Protein Ürünleri

Protein Ürünleri :

Vücudumuzun yapı taşlarını oluşturan proteinler, bir sporcu için çok önem arz ediyor. Bu ihtiyacın giderilmesinde doğru ve kaliteli bir beslenme anlayışı takip eder. Günlük kaliteli gıdaların yüksek limitte tüketilmesi bazen zor bazen de imkansız gibi görülüyor. Alternatif kullanım olan protein tozları bu devrede yardıma giriyor. Kullanımı hem kolay hem de yüksek kalite içerebilen bu ürünler, kana çabuk karışarak işlemini kısa zamanda yapıyor. Sporcunun da performansına sirayet eden bu kullanım, her sporcu tarafından rağbet görüyor.

Son 10 yıl içerisinde protein tozlarına rağbet arttı. Üretici şirketler çoğaldı ve ürünler çeşit çeşit kaliteleştirildi. Sadece Amerika da 50‘den fazla üretici bulunuyor. Dünya genelinde 100‘den fazla üretici ve yan üreticiler bulunmaktadır. Ham madde ve işleme konusunda fabrikaların sayısı düşük kalıyor. Belki bu yüzdendir ki, ismini vermek istemediğim bir üretici şirketin 10 ayrı gıda takviyesi markasına aynı kalitede tozu yapabiliyor. Hatta hazır bir halde tozu gönderip, alan gıda takviye markasına tek kutu ve ambalaj eklemesi kalıyor. Belki bu durum ürünler açısından ve reklam edilmesi olarak olayın bir yönünü teşkil ediyor.

Ürünlerin sergiledikleri protein kalitesi önemlidir. Proteinler işlenerek kaliteye ulaşıyor. Whey proteinin izolat, konsantre, hidrolizat formülleri ve kazein, soya ile yumurta protein tozu üretilmelerinin arka planlarında makine işlemlerinden ve bazılarının da laboratuar ortamında analizlerden geçmektedir. Bu durum bazıları için garanti ve rahatlığı ifade ederken, bazıları için tedirginliği de doğuruyor. Belki de bu tedirginliğe bir göz atıp büyüteci o yöne tutmak gerekebilir.

Öncelikle kullanıcıların sorguladığı ve haklı olarak öğrenmek istedikleri önemli bir konu var. İçtikleri protein içeceklerinin hammaddesi ve ne kadar güvenilir olduğudur. Örneğin whey proteinlerin temin edildiği hayvanların ne kadar hormonsuz, ilaçsız ve sağlıklı olduğu konusu kafaları meşgul etmektedir. Büyük reklamlar ve bu sektörde hiç bahsedilmeyen bu mevzular bir anda ortaya çıkınca birçok insan gülüp geçebilir. Fakat ineğin aldığı antibiyotik ilaç, süt, et, yoğurt gibi gıdalara geçtiği gibi whey protein olarak üretime alındığında da o ilacın geçtiği aşikardır.

Piyasada reklamı büyük bir marka düşünün. Bu markanın yüksek teknolojide proteinlerin işlenerek aminoasit değerlerinin yüksek oranda tutulduğunu varsayalım. Hem tadı hem ambalajı hem de kontrol edilmiş belgelerini de hesaba katalım. Kullanırken protein açısından faydalarını da gördüğümüzü düşünelim. Fakat, bir mesele var ki, bu sizin kullandığınız ürünü kalitesini düşürebiliyor. Şimdi bu konuda sizlere önemli bilgileri aktarmak istiyorum.

Süt ve Yumurta endeksli ana kaynakları oluşturan protein tozları hayvansal merkezli dayanağa bağlı kalmaktadır. İneklere hormon ilaçları ve koruyucu kimyasal ilaçlar veriliyor. Aynı şekilde tavuklara da bu verilmektedir. Bir araştırmacının tahmine göre bu pazarda %70 hayvanların ilaçlı olduğu görüşündedir. İneklerden alınan süt ve tavuklardan temin edilen yumurtalar sağlıksız ve enzim bozukluğu taşıyor. Bu maddeler hammadde şeklini aldığında bu kalıntılar ve değerler devam ediyor. Ürünlerin hazır halde satılıp sporcular tarafından kullanılması sonucu, çok ileride sağlıkların bozulduğu ve kalitesiz ürün kullandığını kesinlikle fark edemeyecektir. Elbette ki birileri çıkıp ta “Kral Çıplak” demedikçe..!

Doğal olarak süt yağında “konjuge linoleic acid” denilen koruyucu bir etki doğuran madde içerir. Süt yağında D vitamini ve süt içerisinde kalsiyum, butirik asit ve probiotikler bulunur. İçeriği bozulmamış bir süt, kolon kanseri ve bağırsak problemlerine çare gösterir. Fakat bugünki %90‘dan fazlasını teşkil eden protein tozları, bu koruyucu maddeleri içermemektedir. Belki de bu açıdan olacak ki bazı üreticiler koruyucu madde ilave ediyorlar ama üzülerek söylemeliyiz ki, bu eklemelerde tam koruyucu iksiri oluşturmuyor. Yani siz doğal organik bir bardak inek sütü içtiğinizde mide ve bağırsak sorunlarından %15 kurtuluyorsunuz. Fakat protein tozlarını kullandığınızda maalesef bundan istifade edemiyorsunuz.

Bakın, Asya ülkelerinde ve Avrupa da bazı ülkelerde gebe inekler sağılmamaktadır. Kuzey Avrupa ve İsviçre gibi ülkelerde inekler yılda 300 gün kadar sağılıyor. Buna göre kıyaslama yapılırsa Asya‘da meme kanseri az görülürken, bahsettiğimiz ülkelerde daha fazla görülüyor. Bu nasıl mı oluyor? Hayvanların gebelik veya gebelik sonrası sütlerinde yüksek derecede östrojen hormonu bulunuyor. Bu sütlerin devamlı ve aşırı içilmesi ile ‘hormona bağlı‘ denilen meme, yumurtalık, rahim, prostat ve testis kanserlerine yol açabiliyor. Araştırmalar gösterdi ki, hayvanın gebeliğinin son aylarında sütünde östrojen yani ‘estron sulfat‘ bileşimi %33 daha fazla bulunduğu tespit edilmiştir. Türkiye de bu durum, kesin olarak bir bilgiye dayalı raporu bulunmuyor fakat görüştüğüm bazı veterinerlerden aldığım bilgiye göre ineklerin hem hormon ilaçlarına maruz kaldığı hem de gebeliklerde sağıldığı açıklandı. Türkiye genelinde bunun yüzdesi ne kadardır bunu tahmin etmek zor.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp