Menopoz Döneminde Beyin Alev Alır

Menopoz Döneminde Beyin Alev Alır

Kısa bir süre önce bir kadın bana, annesi menopoz dönemine yakla şırken babasının tüm aileyi karşısına alıp, "Çocuklar, anneniz bazı deği şikliklerden geçiyor olacağından sizin hazırlıklı olmanızı istiyorum. Am canız Ralph, yengeniz Carolın aynı değişimden geçerken bir kuzu budu nu pencereden dışarı attığını bana anlatmıştı! dediğini anlattı. Gerçi bu öykü "deli" menopozlu kadın tanımına çok uygun düşüyor ama belki de kuzu budunu pencereden atmak Carol Yengenin ruhunda yaşadığı, kişi liğini tanıma fırtınasının bir ifadesiydi. Belki de ailesine bakmaktan ne kadar sıkıldığını, artık onların aşçısışoförübulaşıkçısı olma dönemini so na erdirdiğini anlatmaya çabalıyordu. Birçok kadın yaşamının bu döne minde öfkesiyle tanışır ve belki de ilk kez sevdiklerine karşı bu duygusu nu gösterir. Öfkemizi körükleyen olaylar yeni değildir. Yeni olan, öfke mizi kabullenmek ve herkese kabul ettirmek enerjimiz ve isteğimizdir. Yaşamımızda çok uzun zamandır beklediğimiz, genellikle çok geç kalmış olan değişimin ilk adımıdır. Kültür Mirasımız Menopoz dönemine girmiş ya da yaklaşmış olmasanız bile, adet gör me döngüsü konusunda aşağıdaki tanımın çeşitli biçimlerindeki inanışla ra sahip olma olasılığınız çok yüksektir "Adet öncesi ortaya çıkan sorun ların benim yaşamımla ilgisi yoktur. Bunların tümü hormonlara bağlıdır. i Iili monlarım yaşamimm geri kalanından tümüyle ayrı bir evrende yer al uıuktadır." Adet öncesi sendromu ile ilgisi kültürel açıdan yaygınlaştırılan iiii üşlerin harika bir örneğine popüleı bir kadın dergisinde rastladım Adet öncesi sendromunu seviyorum! Bana çeşitli perspektifler sağlı yor! İzinli olduğum gün denemek istediğim yemek tarifi için gerekli olan kalamata zeytini bulundurmayarak beni sabote eden markette rahatça ağlayabiliyorum! Kocamla son derece önemli konularda kavga edebiliyorum. Örneğin, sabah kahvesini hazırlarken benim fincanımı kendi fincanının yanına koymamış olmasının derin bir an lamı yok mu sizce? Ve ardından PUF! Adet görüyorum ve pespem be bir dünyaya gözlerimi açıyorum. Boşanmak, çocuklarımı ıslahha neye göndermek, başka bir ülkeye taşınmak isteklerim yok oluyor. Daha doğrusu bir hafta öncesiyle kıyaslayınca, kendimi çok iyi hisse diyorum." Bu satırları yazan kadın yaşı ilerledikçe adet öncesi sendromunun şiddetlendiğini ve kadındoğum uzmanının tekrar doğum kontrol hapı kullanmasını ya da adet görmeden hemen önce Prozac almasını önerdiği ni söylüyor. Yani kadın "haplanmak" istiyor. Ama bedeninden gelen çok önemli bir mesajı gözardı ediyor. Adet öncesi sendromları ve menopoz öncesirıde bu sendromların şiddetlenmesi, bedenimizin, bu dönemde ya şarnımızda yapmamız gereken değişikliklere dikkatimizi çekmek için gönderdiği bir sinyaldir.

Eğer düzenli olarak adet gördüğümüz yıllar boyunca her ay karşımı za çıkan sorunlara ilgi göstermezsek, yaşlandıkça bu belirtiler şiddetlerıe cektir. Bu yazarın adet öncesi sendromu olarak suçladığı tüm sorunlar as lında çok daha derinlerde yatan çözümlenınemiş konularla bağlantılıdır. Eğer kendisine karşı dürüst davransaydı, markette bulamadığı zeytinler ve kocasının kahve fincanını hazırlamamasının şimdiye dek gözardı ettiği daha derin gereksinimlerin ipuçları olduğunu fark ederdi. Daha doğrusu onun biraz dinlenmek istediğini, yemek pişirme zevkini özlediğini, her gün kocasından ilgi görmeyi beklediğini söyleyebiliriz. Bu gibi gereksi nimlerimiz karşılanmadıkça, bedenimiz dikkatimizi çekmek için daha yüksek sesle haykırmaya başlar. Beden sinyallerini fiziksel belirtiler düzeyine indirgemekle ya Batı tıbbında yaygın olan çifte inanç sistemine kendini kaptırmıştır. kıntı veren hormonların bir kadının taşıması gereken bir yük olduğuna çeşitli tedavi yöntemleri ve biraz da mizah duygusuyla dayanılır hale ge rebileceğine inanmıştır. Bu durumda içinden yükselen rehberlik edici g cü azaltıp gözardı ederek karşısına çıkan fırsattan yararlanmamıştır. Beyinlerimiz Menopoz Döneminde Alev Alır Gerçekten de beyinlerimiz menopoz öncesinde değişmeye başla Tıpkı bedenimizden yükselen ateş gibi beynimiz de alevlenir! Menopo geçiş evresindeki hormon değişikliklerinin kıvılcımıyla sezgicilikle bag lantılı şakak loblarımızda bir şalter harekete geçer. Bu durumun bizi etki leme derecesi, hormonlarımızın menopoz öncesini kapsayan on yıl bo yunca bizi yapmaya zorladığı değişiklikleri gerçekleştirrnek için ne kadar hevesli olduğumuza bağlıdır. Beyinsel değişimlerin menopoz öncesinde başladığını gösteren ye• terli bilimsel kanıt vardır. Temporal lobları ve limbik bölgeleri etkileyen estrojen ve progesteron düzeylerinin arasındaki orantısal farklar kendi mizi sinirli, kaygılı, öfkeli hissetmemize neden olur. Gerçi kü!türümüz bi ze ruh halimizdeki değişikliklerin değişken hormon düzeylerine bağlı ol duğunu, yaşamlanınızla bağlantısı bulunmadığını söyler, ama örneğin, ilişkiler, çocuklar, i§ durumu gibi kendimizi karşısında güçsüz ve öfkeli hissettiğimiz sürekli stres yaratan ortamların beynimizdeki ve bedenimiz deki hormonal değişikliklere neden. olduğunu gösteren kanıtlar vardır. Eğer işiniz, çocuklarınız, kocanız, ana babanız vs. ile olan stres yaratıcı durumunuz değişmiyorsa, çözümlenemeyen duygusal stres menopoz ön cesi hormon dengesizliği yaratır. Menopoz öncesi hormon dengesinin normalolduğu durumlarda, yaşamınızın sorunlu kısımlarını gözardı et rnek daha kolaydır. Tıpkı daha önceki dönemde mutlu olduğunuz zaman zor sorunları halının altına süpürdüğünüz gibi şimdi de bunu yapabilirsi niz ama sorunlar bu biçimde ortadan yok olmaz. yeteneklere sahip tek boyutlu varlıklar gibi hareket etmeye çalışırsak n olur? Çoğunlukla adet öncesi sendromu ortaya çıkar. Neden olduğu fi ziksel ve duygusal bozukluklarla adet öncesi sendromu, bir kadına çö zümlerımemiş sorunların benliğinde birikmekte olduğunu her ay anımsa tan bedensel bir uyarıdır. Dengesiz beslenmeden çözernlcnmemiş ilişki sorunlarına kadar birçok şey, hormonların normal düzenini bozarak do ğurganiık döneminde fiziksel ve duygusal fırtınalar yaratır. Bu erken ve göreceli olarak yumuşak uyarılara aldırış etmemek, daha sonra çok daha şiddetli mesajların ortaya çıkmasına neden olur. Gerçi bizi tedirgin eder ama bu sancılar yaşamımızdaki sorunlarına dikkatimizi çekmek istediğin den bizim dostumuz sayılır.

Ne var ki, çoğu zaman hiç aldırış etmeyiz. Çoğunlukla işlerimiz çok yoğundur ve sancıların verdi~i rahatsızlık pek de kötü değildir. Gözardı etmek oldukça kolaydır. Ama bedenimiz ısrar cıdır! Dokunaklı Bir Uyandırma çağrısı Doğum Sonrası Depresyonu Adet öncesi sendromunu belirgin bir biçimde yaşayarı kadınların do ğumdan sonraki ilk birkaç gün ya da birkaç hafta içinde doğum sonrası depresyonu geçirdiklerini gösteren kesin kanıtlar vardır. Bazen de do ğum sonrası depresyonu geçirenler adet döngüsü düzene girince, adet öncesi sendromu yaşayacaklardır. Yeni doğum yapan anneler kendilerini şikayetçi olamayacak kadar kırılgan hissettiklerinden doğum sonrası dep resyonu tanısı pek seyrek konulur ve pek az tedavi edilir ama doğum son rasında kadınların yüzde ıo ile ıSi önemli depresyondan panik atak gibi bunaltı bozukluklarına kadar çok çeşitli belirtiler gösterir. Tüm hastalık lar gibi doğum sonrası depresyonunu etkileyen genetik, çevresel ve besin sel unsurlar vardır. Ama aynı zamanda doğum sonrası depresyonu anne nin yeterince destek görmediğini, kocası ya da ana babasıyla olan ilişkile rinde bazı sorunlar yaşadığını, bunların çözümlenmesi gerektiğini işaret eden bedensel bir uyarı sistemidir. Eğer bu sorunlar çözümlenmezse, me nopoz öncesi dönemdeki hormonal değişiklikler sırasında ortaya çıkma olasılıkları çok yüksek olacaktır. Menopoz Yıllık Uyandırma çağrısı Mevsimsel Uyum Bozukluğu Her aylık çağrılara kulak verilmezse, kadın bedeni her yıl mevsimsel 1"11111 bozukluğu diye adlandırdığımız daha yüksek sesle bir çağrı yapar. Bu rahatsızlık günlerin kısaldığı, karanlığın daha baskın olduğu sonbahar ve kış IıI1vlıninde adet öncesi sendromların daha şiddetlenmesiyle baş gÖsterir. ununda gün ışığının kısa süreli olduğu dönemde tam anlamıyla depresyo !; dönebilir. Akşamüstleri iki saat boyunca gökku§ağının tüm renklerini i~ ıcn yapay ışıkta oturmanın bedeni günlerin daha uzun olduğuna ikna et ıiıı,I, kilo alma, depresyon, karbonhidrat aşerrnesi, sosyal yaşamdan kopuk hı.., yorgunluk ve sinirlilik gibi mevsimsel uyum bozukluğu belirtilerini ter ınc çevirdiği bilinmektedir. Yapılan çalışmalar, uyandırma çağrısına kulak ıi ilmediği durumlarda, yapay ışıklar sürekli olarak kullanılmadığı takdirde !ıdirtilerin bir sonraki sonbaharda tekrar ortaya çıktığını göstermektedir. vdct öncesi sendromu ile mevsimsel uyum bozukluğu arasındaki bağlantı, ~,ıdınların içsel bilgeliğinin aylık ve mevsimsel döngülere aynı zamanda ~ndlanmış olduğunu kanıtlamaktadır. Menopoz Öncesi Tüm Uyandırma Çağrılarının Anası Hastalarımdan birinin tanımladığı gibi çoğu kadın için menopoz ön cesi dönem, "adet öncesi sendromu çarpı on" olarak geçebilir. Özellikle .ıyhk ve yıllık uyandırma çağrılarına kulak vermek yerine çalar saati dur durmayı yeğleyenler için durum böyledir. Elbette değişeri hormon düzey lerinin yarattığı etkiyi de gözardı etmemek gerekir. Yine de bir kadın ağır bir duygusal yük taşıyorsa, hormonal değişim sırasında ortaya çıkan ra hatsızlık verici belirtiler daha şiddetli ve daha uzun süreli olacaktır. Bu belirtiler yine ya§amın çözümlenmemiş sorunlarına çare bulunması ge rektiğine işaret etmektedir. Doğurganlık yıllarında var olan ve gelecekte ki sorunların biriktirildiği bir "borç hesabı" kurulmakta ve borç ödenme dikçe her geçen ay bileşik faiz oranı yükselmektedir. Ortalama bir kadın yaklaşık 480 adet görme dönemi ve 40 mevsim sel döngüyle menopoza yaklaşırken 500 ilerleme raporu alır. Fiziksel sağ lığı ve beslenme durumu nasıldır? Duyguları nasıldır? İlişkilerinde ve mesleğinde neler olmaktadır? Bu sorunları çözmek için eline yaklaşı SOO fırsat geçmiştir ya da sorunları halının altına süpürmüştür. Menopo öncesi dönemde bu süreç şiddetlerıir. Yıllardır dikkatimizi çekmeye ça balayan, dürüst ve ileriye dönük içbenlik, gereksinim, istek ve arzu biriki mimizle ilgilenmemiz için hormonların aracılığıyla son bir girişimde dah bulunur.

Her kadın yüzeye çıkmaya çalışan benliğini taşıyabilecek yenı bir yaşam kurmaya başlarken duyguların altüst olduğu bir dönem geçirc cektir. İçsel ve dışsalolarak bu dönem, hormonların harekete geçip bi ailemizden uzaklaştırıp kişiliğimizi kazanmamıza yardım eden yerıiyet melik döneminin tıpkıbasımı gibidir. Menopoz döneminde, yeniyetmelik çağında bıraktiğımız yerden yeniden başlarız. Artık işi bitirme zamanı gelmiştir. Rahatsız edici ya da çok şiddetli adet öncesi sendromları yaşayan ka. dınların, menopoz öncesi dönemde fiziksel ve duygusal belirtilerinin gö ardı edilmeyecek kadar belirginleştiği, adeta bir kargaşaya dönüştüğü nün çalışmalar sonunda ortaya çıkmış olmasına şaşırmak gerekir mi?2 Bir kadın yaşamının ikinci yarısına geçiş yaparken, çatışma ve yüzleş melerden kaçınmakta olduğunu hissettiği gibi, kültürümüzün kadınların "nasılolması" gerektiği görüşüyle de karşı karşıya kaldığını hissedecektir. Bedenin içsel bilgeliği en sonunda kültürün yarattığı engelleri aşması için ona iyi bir fırsat verirken, yaşamının üzerinde çalışması gereken yönlerini de aydınlatacaktır. Bu sorunları çözümlemek için her kadının kendi be deninin bilgeliğini algılaması ve kabullenmesi gerekir. Sorun Ben miyim Yoksa Hormonlarım mı? Kudurmuş Hormonlar Efsanesinin Yıkılması çoğu kadının menopoz öncesinde ve menopoz döneminde yaşadığı değişken hormon düzeyleri, adet öncesi sendromundan farklı olarak (öf ke ve depresyon gibi) duygusal ve psikolojik belirtilerin ortaya çıkmasına doğrudan doğruya neden olmaz. Ama eğer böyle bir eğilim varsa, hor monlardaki değişiklikler bu duyguların yüzeye çıkmasına yardımcı olur. lerçi hormon düzeyleri ve ruhsal durumlar arasında doğurganlık Iııııııninde ve menopoz öncesi dönemde de çok büyük farklılıklar yaşa 1111 uma araştırmalar adet öncesi sendromu çeken kadınlarla çekmeyen ill arasında kayda değer bir fark olduğunu göstermemiştir. Buna karşılık Iıkı öncesi sendromu benzeri belirtiler sergileyen kadınların beyinerinin Iıni~ken hormon düzeylerinden daha fazla etkilendiği ortaya çıkmıştır. 11,I~kabir deyişle, sorun yaratan, hormon düzeylerinin kendisi değildir. 1101 mon düzeyleri, var olan beyin kimyası ve yaşam koşullarının bir araya ıli~i bu belirtileri ortaya çıkarır. Adet görme dönemlerinde sinirlilik ve .lcpresyorı yaşayan kadınların yüzde 27si ve adet öncesinde depresyon ıçirenlerin yüzde 36sının menopozdaki hormon değişikliklerine karşı çuk duyarlı olacakları tahmin edilmektedir." MENOPOZ BİLGELİCİNİN ANATOMİsİ Menopoz daha önceki aşamaların bilgeliklerini bir araya toplar ve yeni bir düzeye getirir. Bedensel işlev Bilgelik Kodu ADET DÖNGÜSÜ Döngüsel sezgici bilgelik; duygusal geri dönüşüm ve işleme süreci HAMİLELİK DOGURGANLIK Başkasıyla birlikte bir fikir ya da bir yaşam yaratma, yürütme, geliştirme kapasitesi MENOPO Bilgelik yıllarına geçiş devamı Sürekli sezgisel bilince açık olma kapasitesi Toplumu yeniden yeşertme Menopoz öncesi belirtiler için bedenimizdeki hormonal değişiklikle ri suçlarız ama bu belirtilerin kökleri çok daha karmaşıktır. Örneğin has Ben aylık döngünün ilk yarısında biyolojik ve psikolojik olarak kendi dı~ımızda birini ya da bir şeyi dünyaya getirmeye hazır olduğumuzu dü ıınmeyi yeğliyorum. Aylık döngünün ikinci yarısında ise kendi benlikleri uıizi dünyaya getirmeye hazır oluyoruz. Bu dönemde beynimizin sezgicili c yönelik bölümleri canlanıyor, içsel yaşammuz konusunda bize geri ile tim ve rehberlik sağlıyor. Bültenimin abonelerinden Lueinda bu dönemi çok şiirsel bir biçimde tanımlıyor talarım arasında yirmili yaşlarında rahim ameliyatıyla yumurtalıkları alı nıp yirmi yılı aşkın bir süredir hormon terapisi uyguladıkları halde kırklı yaşlannın sonuna doğru ateş basma nöbetleri ve ruhsal durum değişiklik leri gibi belirtiler sergileyenler vardır. Üreme hormonlarındaki değişik liklerin bu belirtilere yalnız başına neden olmadıkları açıkça görülmekte dir. Beynimiz ve bedenimizden gelen sinyaller yeni bir gelişme dönemine girdiğimizi, kendimizi iyileştirme ve olguulaştırma fırsatını yakaladığımızı belirtmektedir .

İYİLEŞTİRİcİ ADET ÖNCESİ SENDROMU

İçe Doğru İlerleme Orta yaş dönemine dek bir kadının enerjisinin başkalarıyla ilgilerı rnek konusunda yoğunlaşması doğaldır. İnsanların bakırrııyla ilgilerımesi ni, bütünleşmeye yönelmesini, dünyayla uyum içinde yaşarnaya çabala masını sağlayan unsurlar, adet döngüsünü harekete geçiren hormonlar dır. Her ay adet döneminin hemen öncesinde ya da süresinde hormonla rın değişmesi iki, üç gün boyunca bilinçle bilinçaltı arasındaki perdenin incelmesine ve bize tutkularımızı, gereksinimlerimizi anımsatan, her za man sevdiklerimizin gereksinimlerinin ardına gizlenmememiz gerektiğini bildiren, ruhumuzdan gelen sesin yükselmesine neden olur. İç ve dış dün yalar arasındaki bu dalgalanmaları hormonlarımızın nasıl etkilediği 1930larda bir psikanalist ve bir doktor tarafından incelerımiştir. Dr. The rese Benedek hastaların psikoterapi kayıtlarını incelerken Dr. Boris Ru benstein aynı kadın hastaların yumurtalık hormonu döngülerini ineele miştir, Bir kadının yalnızca ruhsal durumuna bakarak Dr. Benedek ade döngüsünün neresinde olduğunu inanılmaz bir kesinlikle saptamışur Yumurtlama döneminin hemen öncesinde estrojen miktarı en üst düzey çıkınca, duygularının ve davranışlarının dış dünyaya açıldığı saptanmıştır Yumurtlama döneminde kadınların daha rahat ve doyumlu oldukları başkaları tarafından sevilmeye ve ilgilenilmeye daha açık oldukları ortay çıkmıştır. Yumurtlama dönemiyle adet dönemi arasındaki progesteronun en fazla yükseldiği aşamada ise (adet öncesi sendromlarının en yüksc olduğu aşama) kadınların kendi üzerlerinde yoğunlaştıkları ve içedônu faaliyetlerle daha fazla ilgilendikleri belirlenmiştir. Adet öncesi sendromu yaşamımı sınırlayan, çocuklarımın gözündeki ınne imgesini çarpıtan, kocamın yaşamını korkulacak biçime getiren bir urundu. Kocam yıllarca adet öncesinde hormonlarım dalgalandığında lıcdenime dış dünyadan gelen bir yaratığın yerleştiğini iddia etti! Migren ı~rıları da bu düzenin bir parçasıydı. Ben ise bedenimin zayıf düştüğü bir .lonemde "gerçek çirkin benliğimin" ortaya çıktığını iddia ediyordum! Bir III mantıklı ve huzurlu bir biçimde günlük işlerimle uğraşırken bir an onra savaş çıkaracak kadar kavgacı oluyordum! Sonra ağlamaya başlıyor dünya yüzündeki en kötü insan oluyordum. t lerçi bunların hepsi her ay tekrarlanmıyordu ama tekrarlandığı zaman ıylık döngümün on yedinci günü ortaya çıkıyordu. Değişmeyen bu düzen nedeniyle çıldırdığımdan korkuyordum, yaşamsal olayları normal bir bi ıınde planlamak için kendime güven emiyor du m, ailenin güvenilmez bir luıcyi olduğuma inanıyordum. Biriyle samirniyet kurmanın özlemini çeki vurdum ama yaklaşmaya çekiniyordum. Çalışan bir kadın ve anne olarak ıık yoğun bir yaşarrum vardı ve bu sorunumu bir türlü çözemiyordum. IIı~ dünyaya normalrnişim gibi görünmeye çabalarken adeta sendeleye IIk ilerliyordum ve yorgunluğum gitgide artıyordu. Aradan geçen yıllar içinde bedenbeyin bağlantısı konusunda yeni ~ uramlar; ağlayarak, esneyerek, terleyerek, titreyerek geçmişteki ve bu unkü duygusal stresten fizikselolarak arınma yöntemlerinin yararlarıyla ruuştım. Bu bilgiler uzun bir süre yalnızca bir kavram olarak kaldı. Bilgi LI i beynimdeydi ama uygulamak için bedenime geçirernemiştim. Hala ay lık adet öncesi sendromuyla savaşıyor ve benim gibi zeki, yaratıcı, sevgi dolu bir insanın yaşamını berbat eden böyle bir rahatsızlığa niçin yaka landığını merak ediyordum. Bir gün migren ağrıları başlamak üzereyken önsezilerim harekete geçti. Kendimi sakat biri gibi değerlendirmek, duygularıma karşı koyma ya çalışmak yerine bedenimde olup bitenleri tümüyle yaşadığım takdirde neler olabileceğini kendime bilinçli olarak sordum. Hayatımda ilk kez be denimle uyum içinde olmaya odaklandım. Kendimi kırılgan hissettim. Hormonlarımdaki değişiklik kırılganlık duygusuna yol açmıştı. Bu duruma hoşgörü göstermeye hazır değildim. Ben zavallı bir genç kız değil bir savaşçıydım,

Savunmasiz kaldığımı kabul ederek ağladım. İlk kez benliğimin dişi yönünü tanıdım. Korktuğum için daha önceleri hep karşı durmuştum. Kendimi kurban gibi hissetmeme şa şırrnamak gerekir. İçimdeki tanrıçayı, dişi yönümü sürekli olarak hırpalı yordum. Bu duyguyla yaşadım ve ölmedim. Dişi yönümün yumuşaklığına ve bilgeliğine gereksinimim vardı. Migren ağrıları geçti. Kendi hakkımdaki yargılarımı hafiftettim ve kendi gözümden bile gizli tuttuğum yönümü kucakladım. Adet öncesi sendromuyla birlikte ortaya çıkan fiziksel belirtiler ha fiftedi. Artan enerjimi kendim için bir şeyler yapmaya harcadım. Bütün leyici tedaviye inanan bir beslenme uzmanım var ve yavaş yavaş beslenme modelimi geliştiriyorum. İyi bir masaj terapisti ile çalışıyorum. Geçmişte ki ve bugünkü duygularımdan arınmayı sürdürüyorum. Yaptığım her i§ ten keyif alıyorum, çünkü onu önemsiyorum ve yaratıcı yönümün bir ifa desi olarak görüyorum. Kriz ortaya çıkmadan önce konuşuyorum. Kötü seçimlerime bedenimin verdiği tepkilerle bala başa çıkmaya çabalıyorum. Bedenimin bu kapasitesine minnet duyuyorum ve yalnızca niçin yerine ne sorusunu çözümlerneye çalışıyorum İçimdeki dişi bilgeli ğe ve gerçek ruhsal kimliğime ters düşen ne yapıyorum? Bu soruyu sorarken yanıtı içimden yükseliyor. Aslında hepimizin bir kullanım kılavuzu var, eğer sükünetle oturup içimizdeki bilgileri algılar sak yeni yetenekler geliştirebiliriz. Bilgeliğin Dalgalı Akımından Doğru Akımına Geçmek Doğurganlık döneminde yaşamınızı her ay kısa bir süre gözden ge 1 Illeniz için sizi dürten hormon düzeyi orta yaşa gelince, bu ortamı haf i 11.11 ya da aylar boyunca değiştirmeden muhafaza eder. İçsel bilgeliğin ıl ılgah akımından menopoz dönemi sona erene dek sürecek olan doğru ıl,uruna geçeriz. Menopoz öncesi dönemde beyinlerimiz bir durumdan ,ıılkine geçiş yapar. Yaşarnın bu aşamasında belirli bir süre için dış dünyadan uzaklaşıp 1,l11i§inizi ziyaret etmek için biyolojik olarak programlanırsınız. Annelik .ıhalannızı başkalarının üzerinde yoğunlaştırdığınız zaman ortaya çıkan dıkkat dağılması olgusundan uzak kalmanız gerekir. Menopoz öncesi dö nemi kendinize annelik etmeyi öğrenmeniz gereken dönemdir. Menopoz sözcüğünün İngilizcede "erkeklerle ilişkiye ara vermek" Iıkrini çağrıştırması rastlantı değildir. Temelinde kendi üzerinizde önemli 1~lcryapabilmek için biyolojik olarak insanoğlundan uzak kalmaya yön lrndiriliyorsunuz. Belki de bu nedenle çoğu kadın menopoza geçiş süreci ılİ yalnız kalma, başkalannın isteklerinden kurtulma, huzura kavuşma öz lcmiyle tanımlıyor. İnsanın binbir yöne çekildiği yoğun yaşarn koşullarında bu tanım an rak ulaşılarnayacak bir düş gibidir. Ama bu özleme kapılanlar, dış dünya il kapılarını kapatma lüksüne sahip olup benliklerindeki olgunlaşma sü i cciyle ilgilendikleri takdirde, menopozun rahatsız edici belirtilerinin yok olacağını da düşünürler, Bu düş aslında gerçektir ve sizin ruhuzundan ükselir. Ona güvenmeniz, inanmanız, isteğini yerine getirmeniz gerekti iirıi ben öğrendim.

Bu düş ulaşılmaz gibi görünse de, her kadın içinde yaşadığı ortamda kendine sığınacak bir yer bulabilir. Belki sizi ıssız bir adaya götürecek bir uçak bulamazsınız ama yalnız kalma gereksiniminizi karşılamak için her gün kendi başınıza çekileceğiniz sakin bir köşe bulabilirsiniz. Kendinizi gürültüden, telefonlardan, başkalarıyla iletişim kurmaktan uzak tutabilir siniz. Her kadını bunu yapma fırsatını yaratmaya yüreklendiriyorum. İlk adımı atınca, kişiliğimizi ve yaşamımızın amacını geliştirme şansım yaka lamış oluruz ve böylelikle yaşamımızın ikinci yarısında yapabileceklerimi zi düşünerek mutlu oluruz. İsveçte yakın zamanda yapılan bir tıbbi araştırma bekar annelerin c annelere oranla yüzde 70 daha yüksek erken ölüm riski taşıdıklarını ort ya çıkarmıştır. Üstelik erken ölüm riskindeki bir artışın sosyoekonomi ya da sağlıksal unsurlara bağlı olmaması da çok şaşırtıcıdır. Başka bir d yişle, yeterli ekonomik güce sahip, fiziksel ve psikolojik açılardan sağlı bekar anneler bile yüksek risk altındadır." Gerçek benliklerimizi bastırmak işlemi ergenlik çağında başlar. ı• genlik öncesi dönemdeki kızların "eylemci" beyinleri, çocukça dobralık dürüstlükleri, her çatışmaya katılma eğilimleri hormonlar tarafından ba kı altına alınır. Gerçi ergenlik çağındaki bir kız toplumsal haksızlıklara i gi duyar ama fiziksel görünümü ve potansiyel eşlerine çekici görünme k nuları üzerinde daha fazla durur. Başka bir deyişle bir kadın biyolojı olarak çocuk doğurmak, yetiştirmek ve başkalarıyla ilgilerımek gibi y şamsal ve dişi ırkını geliştiren rollere hazırlanırken, dünyanın genel çatı ma konuları netliğini yitirmeye başlar. Bireyselolarak yaşadığı haksızlı lar ve çocukluğunda geçirdiği travmalar da silinmeye ya da bastırılmay başlar. Kendi yaralarını tedavi etmek, eski acıları analiz etmek ya d uzun zamandır süregelen haksızlıklarla yüzleşrnek enerjisini harcamasin neden olacağından, pek önemli sayılmayan hakaret ve taeizlere aldırış e meden geçip gider. Biyolojik açıdan üstlendiği temel rol, yani çocuk do ğurmak ve büyütmek için kendini hazırlamak zorundadır. Bu biyolojik görevi üstlendiği için kadın ödüllendirilir. Üreme hor monları beyindeki uyuşturucu merkezlerini harekete geçirmekten sorum ludur. Bu merkezler uyuşturucu benzeri kimyasallar üretip kana karıştı rarak kendini iyi hissetme duygusu oluşturur. Örneğin, estrojen, kadının erkeklerden "elektrik aldığı", isteklerini karşılamaya en hevesli olduğu, adet dörıgüsünün en verimli döneminde en yüksek düzeyindedir. Ayrıc prolaktin gibi hormonlar, kadın annelik durumuna girdiğinde, bebeğinl emzirdiğinde ya da sevdikleriyle ilgilendiğinde dolaşım sistemini adeta is tila eder. Kadının başkalarıyla ilgilenirken kapıldığı güçlü çekicilik, tat min ve sevgi gibi duygular ürerne hormonlarına tepki olarak beyinin üret tiği uyuşturucu benzeri doğal kimyasallardan kaynaklanır. Kadın kendi nı lerinden uzaklaşır. Bunun anlamı menopoz sonrasında kadınların ct bir bakıcı olmadıkları değildir. Daha çok, yaratıcı enerjisini yönlendiı ği tarafı, "çizgilerin dışını boyayacağı" tabloyu seçme özgürlüğüne kavs muştur. Ergenlik hormonları sistemine karışınca netliğini yitiren konul rın birçoğu aynı hormonlar azaldıkça büyük bir açıklıkla ortaya çıkar tır. Bu nedenle orta yaş dönemindeki kadınların çoğu geçmişte yaşadıkl rı sorunlarla yüzleşmeyi seçerler. Doğurganlık yıllarında bastınlmış lll toplumsal haksızlıklar konusundaki kaygılar, siyasi ilgi alanları, birey tutkular yeniden incelerıip harekete geçilmek üzere ortaya çıkar. Bazı dınlar artan enerjilerini yeni işlere ve mesleklere yönlendirirler.

Bir kıs sahip olduğunu bilmedikleri sanatsal yeteneklerini keşfedip geliştirir. it zıları cinsel arzularının hiç tanımadıkları düzeylere yükseldiğini bildıri ken, bazıları da cinsel tercihlerinde değişiklik olduğunu açıklarlar. Menopoz Öfkesinin Ardındaki Mesajı Kucaklamak Menopozla bağlantılı olan GnRH hormonunun salgısı beyni yeni 11I gılamalar ve sonucunda da yeni davranışlar için hazırlar. Daha öncel kolayca gözardı ettikleri konularda kadınların sinirlenmeleri, hatta öfk ye kapılmaları olağandır. Hormon düzeylerindeki değişimler nedeniy ateş basma nöbetlerini hissetmeden çok önce, GnRH hormonunun salgı landığını hipotalamusdaki değişiklikler oluşmaya başlar. Hiporalamu öfke gibi duyguların ortaya çıktığı ve yansıtıldığı en önemli beyin bölge dir," Hormonların saldırganlığı ve öfkeyi denetlediği bilinmektedir. Orl yaş döneminde bedenlerimiz ve beyinlerimiz daha önceki yaşarn süresin de olmadığı kadar açıklıkla öfke duygusunu hissetme ve ifade etme yeı neğimizi destekler. GnRH beyinde oluşarı değişimleri destekleyen hormonlardan yalnı ca biridir. Estrojen ve progesteron molekülleri bellek, açlık, cinsel istek ve öfke gibi duygular için önemli olan beyin bademciği ve hipokampu bölgelerine bağlanırlar. Bunların ve diğer hormonların düzeylerindeki aı tış, eski anıların özellikle öfke duygusuyla birlikte güçlenerek ortaya çık .> lI~IIHI neden olur. Bunun anlamı hormon değişikliğinin öfkeye neden tliıgu değildir. Yalnızca hormon düzeyindeki artış çözümlenmemiş so nılnnn anımsanmasını ve sonuçlandırılmasını kolaylaştırır. çoğu kadın uulcn yükselen öfkeyi hissedince tedirgin olur ya da korkuya kapılır. Iki öfkelenmezsiniz. Belki "yalnızca" kendinizi sinirli, kırgın, kıskanç, lıugan, dargın ve üzgün hissedebilir ya da "yalnızca" kolesterol ile tansi .ıuunuzun yükseldiğini düşünebilirsiniz. İnanın bana bu duyguların ve fi ıl,~el durumların tümü öfkeyle bağlantılıdır. Başkalannın hizmetindey il duyulan öfkenin dışında kalan öfke duygusu genelolarak kadınlarda ,lIü karşılanır. Kabul edilebilir bir duygu olarak erkekler üzerinde derin ıncsine araştırılmış olan öfkeye karşılık kadınlarda yalnızca annelik öf Isi, yani tehdit altındaki çocuğunu koruma işlevini yüklenen öfke biçinıi ii uştmlmıştır. Bunun yanı sıra kadınların bireysel öfkelerini ancak top hunsal haksızlıklara duyulan öfke olarak ifade etmeleri kültürler tarafın ıloIl1 kabul edilmiştir, Toplum içinde yaşama alışkarılığımız öfkemizin baş .ılanna yapılan haksızlıklardan kaynaklandığını düşünmernize neden 01 muştur ama temelinde öfkemiz kendi hakkımızdadır ve yarattığı enerji tuzi kendini gerçekleştirmeye yönlendirir. Elbette toplumsal protestolarımızı, reformlarımızı, adalet arayışımı i bir kenara atmak zorunda değiliz. Yalnızca bu alanlarda çaba gösterir kcn, bireysel motivasyonumuzu da göz önünde bulundurmalı, kendimizi ıyileştirmc ve kendimizi değiştirme işlemlerinden bizi uzaklaştırmasırıa ııin vermemeliyiz. Öfkemize sahip çıkmalıyız. Özellikle orta yaş döneminde yaşam ve sağlık kalitesini yükseltmek açısından önemli bir rol üstıendiğini unutma ıııalıyız. İçimizdeki bilgeliğin bu önemli işaretine kulak vermeyi ve gös terdiği biçimde davranmayı öğrenmeliyiz, Çoğunlukla öfkenin kaynakları d§ağıda sıralananlar arasındadır • Bize verilen sözlere güvenememek • Gücümüzü, statümüzü ya da saygınlığımızı yitirmek • Hakarete uğramak, küçümsenmek ya da gözardı edilmek • Fiziksel ya da duygusal acı tehdidi altında bulunmak • Başka birinin isteğiyle önemli ya da zevkli bir etkinliğin ertelenme si ya da iptal edilmesi • Yasal hakkımız olduğuna inandığımız herhangi bir şeyi ele geçire memek 8 Eğer bir kadın menopoza girmeden önce öfkesini tanımlamayı öğre nememişse, menopoz öncesi dönemi bunu yapmak için eline geçen son fırsat olacaktır. Menopoz öncesinde beynin kablolarının yenilenmesi ka dının görüşünü aydınlattığı gibi motivasyonlarını tanımlamasını da kolay laştırır. Öfkeyi olumlu değişim ve olgunlaşma için bir katalizör olarak kullanmak tıer zaman için özgürlük sağlayacaktır. Menopoz öncesi dönemin başlangıcında hissedeceğiniz sinirlilik bel ki belirsiz olacaktır. Sinirlilik öfkenin alçak voltlu bir biçimi olduğundan genellikle kalıcı bir değişime yol açmaz. Sinirlilik ocağın üstündeki terice reye sürekli su ekleyerek ya da ateşi kısarak kaynama noktasının hemen altında tutmaya benzer. Eğer yaşamımızda bizi sinirlendiren konulara ilgi göstermezsek, bizi harekete geçirmek için doğa ocağın ateşini yükselte cektir.

GLADYS TENCEREYİ ASLA KAYNAMA NOKTASıNA GETİRMEMEK

Gladys, menopoz dönemi sinirliliği için tipik bir örnekti. Muayene hanemde sık sık kocasından, çocuklarından ve işinden şikayet ederdi. Ya kalandığı kronik sinüzit rahatsızlığının genelinde yüzeyin altında kayna yan öfke ve sinirliliğe bağlı olduğu biliniyordu. Gladyse ne zaman yaşa mının kendisini sinirlendiren yönlerini değiştirmek için adım atacağını sorsam, derhal kendisini toplar ve büyük bir gülüşle beni yanıtlardı "Ama hayatım, aslında kocam harika bir insandır. Çocuklarım da belli çok sever. Yaşarrumın hiçbir yönünden şikayet etmemeliyim." Sonunda Gladys bir dahiliye uzmanı tarafından önerilen Prozac tedavisine başlattı ama diğer ilaçlar gibi bunun da yararı olmadığını hissetti. Onunla ilgilcn diğim yıllar boyunca, sağlığı asla düzelmedi. iIabereiyi Öldürmek Statükoyu Sürdürmek için Öfke ve Siniri İlaçla Tedavi Etmek Ne yazık ki toplumumuzda ruhsal durum değişikliği ve sinirlilik gibi uıcnopoz öncesi belirtilere gösterilen tek yaklaşım, bizi sakinleştitip ken .lnnizi iyi hissetmemizi sağlayacak bir ilaç önerrnektir. "Dengesini yitirdi undcn değiştirilmesi gereken nedir?" sorusunu kendimize çok seyrek so ı.ınz ve doktorlarımız da neredeyse hiç sormaz. Eğer yüzeyin altındaki urunlara ilgi göstermeden rahatlamak için horınon takviye terapisine lıil~larsak, gerekli dozlardaki hormonların da belki yeterince yararı olma ucaktır. Hormon düzeyi değişikliklerinden en fazla etkilenen ve hormon tak "ıye terapisiyle diğer ilaç tedavilerinden kolayca yararlanamayan kadın Lıl,adet öncesinde, doğum sonrasında ve menopoz öncesi dönemde ruh "I açıdan sıkıntı çekmiş olanlardır." Eğer yaşamlarındaki duygusal so ııınlarla ilgilenmezler, orta yaş kayıplarının yasını tutmazlarsa (başka bir .lcyişle öfkelerine kulak verip harekete geçmezlerse), içedönük öfke ola ı.ık da tanımlanan depresyona kapılabilirler. Depresyonun kalp rahatsız hkları, kanser ve osteoporoz açısından bağımsız bir risk unsuru olduğu helgelenmiştir. Ruhsal çalkantılar beyni ve tüm işlevlerini etkiler. Duyguları altüst nlen bir durumu sürdürmek bir kadının hormonlarının dengesiz kalaca 111111 garantisidir. Olumsuz durumların sürmesine ne kadar uzun izin ve urse, hormonları o kadar fazla dengesizleşecek ve fiziksel açıdan kendini il kadar rahatsız hissedecektir. Estrojen hormonu alımı bu döngüyü geçi iI olarak durdurabilir ama bedeni eninde sonunda mesajının dinlenmesi ı,i il ısrar edecektir.

DORIS ÖFKEYİ ATLAMAK

Çoğu kadın, kendilerini daha kötü durumdakilerle kıyaslayarak, çek tıkleri ıstırabı görmezlikten gelmeye çalışır. Eğer sorunlar çözümlenmez w, bu davranış özellikle orta yaş döneminde sağlık sorunlarına yol aça r.ıktır. Deneyimlerimden biri şöyledir Elli iki yaşında menopoz geçiş döneminin sonuna yaklaşırken Doris yüksek tansiyon ve biraz yüksek kolesterol sorunu yaşamaktaydı. Sosyetik annesinin kendini kocasına ve kocasının mesleğine adadığını, dadılar ve hizmetçilerle büyüyen çocuklarını duygusal açıdan ihmal ettiğini bana an latmıştı. Doris istemeden de olsa aynı davranış biçimini uygulayarak kendi sini, yoğun meslek yaşarnı nedeniyle yeterince duygusal ilgi göstermeyen kocasına adamıştı. Ama annesine ya da kocasına karşı duyduğu öfkeyi dışa vurmak için asla kendine izin vermiyordu. Yaşamları ayrıcalıklı gibi görü nen çoğu kadın gibi Doris de bana, "Kendime acıdığım zaman bencil ve ap tal olduğumu hissediyorum. Aslında şikayet edecek hiçbir şeyim yok. Ne de olsa tecavüze uğramış, ensest ilişkilere maruz kalmış ya da orta yaş döne minde kocaları tarafından beş parasız terk edilmiş kadınlar var dünyada. Benim ise minnet duymam gereken çok şeyim var," demişti. Dorisin yaklaşınuna ben zihinsel atlama diyorum, çünkü beynimizin mantıkla bağlantılı tarafı her zaman hiçbir §ikayetimiz olmadığı konusun da iyi bir neden öne sürebilmektedir. Ve yüzeyselolarak da doğrudur. Ama derinde bir sorun yatmaktadır. Kendi acımızı başkalarıyla kıyasla mak bizi kendi duygularımızdan ve bu konuda neler yapmamız gerektiği fikrinden uzaklaştınr. Beynimizin duygularımızı algılamamıza yarayan bölümünün kalp ve damar sistemi gibi iç organlarımızIa son derece kar maşık bağlantıları vardır. 10 Yapacağımız kıyaslamalar bizi mantıklı dü şünmeyi sağlayan bölümde tutacaktır. Duygularımızı düşünmek ya da on ların hakkında konuşmak yeterli değildir. İngilizcede duygu sözcüğünün hareket kavramını kapsadığını asla unutmayın! Duygularımızın görevi bizi harekete geçirmektir. Duygularımıza kendimizi teslim edip bizi tümüyle kaplamalarına izin vermedikçe iyileştirme işlemi gerçekleşmeyecektir. Doris duygusal açıdan kendisine yaklaşınayan kocasının ne kadar acı verdiğini ve bu du rumun çocukluğunun birçok yönünü yansıttığını kabullenmedikçe, kalp damar sistemi tümüyle sağlıklı bir hale gelemeyecektir. Ancak çocuklu ğunda ve evliliğinde biriktirdiği üzüntü ve öfkeye teslim olunca, hem sağ lıklı bir kalp damar sistemine, hem de tedavi olmuş bir yaşarn biçimine sahip olabilecektir. , Duygular, Hormonlar ve Sağlığınız Duygularınız içsel rehberlik sisteminizdir. Yalnızca duygularınız bi okimyasal açıdan sağlıklı ya da üzüntülü bir ortamda yaşadığınızı size hildirebilir. Düşünce ve duygularınızın bedeninizdeki tüm hormonları ve hücreleri nasıl etkilediğini öğrenince ve bu durumu sağlığınızı düzeltecek biçime getirmeyi başannca, dünyanın en güçlü ve size en fazla güç kazan dıran sağlık sırrına erişmiş olacaksınız. Doğal besinler, takviye edici vitaminIer, şitalı bitkiler, meditasyon, ıkupunktur ve benzerleri sağlığınızı korumak için son derece önemli ııraçlardır. Yine de aldığınız tüm vitaminIere ya da yaptığınız egzersizlere karşın sağlığınızı en fazla etkileyen unsurlar yaklaşımlannız, inançlarınız ve günlük düşünce modellerinizdir. Birilerinin sık sık, "Bir türlü anlamı yorum, her zaman doğru gıdalar alırdı ve egzersiz yapardı, nasıloldu da lıastalandı?" diye sorduğunu duymuşsunuzdur. Buna karşılık yelpazenin Mcki ucunda sigara içtiği, fazla miktarda alkol aldığı halde görünürde bir luıstalığı olmadan sağlıklı biçimde yaşlanarı insanlar da vardır. Bu ikile min yanıtı bireylerin yaklaşımları ve duygularında yatmaktadır. Yakla ımlar ve irıanışlar, besinlerinizi ne kadar iyi sindirdiğinizi ve egzersizleri ııizin ne kadar yararlı olduğunu da etkiler. Benliğinizde neşeli, sağlıklı ya da tam tersi olarak stres, yorgunluk ve hastalık dolu bir yaşarn yaratma ücü bulunmaktadır. Birkaç istisna dışında seçim yapmak size kalmıştır. Belirli Duygusal Modeller Bedenin Belirli Bölgelerindeki Belirli Hastalıklarla Bağlantılıdır

Duygusal kırılganlık modellerinin bedenin belirli uzuv ya da sistem bini etkilediği bilimselolarak belgelenmiştir. Göğüs kanseri üzerine ya pdan düzinelerle araştırma, önemli bir ilişkide kendini güçsüz hissetme VI duyguların tümünü ifade edememe olgularının kansere yakalanma ris kini yükselttiği ve iyileşme oranını düşürdüğünü bildirmiştir, Aynı şekilde ılüşmanlık gibi olumsuz duygularla başa çıkma zorluğu ile ani kalp krizi ölümleri arasında bağlantı olduğunu gösteren düzinelerle çalışma varılır. Ayrıca toplumsal destek yoksunluğu, ailesini yitirme ya da uzaklaş ma, bağımsızlık ile ait olma duyguları arasındaki dengeyi kuramama gibi konularda yapılan yüzlerce araştırma bu olguların bağışıklık sistemini et kileyip bulaşıcı ve otoimmün hastalıklara yakalanma riskini yükselttiğinı ortaya çıkarmıştır. Klinik doktorları duygularla sağlık durumu arasındaki bağlantının dolaysız ve güçlü old~ğunu yüzlerce yıldır bilmektedir. Ne var ki, dışa odaklanmış, nedensonuç ilişkisine ve verilere dayalı bilgilere bağımlı olan toplumumuz bu kanıtları gözardı etmiştir. Hatta 1970ler gibi geç bi tarihte WaIter B. Cannon ve Hans Selye gibi bilim adamlarının stres II beyinbeden ilişkisi üzerine yaptıkları araştırma genel kabul görmemiştir Araştırma bilimsel açıdan doğru ve ilgi çekiciydi ama kültürümuz henü buna hazır değildi. Orta yaş döneminde olan biz kadınlar artık hazırız ve bu bilgiyi kcn di miz için kullanma fırsatından yararlanırken, toplumda bir değişim ateşı de yakabiliriz. Sağlık durumumuz ve mutluluğumuz çevremizdeki olaylardan çok bu olayları nasıl algıladığımıza bağlıdır. Bu gerçeği bizim küItürümüz öğret miyor. Bunun yerine sağlığımızın genlerimize, aşılanıp aşılanmadığımıza kaç tane vitamin yuttuğumuza ve ne kadar egzersiz yaptığımıza bağlı ol du ğu öğretiliyor. Bu unsurların sağlık durumumuza katkıda bulunduğun dan kuşku yoktur ama bu etki, inanış ve yaklaşımlarırruzın etkisi yanında solda sıfır kalır. Düşünceleriniz ve Sezgileriniz Bedeninizde Biyokimyasal Gerçekler Biçimine Nasıl Dönüşür Otonom sinir sistemi, düşünce ve duyguları fiziksel bir ortama çevi rip zaman içinde sizin fiziksel bedeniniz biçimini almasını sağlayan sis temdir. İç organlarınızın günlük hareketliliği ni de sağlayan sinir sistemi nin bu bölümü,parasempatik sinir sistemi ve sempatik sinir sistemi olarak ikiye ayrılmıştır. Bu iki sistem aralarında gözler, gözyaşı kanalları, tükü rük bezleri, damarlar, ter bezleri, kalp, gırtlak, soluk borusu, bronşlar. akciğerler, mide, böbreküstü bezleri, pankreas, bağırsaklar, mesane ve dış cinselorganların da bulunduğu tüm organlarınızı harekete geçirir. Genel bir tanımlama olarak parasempatik sinir sistemi bedeninizin Ilen tertibatıdır. Büyüme ve gelişme, dinJcnme ve gevşeme ile bağlantılı lonksiyonlan işletir, yaşarnsal organlarınız "görev başında" olmadıkça "din lcrımelerini" sağlayarak bedensel enerjinizi muhafaza etmenizi sağlar. Sempatik sinir sistemi ise gaz pedalı gibidir. Beden dışından gelen .lürtülerle başa çıkması için metabolizmanızı hızlandırır. Sempatik sinir ısteminin dürtüleri kendinizi korumak ve savunmak için bedeninizin ye dek enerjisinin zaman yitirmeksizin harekete geçmesini sağlar. Dövüş ya da kaç mekanizması bu noktada ortaya çıkar gözbebekleriniz büyür, kalp .ıuşlarınızın hızı ve gücü artar, damarlarınız daralarak kan basıncının ükselmesini sağlar. Bağırsaklarda biriken kan sizi savaşa hazırlamak için kalp, akciğerler ve beyin gibi büyük kaslara aktarılır. Geçici olarak dur durulan bağırsak ve mesane fonksiyonları dövüşrnek ya da kaçmak için ııerekli olan enerjinin kaslarımza aktarılmasını sağlar. (Parasempatik si Ilir sistemi tam tersine gözbebeklerinizi küçültür, kalp atışlarını yavaşla ur, bağırsak faaliyetini başlatır, mesane ve rektum kaslarını gevşetir.) Parasempatik sinir sistemi genelinde yaşamsal organların dinlenme ini sağlamak, beden enerjisini biriktirmek gibi konularla bağlantılı oldu undan, bu sisteme dayalı hareket ya da düşünceleriniz sağlık bankanıza atırım yapar. Buna karşılık sempatik sinir sisteminin hareketleri banka lıesabınızdaki birikimlerinizi alıp götürür.

Bu noktada sezgiler önem kazanmaktadır. Bedenin dışından gelen Ilir tepki ya da stres yaratıcı olarak kabul ettiği dürtüler, geçmişine. ço rukluğuna, ailesel geçmişine. beslenme modeline, iş yaşamına ve o anda ki hareketliliğine göre kişiden kişiye farklılık gösterir. Orta yaş grubunda ki çoğu kadın çevremizdeki kültürün bir yan etkisi olarak sürekli endişe ukü altında yaşamaktadır. İyi bir kadın olmak isteriz. Doğru olanı yap mak isteriz. Ama çevremizdeki toplum öylesine hızlı değişir ve oluşturdu lI bilgi akışı öylesine fazladır ki, başa çıkamadığımız duygusuna kapılırız, .ıkhmız karışır ve geride kalmamak için hızlanmaya gayret ederiz. Neleri cçcceğimizi, nelerden kaçınacağımızı bilmediğimizden bedenlerimize i arışık sinyaller veririz. Aynı anda hem fren, hem de gaz pedalına basabi Iıı iz. Ya da gaz pedalının belirli bir noktada takılıp kalmasına izin verip sürekli olarak dövüş ya da kaç durumunda yaşayarak sağlık bankamızda ki birikimlerimizi yeterinden fazla kullanırız. Biyolojik açıdan belki kendi cinsimize stresle daha sağlıklı ve zarif bir biçimde başa çıkmayı sağlayacak bir evrim sürecinden geçmekteyiz. Orta yaş dönemindeki kadınların çokyönlü beyinlerinin bu konuda öncü lük ettiğini düşünüyorum. Yaşamımız boyunca zaten en az üç işi aynı an da yapmak zorunda kalıyoruz. Ve orta yaş dönemine ulaşınca ruhumu zun dürtüleri kendilerini daha fazla belli ederek beynimizi keşfetmek için bizi uyandırıyor ve bunu kolaylaştırmak için bedenlerimiz yeniden yapı landınlıyoı. Stres ve Ruhsal Yapınız ... Bilimsel çalışmalar ruhsal yapı, kişilik ve stresle başa çıkma becerisi arasında bir bağ bulunduğunu ortaya çıkarmıştır, Bazı insanların başlarına ne gelirse gelsin mutlu gibi göründüklerini ve bazılarının ise yaşamları iyiye doğru giderken bile mutsuz olduklarını gözlemlemişsinizdir. Bazıları da gü ven içinde oldukları halde kaygı ya da korku dolu olabilirler. Bir dereceye kadar hepimiz belirli bir ruhsal yapı ile dünyaya geliriz ve her ruh halinin arasında ölçülebilir biyolojik farklılıklar olduğunun kanıtları bulunmaktadır. Örneğin, Dr. Stephen Porges doğuştan itibaren her bireyin iki sinir sistemi arasında "nabız tonlaması" adı verilen kendine özgü bir dengesi olduğunu keşfetıniştir. 12 Özgün dengeniz bir cins EKG (elektrokardiyogram) üzerin de görünmekte ve nabız atışlarınızla soluklanma oranınız arasındaki koor dinasyon sizin metabolizma dengenizle, strese karşı direnciniz konusunda çok önemli bilgiler ortaya çıkarmaktadır. Porgesin bulgularına göre nabı tonlaması daha yüksek olan erken doğmuş bebeklerin parasempatik sinir sistemi daha hareketlidir ve nabız tonlaması daha düşük olanlara oranla be bek odasında (kucağa alınmak ya da serum verilmek) gibi dış olgular~n etki sine karşırı daha az stres yaşamaktadırlar. Ayrıca yüksek ya da düşük nabı tonlamasıyla birlikte görülen (mutlu, dayanıklı, mutsuz, melankolik, kaygılı, güven duyan, ürkek) gibi kişilik özelliklerinin bireylerin yaşamı boyunca sürdüğünü de gözlemlemiştir. Yaşamsal durumlara bireysel tepkilerimiz konusuna bu nokta açıklık i ıııındırmaktadır. Örneğin, bir hasta son derece basit bir tıbbi müdahale ılı 1 geçerken çok büyük stres altında kalabilir ve başka bir hasta çok zor bir ııuldahale karşısında fazla stres duymayabilir. Ayrıca aynı kişi bir seferinde jjj;ari tepki gösterdiği bir deneyimi başka bir zaman tekrar yaşadığında bü Ilk bir psikolojik tepki de gösterebilir. Bu nede~le stres yaratıcıları sınıf lnudırma çabaları pek yararlı değildir. Emory Universİtesi Tıp Fakülte nden Dr. Charles B. Nemeroffun

kısa bir süre önce gerçekleştirdiği bir .ılışma çocukluğunda cinsel tacize ya da şiddete maruz kalmış kadınların yıı~amın ileri yıllarında kalabalık karşısında konuşmak ya da aritmetik prob Iııni çözmek gibi stres yaratan durumlara geçmişinde böyle bir sorun olma ın kadınlara oranla çok daha abartılı psikolojik tepkiler gösterdiklerini or Iııya koymuştur. Bu tanımlamaya giren kadınların, yaşamlarının ilerki aşa ınulannda depresyon, bunaltı ve diğer ruhsal rahatsızlıklara yakalanma manları da yüksekir. 13 Geçmişinde herhangi bir tacize maruz kalmış olanla iin sayısı çok yüksek olduğundan, bunca kadının menopoz döneminde ruh li sorunlar yaşamasına şaşırmamak gerekir. İnsanların yapacağı en büyük kötülüklerden biri, doğuştan gelen ruhsal durumları ya da strese tepki modelleri nedeniyle kendilerini aşağı lnmalandır. Bu nedenle ideal bir duygu standardı olduğu fikrine kapılma ııızı istemiyorum. Bunu söylemek kadınlara ideal kilo, boy ya da beden ölçüsüne ulaşmak için çabalamalarını söylemekten farklı olmayacaktır. Ayrıca her ruhsal yapı, insanları belirli özelliklere önceden yönleridirmiş gibi görünmektedir. Örneğin, yaşamınız boyunca "daha sağlıklı" bir ruh Nal yapıya sahip olma özlemini çekerseniz, özelliklerinizin tümünü ya da doğal armağanlarınızı getirdiği avantajları kullanmamış olursunuz. Menopoz Duyguları Sağlığmuzı Nasıl Etkiler Sempatik ve parasempatik sinir sistemleri arasındaki dengesizlikle rin, menopozun değişen hormon düzeyleriyle bir araya gelmesi, bedenin hastalık belirtilerine ve hastalıklara yakalanma olasılığını arttınr. Oto nom sinir sistemi, bağışıklık sisteminin T hücrelerini üreten timüs bezini, B hücrelerini üreten lenf bezlerini ve alyuvarlarla akyuvarları üreten ke mik iliğini güçlendirir. Bu nedenle bağışıklık sistemi hücreleri her bölgede bir gaz pedalı (sempatik tonlarna) ve fren pedalı (parasc patik tonlama) vardır. Bunun önemi nedir? Bedeniniz bu sistem aracılığıyla duygularınızı duygularınızın harekete geçirdiği hormonlarla kimyasal ileticileri işle den geçirir. Daha önce belirttiğim gibi eğer işlemden geçmemiş duygu rikiminiz varsa, menopoz döneminde hepsi ortaya çıkacak ve sonucun da hastalığa yakalanma olasılığınız artacaktır. Zaman içinde korku dür süyle oluşan dövüş ya da kaç tepkisi sık sık tekrarlanırsa, şeker, yü tansiyon .e hatta lupus ve romatizmal artrit gibi bağışıklık sistemine b hastalıklara yakalanabilirsiniz. Hangi bölgenizde hastalığın. ortaya çıka ğı, genetik yapınızdaki en zayıf halka tarafından saptanacaktır. Kısacası, beyninizde oluşan her şeyin sempatik ya da parasempa sinir sistemlerinizi harekete geçirdiğini söyleyebiliriz. Tüm düşünce sezgileriniz bedeninizin iç dengesini değiştirecektir. Fren mi yapılac gaza mı basılacak, sağlık bankasına yatırım mı yapılacak, yoksa biriki ler mi çekilecek? Otonom sinir sisteminizin, dünyaya bakış açınızı sa durumunuza bu biçimde aktardığını söyleyebiliriz. Düşünceler Menopoz Döneminde Hormon Düzeylerini Nasıl Etkiler Otonom sinir sisteminizin konuştuğu "dil" hormonlar aracılığı bedeninize aktarılır. Sempatik sinir sisteminin birincil habercileri be berce adrenalin adını alan norepinefrin ve epinefrin adlı horrnonlardı Bu hormonlar beyinde ve böbreküstü bezlerinde üretilir. Adrenalin d zeyinin her yükselişinde. kortizol adlı başka bir böbreküstü hormon nun düzeyi de yükselir. Kortizol bir krizi atlatmak için gerekli olan gücü sağladığından kı vadede yararlı olur ama yine de karanlık bir yönü vardır. Sempatik sin sisteminin "hızlı şeridinde" çok uzun süre yaşarsanız, sürekli yüksek kn tizol düzeyi bir dizi soruna yol açabilir. Başlangıçta kortizol bağışıklı sisteminizi alevlendirir ama stres bedeninizi sürekli olarak dövüş ya kaç durumunda tutunca, bağışıklık sisteminiz üzerindeki kortizolun i hir yük biçimini alır. Kana sürekli olarak karışan akyuvarlar dolaşım lı mini mikroplara karşı koyan savaşçılarla doldurur. Zaman için bağı iık sistemi ve kemik iliği tükenir.

Uzun süre kortizola maruz kalınca dılıııiz incelir, kemikleriniz zayıflar, kaslarınız ve bağlayıcı dokular çözü ii, bedeniniz anormal insülin metabolizması geliştirir, dokularınız su tu ii kollarınız ve bacaklarınız daha kolay berelenir ve ruhsal durumunuz l" csyona doğru eğim gösterir. I~ğer yaşamınızdaki olayların ve istemlerin stresli ve kontrol dışında ı.lugu görüşünde ısrar ederseniz, düşünce yapınızın sürekli olarak böb ~ııstü bezlerini kortizol düzeyini yükseltmeye yönlerıdirmiş olursunuz. ıman içinde böbreküstü bezleriniz bu hormonun sürekli artış gösteren Ilflılanma istemini yerine getirme becerisini yitirir. Çoğunlukla stresli 1111ınınortaya çıkardığı kötü beslenme, sindirim bozukluğu, besinlerin tırince özümlenmemesi bu olguyla birlikte ilerler. Sonuçta bağışıklık ıcrninin yetersizliği yalnızca bulaşıcı hastalıklara değil, otoimmün ra ıhızlıklara ve tüm kanser çeşitlerine yakalanma olasılığını arttırır. Sempatik sinir sisteminin çok fazla uyarılması, eicosanoidler olarak rluten bir grup hormonun düzeyinde dengesizlik yaratıp hücrelerin yağ ıllerini metabolize etme becerisini zayıflatır. İnsan bedeni kas yapısını ı,.i~tirip yağ ve fazla sıvıyla doldurunca şişrnanlama ortaya çıkar. Den ız eicosanoidler ayrıca doku iltihaplanmasıyla da bağlantılıdır ve lupus rornatizmal artrit gibi kronik hastalıkların verdiği rahatsızlığı arttırır. I, deninde kanser hücresi bulunan bireylerde tümörlerin büyüme hızını ıllırdığı da saptanmıştır. Sağlıklı bir bedende kortizol düzeyi sabah uyanınca en yükseğe çı ii. Gece boyunca parasempatik sinir sistemi organlarınızı dinlendirme cnileme görevini yerine getirmiştir. Başka bir deyişle "sağlık bankası .i" yatırım yapılmıştır. Sabahleyin yükselen kortizol düzeyi yataktan kal ıp günlük yaşamınıza hazırlanmanızı sağlar. Akşamüstüne doğru normal ,I,ırak hormon düzeyi alçalmaya başlar, gece yarısında en düşük derece i inerek dinlendirici, yenileyiei bir gece geçirmenize olanak tanır. Strcsli ılı yaşam süren kadınların kortizol salgısının alçalıp yükselen düzeyi ter uıe dönmeye başlar. Sabahleyin düşük olan düzey, güne başlamak için yeterli "yakıtı" sağlayamaz ve gece yarısına doğru yükselip kadının gev yip dinlenmesini olanaksız duruma getirir. Sorun bununla da bitmez. Sempatik sinir sisteminin fazla uyarılm kortizol salgılanmasını etkilediği gibi, bedenin doğal sakinleştirici lı monlarından biri olan progesteronun üretimini de azaltır. Sonuçta kronik stres altında yaşayan kadınların estrojen, progesteron ve testost ron (erkekler kadar kadınlar için de önemlidir) düzeyleri arasında deng sizlik başgösterir. Duyguları Hastalık Biçimini Almadan Önce Sakinleştirme Öncelikle belirtmek gerekir ki, duyguları "iyi" ya da "kötü" olarak s nıflandırmak hiçbir şey kazandırmaz. Duyguları yol gösterici olarak d şünmek daha doğrudur. İyi gibi gelen duygular sizi sağlığa doğru götürü ken, kötü gibi gelenler, algılayışmızı ya da davranışınızı değiştirmeniz içi dikkatinizi çekmeye çalışıyordur. İşin örü bu kadar basittir. Ayrıca işlerıip bırakılmak yerine çözümlenmeden durmasına izin v rilen duygular zehirleyici olabilir. Örneğin, on beş yıl önce ölen ÇOCUğUı nun odasında hiçbir değişiklik yapmayıp artık menopoz dönemine yakl şan bir kadını düşünün. çocuğunun odasını adeta bir tapınak biçimin getirmesine yol açan çözümlenmemiş üzüntü, hayatta ilerlemeye karşı d renmek, olayı yadsımak gibi duygular artık zehirleyici olmuştur. Yalnı on beş yılını alıp götürmekle kalmadıkları gibi bu dönemde ortaya çıka çözümlenmemış tüm eski duygularla birleşince, kadını fiziksel hastalığ doğru sürükleyeceklerdir.

Orta yaş döneminde hissedilen hastalıklar ve acıların nedeni zn duyguların kendileri değil, çözümlenıneden kalmalarına göz yumulması dır. Çözümlenmeyen, olduğu gibi kalan duygular aynı beden biyokimyası nı defalarca ortaya çıkaracaktır. Duyguların bedenimiz üzerindeki etkiııı bir nehrin suyuna benzer. Duygularımız akmayı sürdürüp algılama v davranışıarımızı değiştirdikçe, bedenlerimiz taze ve temiz kalır. Suyu durgunlaştığı anda her türlü çürüme başlayacağından, mikroplar ortay. çıkacaktır. Menopoz dönemindeki hastalarımdan biri harika• bir görüşe ulaştı. i rudini mutlu hissettiği z,amarılar kaygıya kapıldığını da fark etti, çünkü 1111mında iyi bir şey olduğunda, o ana kadar kendisini desteklerniş olan hı i şeyi ardından bırakacağına inarımıştı. Örneğin, mesleğinde terfi et !iii•~ daima pişmanlık duymasına neden olmuştu, çünkü ilerlemenin eski ılıı~(lukların şeklini değiştireceğini biliyordu. Daha önce dostluk ettiği in unlar artık onu eskisi gibi kabul etmeyeceklerdi. Ben de kendi yaşamı m 0111 aynı deneyimleri yaşadım. Yine de ilerleyip yeni sevinçlere ve başarı 1.11 il ulaştıkça, sizi destekleyecek daha farklı insanların dostluğunu v

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp