilir. İmzalı kitap, imzalı fotoğraf lar, birlikte fotoğraf çektirmek ve boş bir kağıda imzalar istenir, kalabalığın içinde dokunmak için can atılır. Saç rengi, kesilme ve taranma stili, kılıf kıyafeti, kullandığı kelimeler, davramş kalıpları örnek alır. Elbette sigara kullanma alışkanlıkları da örnek alınır. Gelin sigara kullanmak alışkanlığına bir organizasyon içinde son veriniz. Hem siz rahat edersiniz, hem topluma iyi örnek olursunuz. İkinci olarak şunu hatırlatmadan geçemeyeceğim. Birçok değerli sanatçımız, tütünün neden olduğu hastalıklar nedeni ile, yaşamlarının son dönemlerinde perişan olmuşlardır ve olmaya devam etmektedir. Hastane köşelerinde, tütünün neden olduğu kanser hastalığı ile mücadele içinde acılar çekerek can verdiler. Bir çoğunun sosyal güvencesi bile yoktu. Sizlerin onlardan bir farkı olmalı artık. Yaşanan toplumsal realiteleri görmek ve çözüm üretmek sanat çıların görevleri arasındadır. Nüfusu çok genç bir ülkeyi. Sizleri örnek alan gençlerimize iyi örnek olma sorumluluğunuz ve borcunuz var. Bir psikolog olarak, bu konuda sizlerle proje üret meye ve uygulamaya hazırım. İşte yaşam o zaman daha anlam lı olur.