Migren fizyopatolojisi

Migren fizyopatolojisinden 200 yıldan uzun süredir vasküler fenomen sorumlu tutulmaktadır. Wolff ve arkadaşlan (1952) yaptıklan çalışmalarda klasik migren için basit ve anlaşılır bir model ileri sürmüşlerdir. Buna göre ağrısız dönemde serebral vasokonstruksiyon, baş ağrısı döneminde ise vasodilatasyon oluşur. Daha sonraki araştırmalar, vasküler değişikliklerin migrenin klinik belirtileri ile uyum içinde olmadığını göstermiştir. Klasik migrende bölgesel serebral karı akımının Lao'nun depresyon fenomeninde olduğu gibi hemisferlerin arka polünden başlayarak azaldığı gösterilmiştir. Prodromlar sırasında konuşma, diğer istemli hareketler ve fonksiyonel aktivasyonun azaldığı veya kaybolduğu belirtilmiştir. Baş ağrısı, serebral kan akımı azalmaları ile beraber bulunmakta ve reaktif hiperemi sırasında baş ağrısı olmamaktadır. Oysa adi migrende ataklar öncesinde, atak sırasında ve sonrasında bölgesel serebral karı akımında değişiklik saptanmamıştır. Migrende pozitron emisyon tomografi (pET) çalışmalan eski vasküler görüşü desteklemektedir. Son araştırmalann çoğu migrenin ağnlı döneminde ekstra ve intrakranial kan damarlannda önemli bir dilatasyon olduğunu vurgulamaktadır. Migrende vasoaktif substanslann rolü olduğu konusunda çalışmalar vardır. Bunları özetlersek:

1- Trombosit agregasyonu ile ilişkili olan plazmadaki serotonin düzeyleri migren ataklannın başlangıcında düşer. Migrenli hastaların trombositleri spesifik anormallikler gösterir. Migren atakları sırasında serotoninlerin ana metaboliti olan 5 mAA de artma olur.
2-Migrende bradikininlere benzer vasodilatatör polipeptidlerin lokal olarak biriktiği gösterilmiştir.
3-Tiraınin ve feniltiraınin içeren yiyecekler alındığında ınigren provake olabilir. Tiralnin, dokulardan norepinefrin salgılanmasını sağlar. Migrenli hastalarda tiralnin bağlantılarında bir defekt olduğu bildirilmiştir.
4-Migrenin ağrılı döneminde yapılan temporal arter biyopsilerinde norepinefrin üretiminin arttığı bulunmuştur. Bunun tersine norepinefrin infiizyonlarının inigreni tedavi etmede başarılı olduğu bildirilmiştir.
5-Migrenli hastalarda prostoglandin düzeyleri bilinmemektedir. Fakat prostoglandin enjeksiyonları ınigrenli hastalarda baş ağrısını başlatabilir.

6-Deney hayvanlarında serebral kan damarları ve trigeıninal ganglion arasında bağlantılar olduğu gösterilıniştir. Bu sinirsel bağlantılar, Substans P nörotransınitterini içermektedir. Substans P, pial arterleri dilate eder, vasküler permeabiliteyi arttım ve inflamasyona katılır. Substans P nin ınigren atağı sırasında arttığı öne sürülmektedir. Migrende vasküler değişikliklerin benzeri laboratuarda beyin sapı yapılarını stimule ederek yaratılabilir. Locus coruleusun stimulasyonu direkt bir projeksiyon ile bölgesel serebral kan akımında (özellikle visuel kortekste) azalmaya neden olur, fakat refleks olarak ekstrakranial dolaşımdaki kan akımı artar. Dorsal rafe nukleusu ve trigeıninal kompleksin stimulasyonu büyük superfisial petrosal sinir ve fasial sinirin parasempatik bölümünde beyin sapından aynlan bir yol ile hem serebral hem de ekstrakranial kan akımını arttırır. Vasoaktif intestinal polipeptid (VIP), kalsitonin gen ilişkili peptid (CCRP) ve substans P vasodilatatör ajanlar olarak bilinmektedir. Ve ağrıyı başlatan da bu maddelerdir. Buna karşın vasokonstriktör nörotransınitterler noradrenalin ve serotonin, ağrı öncesi gelişen nörolojik semptoınlardan soruınludur . Özetle ınigren baş ağrısından hem nöral hem de vasküler komponentler sorumludur. Stres, güçlü ışık, ses veya koku gibi afferent uyarılarla ağrısı tetiklenen olgularda nöral ajanlar akla gelmelidir. Migrenin proflaksisi, vasodilatatör maddeleri inhibe eden ilaçların kullanımı ile olmaktadır. Bu ajanlar membran düzeyinde inflarnasyonun kimyasal mediatörlerini etkilerler. Histaınin, serotonin, plasma kininleri ve olasılıkla diğer vasoaktif maddeler ınikrobik olmayan yangısal bir reaksiyona yol açarlar. Bu reaksiyon da ağrıya neden olur.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp