Nöropeptidler

Nöropeptidler :

Regülatuvar peptidler, vücut fonksiyonlarını regüle eden maddelerin önemli bir sınıfını oluştururlar ve bunlardan bir kısmı hem nöral hem de non nöral çeşitli hücrelerce oluşturulan "Diffüz Nöroendokrin Sistem" tarafından sentez ve salgılanırlar. Eklemler içindeki ağrı kontrol ve inflamasyonun birçok yönleri, nöral kaynaklı bir takım peptidlerden etkileniyor görülmektedir. İmmunositokimyadaki son gelişmeler fibröz kapsül, ligamentler, tendonlar, kemik iliği ve sinovium gibi normal eklem dokularının tüm seksiyonlarında, ufak çaplı sinir liflerini göstermiştir. Freeman ve Wyke, eklem içindeki duysal reseptörleri 4 tipe ayırmaktadır; tip ile tip 2 küçük ve orta büyüklükte myelinli sinir liflerinden oluşmuştur, fibröz kapsül içinde bulunurlar, statik veya dinamik, düşük eşikli mekanoreseptörler olarak görev yaparlar. Tip 3 reseptörler, ligament yüzeylerinde bulunan yüksek eşikli dinamik mekanoreseptötler olarak fonksiyonedirler. Tip 4 reseptörler eklemin her yerinde diffüz bir ağ şeklinde yayılmış küçük, myelinli (A) veya myelinsiz (c) liflerinin serbest uçlandır ve bunların ağrı reseptörleri (nosiseptör) olarak çalıştığı elektro fizyolojik olarak gösterilmiştir. Artritis başlaması, bu reseptörlerin çoğunun, önceden sorun oluşturmayan stimuluslara (normal sınırlarda hareket gibi) ağrılı yanıt verebilir hale gelmesine neden olur. Benzer bir etki, inflamatuar hücrelerce salındığı bilinen prostaglandinlerin intraartikiller enjeksiyonlannı takiben de gözlenmiştir.

Periferal nosiseptif yolların aktivasyonu, santral sinir sisteminin daha ileri duysal stimuluslara duyarlılığında değişikliğe yol açar. Kas ve eklemlerin uyarılması, derinin uyanlmasından daha uzun süreli yanıtlar oluşturur. Artiküler nöronların hepsinde olmasa da çoğunda, kas ve deri gibi diğer dokulardan nosiseptöre bilgi girişleri vardır. Genelde bu girişler baskılanmıştır ama merkezi sinir sisteminde artmış duyarlılık, bu yerlerden de impuls nakline neden olur ve artritisli olgularda periartilüler deri ve kas hiperaljezisi gelişir. Bu liflerin çoğu Substans P (SP), Kalsitonin Gen-related Peptid (CGRP), galanin, vasoaktif intestinal peptid ve nöropeptid y gibi nöropeptidler yönünden immunoreaktiftirler. Bu peptidlerin herbirisi, sinirlerin özgün bir işlev tipi (duysal, sempatik) ile ilgilidir ve bu nedenle de sinir sisteminin çeşitli alt gruplarının belirleyicisi olarak kullanılabilirler. Uzun süreli klinik gözlemler, sinir sisteminin, inflamatuvar eklem hastalığını etkileyebileceğini düşündürmüştür. Hemiplejiden sonra gelişen RA'nın paralize ekstremite tarafından belirti göstermediği iyi bilinen eski bir klinik gözlemdir. Ayrıca osteoartritis ve goutgrtritisi de, hemiplejik olgularda sıçan artritis modelinde SP'nin modülatuvar rolünün gözlenmesi ile destek ve anlam kazanmıştır.

Bu nöropeptidlerin çoğunun, ağrının kontrolünde ve inflamasyon kaskadının oluşumunda önemli role sahip olduğunun kanıtlan giderek çoğalmaktadır. Nöropeptidler içinde SP, en iyi bilinen ve araştırılmış olandır ve arnino asitten oluşmuştur. Sinir sisteminde yaygın bir dağılıma sahiptir. SP'nin artiküler tip C sinir liflerinin elektriksel uyarılmasından sonra, sinovyal boşluk içine plazma proteinlerinin ekstravazasyonuna aracılık ettiği gözlenmiştir. Dcrsal kök ganglion hücrelerinde sentez edilen büyük miktarda SP'nin, nöronlann terminal uçlanna periferal olarak taşındığının anlaşılması, inflamasyon yerinde SP'nin modüle edici etkisinin olduğunu düşündürmüştür. Çünkü bu nöropeptid, insan nötrofillerini aktive edebilir, T lenfosit proliferasyonu stimüle eder, B lenfosit antikor üretimini aktive eder, oksijen serbest radikal üretimini arttırır, makrofajlardan interleukinleri, sinoviossitlerden kollegenase ve PG Eı yi salgılatır, lökosit kemotaksisine yol açar, düz kas ve fibroblast proliferasyonunu regüle edebilir. Potent bir vazodilatatördür, mast hücrelerinden histamin salgılatır.

Çeşitli çalışmalar, SP'nin lokalize intraartiküIer salgılandığını göstermiştir. İnflamatuvar patolojilerde plazma SP seviyesi yüksek bulunurken, travmatik artritte normal kontrol grubu ile aynı saptamıştır. Buna karşın, travmatik artritiste sinovial sıvı SP düzeyi Reiter Sendromu, RA ve OA gibi değişik orijinli patolojilerin sinovial seviyelerinden çok yüksek bulunmuştur. Bu sonuçlar, artmış SP plazma seviyelerinin, kronik inflamasyonun işareti olabileceğini ve sıklıkla, bu patolojilere eşlik eden kronik ağrının bir nedeni olabileceğini düşündürür, Bu düşünce, SP'yi inhibe edebilecek yeni terapötik girişimleri planlama olasılığını doğurmuştur. Örneğin, bir homovanilik asid türevi olan kapsaisin etkili bir anti-SP ajan olarak sunulmuştur. Bu ajan SP üzerine etkisini, sinir büyüme faktörü'nün duysal nöronlann periferal terminallerinden hücre gövdelerine retrograd transportunu inhibe ederek gösterir ve sonuçta SP nin sentezinin inhibisyonu ortaya çıkar. Somatostatin de, duysal nöronlann sekretuvar granüllerinde depo edilen ve aksonal uyanm ile salgılanan bir diğer nöropeptid olup, SP'nin neden olduğu nötrofil aktivasyonunun özgün bir inhibitörüdür. Bu nedenle, SP ve somatostatin'in etkileşmesi, inflamatuvar yanıt ve ağrının modülasyonu yönünden yeni bir mekanizma olarak kabul edilebilir. Özellikle duysal sinirlerde bololan kalsitonin, 37 amino asitten oluşmuş kalsitonin gen-related peptid'in primer kopyalanması işlemi ile üretilir. Ağrı algılanmasında önemli bir role sahiptir ve SP'nin intradermal enjeksiyonu ile oluşturulan hiper aljeziyi arttırabilir.

Romatolojik, Ağrıh patolojilerle uğraşan hekimler, yaygın kas-iskelet Ağrısından yakınan, fakat önemli bir fizik bulgu göstermeyen, normal laboratuvar ve radyolojik bulgulara sahip hastalarla sıklıkla karşılaşır. Bu olgulara çoğu kez bursitis, tendinitis, myositis, nöritis, fibrositis, psikojenik romatizma gibi, belirli bir temele dayanmayan baştan savma tamlar koyar. Son yıllarda, anlaşılması zor kas-iskelet Ağrılarından yakınan bu tür hastaların çoğunun, Myofasyal Ağrı Sendromu (MFS) ve Fibromyalji Sendromu (FMS)'na uyan bir grup oluşturduğu gözlenmiş ve giderek artan bir ilgi odağı haline gelmiştir. FMS'de yaygın kas iskelet Ağrısı, olguların önemli yakınmalarındandır. Ağrı, MFS dan farklı olarak eklemlerde daha az lokalize olup tüm vücuda dağılma eğilimi gösterir, bazen RA'deki Ağrıdan daha şiddetlidir. Bazı olgular, eklem Ağrısı ve şişlik hissinden yakınmalarına karşın, bu subjektif bir histir ve inflamatuvar kanıtı gösterilememiştir. Primer fibromiyalji sendromunun tanı kriterleri Tablo 3 de gösterilmiştir.

Moldofsky ve arkadaşları, FMS'li olguların EEG'lerinde, stage 4 (non-rem) alfa uyku anorma1liği tanımladılar ve bu non-restoratif uykunun, FMS'nin en önemli belirtisi olduğunu ileri sürdüler. Aynı araştıncılar daha sonra, uyku bozukluğunun, özellikle serotonin gibi bazı nörotransmitterlerin yetersizliğine bağlı olacağını varsaydılar. Serotonin üretiminin bir inhibitörü olan paraklorofenilalania'in, FMS sendromuna benzer bir kas-iskelet Ağrı sendromu oluşturması bu görüşü destekler. Ağrı algılanmasında büyük rolü olan serotonin'in, FMS'li olgularda serum düzeyleri düşük bulunmuştur. Çeşitli deneysel hayvan çalışmaları, beyin serotonerjik aktivitesi ve Ağrı arasında ters bir ilişki olduğunu göstermiştir. Beyin serotonin içeriğinin azalması Ağrıya yanıt verebilirliği artmış, artması ise Ağrıya yanıt verebilirliği azaltmıştır. FMS etiyopatogenezinde en önemli patolojinin aberan santral Ağrı mekanizmalarına yol açan nörobormonal disfonksiyon olduğu ileri sürülmektedir. Bu nörohormonal disfonksiyon, spinal veya supraspinal düzeylerde inhibitör nörotransmitterlerin (serotonin, norepinefrin, enkefalin, gama aminobütirik asid GABA ve somatostatin gibi) fonksiyonel yetersizliğini, eksitatör nörotransmitterlerin (substans P, kolesistokinin ve diğer peptidler gibi), aşın aktivitesini veya her ikisini içerebilir. Genetik yatkınlığı olan kişilerde viral enfeksiyonlar, mental stres veya fizik bir travma nörohumoral disfonksiyonu (anormal hipotalamik-hipofizer-adrenal aks gibi) tetikleyebilir.

Zorunlu ve Temel Kriterler
1- Benzer semptomlara neden olan, temelde yatan bir patoloji yok
2- Üç veya daha fazla bölgeyi içeren, en az 3 ay süreli, yaygın ağrı ve sabah tutulduğu
3 - En az 5 (6) derin duyarlılık noktası (tekrarlanabilir)
Yardımcı Kriterler
1- Generalize yorgunluk
2 - Kronik baş ağrısı (migren, tansiyon)
3 - Uyku bozukluğu (non-rem intrusion- nonrestoratifuyku) 4 - Kronik arıksiyete veya gerginlik
5 - Subjektif eklem şişliği
6 - Uyuşma, yanıcı, sızlayıcı his
7 - Semptomlann fizik yorgunluk, stres, soğuk, nemli hava ile ağırlaşması
8 - İrritabl kolon sendromu
Lokal tetik noktalarla karakterize "Duyarlı Nokta Sendromu Ağrı Sendromu"nda ise daha çok kaslar üzerine akut ve aşın yükleme, genetik etkenler, yorgunluk, stres ve muskuloskeletal yaralanmalar sorumlu tutulmuştur.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp