Osteoporoz Tehlikesi

Osteoporoz Tehlikesi :

Düşük dozda da olsa, kortikosteroit kullanan romatoit artritli hastalarda, kemikleri koflaşarak kolayca kırılabilir duruma getiren osteoporozun gelişme riski vardır. Steroit grubu ilaçlar bağırsaklardan kalsiyum emilimini azaltıp kemik yapım sürecini aksatır.

Osteoporoz başta kalça kemiklerini, el bileğini ve omurgayı etkiler. ABD'de her yıl osteoporoza bağlı, 1,3 milyon dolayında kırık vakası görülmekte, bunların üçte birini 65 yaşını geçmiş kadınlardaki omurga kırıkları oluşturmaktadır. Osteoporozun uyarıcı erken belirtileri olmadığından, koruyucu önlemler büyük önem kazanmaktadır. llk belirtiler boyun bir ölçüde kısalması ya da omurlarda kırılıp çökmeye bağlı kamburtaşma olabilir.

Vücudumuz günlük kalsiyum ihtiyacını kan yoluyla kemiklerden çekerek karşılar. Ama öte yandan besinlerden aldı-ğımız kalsiyum düzenli biçimde geri konarak kemiklerin sürekli yenilenmesi sağlanır. Yaş 40-44 dolayına geldiğinde, yeniden oluşum süreci yavaşlarken, üretilenden daha fazla kemik yitimi başlar. Devreye steroit1er girince bu süreç hızlanır. Olumsuz gelişmeler yaşın ilerlemesiyle artar ve vücudun kalsiyum alması daha da zorlaşır. Bu dönemde genellikle bir yandan yeme eğilimi azalırken, bir yandan da besinlerle alınan kalsiyum düzeyi düşer.

Fazladan alınacak D vitamini ve kalsiyum osteoporozu önleyebilir ya da yavaşlatabilir, çoğu kadının günde 1.500 miligGut (diğer adlanyla damla ya da nikris) hastalığında bazı besinlerin etkili olduğu açıktır. Alkol, karaciğer, böbrek ve beyinde bulunan pürin adlı kimyasal maddelerin fazla miktarda alınması gut ataklarını tetikleyebilir. Romatizmanın bir başka tipi olan Reiter sendromunun da Salmoneıla ya da başka bakterilerin bulaştığı yiyecek ve içeceklerden kayrıaklanabileceği anlaşılmaktadır. (Bu bakterileri alan her kişide romatizma gelişmez. Ayrıca bağışıklık sisteminin bakterilerden çok eklemlere saldırmasına yol açan bir "bozukluk" olması gerektiği de söylenebilir, )

Besin alerjileri ender durumlarda romatizmaya yol açar. Bazı araştırmalar aşırı duyarlı az sayıda kişide süt ürünleri, alkol ya da hazır gıda katkıları gibi maddelere gösterilen alerjik tepkinin romatizmayı kötüleştirdiğini ya da alevlendirdiğini düşündürmektedir. Bu konuda kapsamlı çalışmalar ve doyurucu sonuçlar olmamasına karşın, tükettiğiniz bazı besinlerin romatizmanızı alevlendirdiği sonucuna vardıysanız bu tür yiyecek ya da içeceklerden uzak durmanız en akılcı yoldur.

Domates, patates, patlıcan, dolmalık biber gibi patlıcangiller familyasından sebzelerin romatoit artriti alevlendirdiği öne sürülmüşse de, bunu kanıtlayan bir çalışma yoktur.

Romatizmalıların çoğu için fazla özele inen bir yaklaşım gerekli değildir. ABD Artrit Vakfı beslenmeyle ilgili önerilerini yedi ana başlık altında toplamaktadır:

• Tek tip beslenmeden kaçının.

• Kilonuzu koruyun, gerekiyorsa zayıflayın.

• Yağ ve kolesterol alımınızı sınırlayın.

• Bol sebze, meyve ve tahıl yiyin.

• Şeker tüketimini sınırlayın.

• Tuz tüketimini sınırlayın.

• Alkol tüketimini sınırlayın.

Genelolarak iyi beslenme, yüzde 15-20 protein (yağsız et, soya ve diğer baklagil sebzeleri), yüzde 25-30 yağ (en sağlıklısı zeytinyağı, mısırözü yağı gibi bitkisel yağlar) ve yüzde 55-60 karbonhidrattan (pirinç, ekmek, patates gibi besinler, bezelye ve mısır gibi nişastalı sebzeler) oluşur.

Osteoporoz Tehlikesi:

Düşük dozda da olsa, kortikosteroit kullanan romatoit artritli hastalarda, kemikleri koflaşarak kolayca kırılabilir duruma getiren osteoporozun gelişme riski vardır. Steroit grubu ilaçlar bağırsaklardan kalsiyum emilimini azaltıp kemik yapım sürecini aksatır.

Osteoporoz başta kalça kemiklerini, el bileğini ve omurgayı etkiler. ABD'de her yıl osteoporoza bağlı, 1,3 milyon dolayında kırık vakası görülmekte, bunların üçte birini 65 yaşını geçmiş kadınlardaki omurga kırıkları oluşturmaktadır. Osteoporozun uyarıcı erken belirtileri olmadığından, koruyucu önlemler büyük önem kazanmaktadır. tık belirtiler boyun bir ölçüde kısalması ya da omurlarda kırılıp çökmeye bağlı kamburlaşma olabilir.

Vücudumuz günlük kalsiyum ihtiyacını kan yoluyla kemiklerden çekerek karşılar. Ama öte yandan besinlerden aldı-ğımız kalsiyum düzenli biçimde geri konarak kemiklerin sürekli yenilenmesi sağlanır. Yaş 40-44 dolayına geldiğinde, yeniden oluşum süreci yavaşlarken, üretilenden daha fazla kemik yitimi başlar. Devreye steroitler girince bu süreç hızlanır. Olumsuz gelişmeler yaşın ilerlemesiyle artar ve vücudun kalsiyum alması daha da zorlaşır. Bu dönemde genellikle bir yandan yeme eğilimi azalırken, bir yandan da besinler1e alınan kalsiyum düzeyi düşer.

fazladan alınacak D vitamini ve kalsiyum osteoporozu önleyebilir ya da yavaşlatabilir. çoğu kadının günde 1.500 milig.

Östrodene Dikkat!:

Birçok kadın osteoporoz riski taşır. Bu risk kimilerinde kemiklerin zaten yeterince güçlü olmamasından, kimilerinde yeterince egzersiz yapılmamasından ya da kemik sağlığında büyük roloynayan D vitamininin ve kalsiyumun yeterince alınmamasından kaynaklanır. Romatoit artrit, lupus ve polimiyalji romatika tedavisinde çoğu zaman kullanılması gereken kortikostaroitler de devreye girince osteoporoz riski iyice artar.

Kortikosteroit kullanmak zorundaysanız ve artık adetten kesildiyseniz, östrojen kullanma konusu gündeminizde olmalıdır. Östrojen, kadınlarda kemik yapımında çok önemli bir rol oynar. Hekimler bu hormonu özellikle ince kemikli kadınlara kemik kotlaşmasını önlemek için önerirler. (Östrojenin progestin adlı başka bir hormon la birlikte alınmasına HYT ya da HRT kısaltmasıyla bilinen hormon yerine koyma ya da hormon replasman tedavisi denir.)

Östrojen desteği kalçada osteoartrit riskinin azalmasına da katkıda bulunabilir. Araştırmacılar 64 yaşını geçmiş 4 bin kadının röntgen tilmini inceleyerek, östrojen kullananlarda osteoartrit hasarının yüzde 38 oranında daha az olduğunu belirlemişlerdir.

Östrojenin sağladığı koruma zamanla artıyor gibi görünmekte, kesilmesi durumunda risk de yeniden yükselmeye başlamaktadır. Östrojenin osteoporoza karşı kemikleri koruduğu görüşü artık genel kabul görmektedir. Araştırmacılar osteoartritin yol açtığı kemik çıkıntılarına ya da anormalliklerine bağlı kıkırdak hasarının da aynı uygulamayla önlenebileceği kanısındadır.

Romatoit artritle ilgili bir çalışmada, kortikosteroit kullanan ve günde 1.000 miligram kalsiyum ile 500 IU D vitamini alan hastalarda bel omurlanndaki kemik-mineral yoğunluğunun arttığı görülmüştür. Ek vitamin-mineral desteği almayanlarda ise yılda yüzde 3 düzeyinde kemik kaybı saptanmıştır. (Mineral-vitamin desteği kortikosteroit kullanmayanların kemik yoğunluğunu etkilememiştir.)

Beslenme uzmanlan genelolarak ek destek yerine vücut için gerekli maddelerin yiyecek ve içeceklerden alınmasını önermektedir. Bu öneri hem besinler yoluyla vücudun aşın yüklenme olasılığının azalmasından, hem de vücut için gerekli bütün temel besinleri birlikte almanın daha çok işe yaramasından kaynaklanır.

Dolayısıyla kalsiyum deposunu ve kemik yapımında vazgeçilmez ortağı olan D vitamini deposunu destekleyecek iyi beslenme yollarını öğrenmekte yarar vardır.

Kemikler İçin Kalsiyum Kazanmanın Yolları:

Süt ve süt ürünleri en iyi kalsiyum kaynaklandır. Az yağlı ya da yağsız peynir, yoğurt ve sütten herhangi birini seçebilirsiniz. Diğer zengin kaynaklar arasında sombalığı ve sardalye konservesi (yumuşak kılçıklannı da yerseniz), kalsiyum katkı-lı meyve su1an ve brokkoli sayılabilir. Kara lahana ve şalgam yapraklar gibi yeşil yapraklı sebzelerden de bir ölçüde kalsiyum alabilirsiniz.

Peynir, yoğurt ya da diğer süt ürünlerinin her porsiyonu yaklaşık 300 miligram kalsiyuma eşdeğerdir. Kalsiyumca zengin besinleri her gün beş porsiyon yemeyi hedeflerseniz 1.500 miligram almış olursunuz.

Birçokları gibi siz de yalnız tükettiğiniz besinlerle bu düzeye ulaşmakta zorlanıyorsanız, mineral-vitamin desteğini düşünün. ABD UlusalOsteoporoz Vakfı 65 ve daha yukan yaştakilere 1.000-1.500 miligram ek kalsiyum desteği almalarını önermektedir. Östrojen kullanmayan aynı yaştaki kadınların bu miktarların üstüne çıkması gerekir.

Kalsiyum alımını yükseltmek için başka yollardan da yararlanabilirsiniz. Örneğin tahıl gevreklerine, sıcak yemek soslarına, rostoya ya da patates püresine yağsız süt tozu ekleyin; yapacağınız sandviç ve tostları yağsız peynir ya da lorla doldurun; gazoz, kola yerine az yağlı muzlu süt ya da milkşeyk için.

Bir yandan kalsiyum alımınızı artırırken, bir yandan da şu konulara dikkat ederek kalsiyum kaybınızı azaltın: Kahveyi sınırlayın. Bir çalışmanın verilerine göre, günde altı fincandan fazla kahve içen orta yaşlı kadınlarda kalça kırığı riski, günde bir buçuk fincandan az kahve içenlerdekinin üç katıdır. Kafein kemiklerinize doğrudan zarar verebileceği gibi, idrara çıkmayı sıklaştırarak kalsiyum kaybını artırır. En iyisi kahveden vazgeçin ya da kafeinsiz kahve için.

Alkolü azaltın:

Alkol vücudun kalsiyum alma ve kullanma yeteneğini azaltır. Kadınların yumurtalıkları alkol e duyarlı olduğundan, güçlü kemikler için gerekli hormon dengesi bozulabilir. Ayrıca alkol idrar söktürücü etkisiyle kalsiyum kaybını artırır. Soda tüketiminizi denetleyin. Yemeklerde aldığınız fosfor miktarı alacağınız kalsiyumu da belirleyebilir. Bazı araştırmaların sonuçları, çok fazla soda (bileşiminde fosforik asit bulunur) içildiğinde, kalsiyumun daha az alınabildiğini düşündürmektedir. Kadınlar arasında yapılan bir taramada, kemik kırılmalarının soda içen kadınlarda içmeyenıere oranla iki kattan fazla görüldüğü belirlenmiştir. Soda tüketimini günde bir bardakla sınırlamak yeterlidir.

Güneş Vitaminini Unutmayın:

D vitamini kemik yapımında ve kemiğin gücünün korumasında büyük önem taşır. Yeterli D vitamini alınmadığında, kemik ve kemiği kaplayan kıkırdak hasara uğradıktan sonra- kendini tam anlamıyla onaramaz. D vitamini lahana gibi ye-şil sebzelerde, yumurta sarısında ve mineral-vitamin katkılı sütte bulunur.

Vücudumuz da güneş ışınları aldıkça D vitamini üretir. Bu üretimi güneş yanıklarıyla başınızı derde sokmadan yapmalısınız. Zaten araştırmacılar 10-15 dakika güneşlenmenin kemikleriniz için yeterli olduğunu belirtiyorlar. (Açık havaya çıkmanın en uygun zamanı sabah ya da ikindi saatleridir. Böylece güneş ışınlarının en güçlü olduğu öğle saatlerinden kaçı-mlmış olur.) Ayrıca mineral-vitamin katkılı iki bardak sütten önerilen günlük doz 400 IU'yu alabilirsiniz.

Yağ Asitleri Ve Siz: Ne "yağ" ne de "asit" kelimesinin hoş çağrışımlar uyandırdığı söylenebilir; ama yağ asitleri sağlığımız açısından önemli roller üstlenir. Bunlar vücudumuzda prostaglandin denen maddelere dönüşür. Prostaglandinler bağırsak, böbrek ve akciğer gibi çeşitli organları oluşturan hücrelerin işlev görmesinde hayati bir önem taşır.

Sombalığı, uskumru ve ringa gibi soğuk deniz balıkları omega-3 yağ asitleri bakımından zengindir. Bu yağ asidi, vücutta kalp hastalıklarını önlediği ve trigliserit denen zararlı kan yağlarını azalttığı anlaşılan prostaglandinlere dönüşür. Omega-3 'ten oluşan prostaglandinlerin romatoit artritin hızını kestiğine ilişkin bazı bulgular vardır.

Avustralya'da yapılan bir çalışmada üç ay boyunca her gün balık yağı alan 23 hastanın eklemlerinin daha az ağrıdığı ve eskiye göre parmaklarının daha güçlü kavradığı görülmüştür. Uzmanlar omega-3 yağ asitlerini bol miktarda içeren uskumru, tonbalığı, sombalığı, sardalye, ringa, morina ve lüfer gibi balıkların haftada en az iki kez, mümkünse daha sık yenmesini önermektedir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp