Kişilik Bölünmesi Sendromu

Kişilik bölünmesi sendromu şizofrenik kişinin bilincinin ve kişiliğinin çözülmesi olarak tanımlanır. Hastanın düşünme sistemi bir kargaşa (kaos) içindedir. Düşünme bazen yavaşlar, bazen hızlanır, genellikle de kesintilidir. Düşünceler arasında görünür bir mantıksal bağ yoktur. Bazen rastlantıyla bir önceki düşünce ya da sözcükle bağlantı bulunabilir. Düşünce akışı birkaç saniye süreyle birdenbire durabilir, sonra yeniden başlar. Ama bu kez düşünceler başka bir konudadır. Normal insan düşüncesi ayrı öğeleri tek bir mantık çerçevesinde yeniden bir araya getirirken şizofrenik kişi böyle bir mantıksal bağ kuramaz; örneğin "yağmur" ve "ıslanma" gibi düşünce öğeleri kopuk kalır. Konuşma da iki ya da daha fazla kişi arasında gelişen bir söyleşi gibi değildir; daha çok monolog biçimini alır.

Sorulara verilen karşılıklar garip, düzensiz, ters, kısacası söyleşinin kapsamıyla ilişkisiz yanıtlardan oluşur. Sesin tonunda ve ritminde de söyleşiyle ilgili bir bağlantı yok gibidir. Çoğu kez hasta bilinen sözcüklere farklı anlamlar yükler ya da yeni sözcükler uydurur. Böylece anlatım gücünden bütünüyle yoksun sözcük ve cümlelerden oluşan ve "laf salatası" (şizofazi) denen anlamsız bir konuşma ortaya çıkar. Sözcükler dinleyen için olduğu kadar söyleyen için de anlamsızdır; çünkü hastanın bunları yinelemesi olanaksızdır.Şizofrenik hastada yazı ve resim de başkalarıyla iletişim kurmanın aracı olmaktan çıkmıştır. Hastanın dili, yazısı ve resmi gerçek dünyadan kopmanın ve düşsel bir iç dünyanın ifadesidir. Şizofrenide düşünce bunamadan farklı olarak somut ve ilkel olarak tanımlanır. Düşünce sistemi duygusal gereksinimlerin etkisi altındadır. Çok ilkel bazıinanışları temel alır, sihir ve büyüye inanır, insanüstü güçleri hayal eder.

Hastanın duygusal bozukluklan da önemli boyutlardadır. Duygusal yaşam neredeyse yok olmuştur. Hasta yalnız dış gerçeği yadsımakla kalmaz, aynı zamanda iç gerçeği de yadsır. Kendine büyük bir baskı uygulamasına karşın ilgisiz ve duyarsızdır, ama içgüdüsel ve duygusal yaşamın sonuçlarıyla başa çıkmak zorundadır. Duygusal çatışmalara, çelişkili anlatımlara, amaçsız davranışlara, birbirine karşıt yaklaşım ve duyguların bir arada yaşandığı şiddetli bir kararsızlığa itilir. İlişki dünyası büyük bir dengesizlik içindedir; iletişim olanakları azalmıştır. Duygusal dünyası bastırılmış ve kapatılmış olduğundan herhangi bir duygunun uyandırılması olanaksızmış izlenimini verir. Düzensiz beslenme ya da beslenmeyi reddetme, başparmağını emme, idrar ya da dışkı kaçırma gibi davranış gerilemeleri sık görülür. Davranışlarla hareket girişimleri de uyumsuzdur; yüz ifadesi çoğu kez tutarsız, jestler acele ve yapmacıklı ya da kaba ve anidir.

Kendine ya da başkalarına yönelik dürtüsel hareketler, sık sık nedensiz ve denetimsiz nefret patlamaları görülür. Olumsuz ve kalıplaşmış tutumlar özellikle katato- nik şizofrenide çok sık görülür.Şizofrenik insanın duygusal yapısının bir başka özelliği de katılıktır. Hangi konuda konuşulursa konuşulsun, hasta herhangi bir duygusal tepki göstermez. Bazen de yüzünden şaşırtıcı bir hızla geçen birbirinden bütünüyle farklı duygusal ifadeler kolayca izlenebilir; üzüntüden sevince, sakinlikten öfkeye geçiş görülür. Hastayla çevresi arasında pek çok duygusal alışveriş olanağı yavaş yavaş kaybolur.Şizofreninin belirtilerinden biri de kararsızlıktır. Hastada birbirine bütünüyle karşıt duygular bir arada bulunur.

Aynı şeyi hem ister, hem de reddeder. Aynı insana karşı hem sevgi, hem de nefret duyabilir. Bu duygulardan biri bilinç düzeyinde algılanırken, öbürü saklı olarak bilinçaltında yer alır ve hasta bu karşıtlığın farkına varmaz. Kararsızlık yalnız duygular düzeyinde değil, hastanın günlük davranışlarında da ortaya çıkar.Şizofren kişi aynı anda hem yemek, hem de yememek isteyebilir ve bunda hiçbir çelişki görmez.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp