Şekerin Düşüklüğü

Şekerin Düşüklüğü: Biliyoruz ki beyin ve sinir sistemi hücreleri oksijensiz çalışmaz. Yine bilmeliyiz ki bu hücrelerin normal çalışması için oksijen kadar şekere de ihtiyaçları vardır. Normalde kan şekeri 70-100 mg/dl düzeyindedir.

Kandaki şeker miktarı düşünce beyin tarafından “adrenerjik aktivite” olarak adlandırılan bir reaksiyon başlatılır ve kan şekerini yükseltmek üzere stres hormonları salgılanır. Bu nedenle çarpıntı, sinirlilik, huzursuzluk, ateş basması, fenalık hissi, titreme, terleme gibi şikayetler oluşur.

Reaktif Hipoglisemi yemekten yaklaşık 2 saat sonra gelişir. Bazen oruç gibi uzun süren açlıklar da hipoglisemi gelişimini tetikleyebilir. Krizler genellikle 10-30 dakika ve eğer kişi şeker veya şekerli bir besin yerse daha kısa sürer. Hipoglisemi çoğunlukla unlu,şekerli bir besin veya içecek tüketiminden sonra gelişir ve genellikle kilolu kişilerde olur ama zayıflarda da olabilmektedir.

Reaktif Hipoglisemi neden gelişir?

Vücutta şeker metabolizmasından sorumlu olan esas hormon insülindir. İnsülin kanda dolaşan şekerin hücreye girmesini sağlayan anahtar gibidir. Şekerli besin alımı ile insülin salgısında aşırı bir artış olmaktadır ve bu da öğün sonrası kan şekerinde düşüşe neden olmaktadır.

Bazı ilaçlar,hormonal yetmezlikler ve mide-barsak operasyonları sonrasında da hipoglisemi gelişebilmektedir.

Özellikle genç kadınlarda adet düzensizliği, kilo artışı, tüylenmede artış gibi bulguları olan Polikistik Over Sendromu insülin direnci ve hipoglisemiye neden olabilmektedir.
Alkol normalde vücudun kendini hipoglisemiden bir koruma mekanizması olan karaciğerden şeker çıkışını baskılamaktadır. Aşırı alkol alımı da karbonhidrat alımı yetersiz olan kişilerde hipoglisemiye neden olmaktadır.

Ayrıca yine karbonhidrat alımını uygun olmayan kişilerde uzun ve yoğun egzersiz de de hipoglisemi gelişebilmektedir.

Hipoglisemi bulguları nelerdir?

Açlığa tahammülsüzlük, açken veya akşam üzeri sinirlilik, gerginlik, yorgunluk, uyku hali, enerji kaybı, baş ağrısı, tatlı krizleri gelişmektedir. Bu bulguların karbonhidrat alımı ile düzelmesi nedeni ile kişi giderek daha çok unlu, şekerli veya tuzlu gıdalar ve şeker, çikolata tüketmekte ve giderek kilo almaktadır.

Yemek sonrası uyku hali, terleme, ellerde titreme, çarpıntı, fenalık hissi, konsantrasyon güçlüğü, kendini ifade etmekte güçlük, görmede bulanıklık olabilir.

Yine uykusuzluk, gece uyanıp yemek yeme isteği, sabah uyanınca açlık hissi, gece terlemeleri veya kabuslar şeker düşüklüğü bulgusu olabilir. Ayrıca sık tekrarlayan şeker düşmeleri nedeni bulunamayan panik atak ve depresyon tablolarına da neden olabilmektedir.

Hipoglisemi sıklığı artıyor mu?

Sanayileşen dünyada her geçen gün unlu, şekerli, doymuş yağlardan zengin gıdaların, şeker veya fruktoz (meyve şekeri) içeren içeceklerin ve fast food türü besinlerin tüketimi giderek artmaktadır. Buna bağlı olarak ülkemizde ve tüm dünyada obezite (şişmanlık) ve Tip 2 diyabet oranında artış olmaktadır. Vücuddaki yağ miktarı arttıkça insülin hormonuna karşı direnç oluşmakta ve özellikle ailesinde Tip 2 diyabetli akrabaları olan kişilerde bu duruma daha sık rastlanmaktadır. Tip 2 diyabet gelişmeden önce oluşan bu aşırı insülin salgısı sonucunda hipoglisemi gelişmektedir. Yani hipoglisemi obezite (şişmanlık) ve Tip 2 diyabet oranındaki artışa paralel bir artış göstermektedir.

Hipoglisemi tanısı nasıl konabilir?

Reaktif Hipoglisemi tanısında şeker düşüklüğü bulgularının olduğu dönemde 2-3 kez bakılan kan şekerinin normalin yani 65-70 mg/dl‘nin altında olması ve bulguların şeker alımını takiben düzelmesi önemlidir.

Oral Glukoz Tolerans Testi ( Şeker Yükleme Testi ) de tanı da kullanılır. Reaktif hipoglisemi yemekten 2-3 saat sonra geliştiği için test 4 saatlik yapılmalıdır. Açlık kan şekeri 100 mg/dl ve özellikle 2.saat kan şekeri 140 mg/dl‘nin altında olmalıdır.
Hipoglisemiye neden olabilecek diğer nedenleri de gözden kaçırmamak için metabolik ve hormonal diğer testler de yapılmalıdır.

Reaktif Hipoglisemi tedavi edilebilir mi?

Birçok kişide bulgular yaşam tarzı değişiklikleri yani lifler, yağ, protein ve özellikle kabonhidratlar açısından doğru ve dengeli bir beslenme ve uygun egzersiz ile düzelebilmektedir. Beslenme uzmanı tarafından kan şekerindeki oynamaları kontrol altına alacak şekilde öğün ve ara öğün planlaması yapılmalıdır. Bu sayede kilo kontrolü ve insülin/ şeker dengesi sağlanmaktadır.

Gerekirse insulin direncini azaltacak ilaçlar endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı doktorlar tarafından önerilecektir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp