Kan

Kan

Kan, hayatın özüdür. Vücut içinde durmadan dolaşarak, dokuların ve uzuvların muhtaç oldukları gıda maddelerini ve oksijeni taşır. Hücrelerde meydana gelen zararlı maddeleri içine alır, onları dışarı atacak uzuvlara götürür. Kan, hayat için o kadar lüzumlu bir maddedir ki, onun beşte birini kaybetsek yaşayamayız. Tabiatta, kan kayıplarını önleyecek birçok çareler vardır. Pıhtılaşma, bu çarelerden biridir. Kan yapan uzuvlar, hele kemik iliği, durmadan taze kan yapar. Çok çeşitli gıda aldığımız halde kanın yapısı değişmez. Vücutta kan yapısını sabit tutan bir sürü vasıta vardır. Söz gelişi, kanda fazla asit birikse kendiliğinden soluma hızlanır ve fazla karbondioksit atılır. Asitlerin bir kısmını böbrek dışarı atar.

Kan içinde yedekte bulunan alkaliler bu fazla asitleri kendilerine bağlayarak zararsız hale getirirler. Kanın rengi, atar damarlarda açık kırmızı, toplardamarlarda koyu kırmızıdır. Kan, oksijeni bol olursa açık kırmızı renk alır.

Kanın rengini veren, hemoglobin denilen bir boya maddesidir ki, alyuvarların içinde bulunur. Alyuvarlar bozulur veya yırtılırsa bu boya maddesi kanın suyuna karışır, o zaman kan saydam olur. Yani arkasına bir yazı konsa okunabilir. Buna Hemoliz denir. Kan, sudan biraz ağırdır. Suyun ağırlığına bin dersek kanınki bin elli, bin altmıştır. Yuvarlar, kan suyundan biraz ağırcadır. Onun için dolaşmayan kanda yuvarlar yavaş, yavaş dibe çökerler

(Sedimantasyon) .

Kan hafifçe alkalidir. Vücut, kanın bu reaksiyonunu sabit tutmaya çok önem verir. Kan, yedek alkalileri kullanıp tüketmedikçe asitleşmez. Kanın asitleşmesi çok zararlıdır ve hayatı tehlikeye sokar. Kanın su alma kuvveti (osmotik basınç) bir litre suda dokuz gram tuz eritmekle meydana gelen bir eriyiğin basıncına denktir. Kanın suyu azalırsa alyuvarlar buruşur. Su çoğalırsa yuvarlar gerginleşir, sonra da patlar. Böyle kan da işe yaramaz olur. Kanın yapışkanlığı suyun dört, beş mislidir. Bir kıl borusundan belli bir miktar su bir dakikada akarsa, kan dört, beş dakikada akar.

Kanın kokusu kendine özgüdür. Bu kokuyu veren, yağ asitleridir. Lezzeti hafifçe tuzludur. Kanın içinde birtakım şekilli unsurlar vardır. Alyuvarlar ve akyuvarlar ve kan pulcukları bunlardandır.

Alyuvarlar

Madeni para şeklindedir. Kenarları yuvarlak, ortaları çukurcadır. Çekirdekleri yoktur. Çapları 8 mikro n, kalınlıkları 2 mikrondur. Alyuvarların (Eritrosit) hepsini açıp yaysak iki, üç bin metre kare bir yüzeyi kaplarlar. Bir milimetre küp kanda dört buçuk-beş milyon alyuvar bulunur. Bunlar kemik iliğinde yapılırlar. Kana katıldıklarında çekirdekleri erimiş olur ve artık çoğalmazlar. Bunların kan içinde ömürleri 120 gündür. Alyuvarların boya maddesi olan hemoglobinde demir bulunur. Bu sayede alyuvarlar, akciğerde oksijen yüklenerek dokulara götürürler. Hemoglobin oksijeni alabildiği gibi, mangal kömüründen çıkan karbon monoksitle yüklü kan artık işe yaramaz ve bir zehir tesiri yapar. Alyuvarların yüzde 57'si sudur. Bundan başka protein ve yağları ihtiva eder. Yüksek yerlere çıkıldığında alyuvarların sayısı artar. Oralarda oksijen azaldığı halde dayanmamız alyuvarların bu çoğalması sayesinde olur.

Akyuvarlar:(Leucocit) çekirdeklidir. Çapları 7-20 mikrondur. Bir kısmında tanecikler bulunur. Bu tanecikler ya asit, ya alkali, yahut da belirli

boyalarla boyanarak birbirinden ayırt edilir. Ak yuvarlar kanda, lenfada, kemik iliğinde, bezelerde bulunur. Bunların çeşitleri vardır. Lenfositlerin büyüklükleri alyuvarlar kadardır. Çekirdekleri iridir. Alkali boya alırlar. Sayıları bütün akyuvarların yüzde 22-25'i kadardır.

Bundan başka tek çekirdekli akyuvarlarda, besi hücreleri denen hücreler bulunur. Akyuvarlar amiboit hareket gösterirler. Bunların hareketi yalancı ayaklar çıkararak ilerleyen amiplere benzer. Hareket arttıkça bu hareketleri hızlanır. Vücuda bir mikrop girdiğinde akyuvarlar

Mikroba yanaşırlar, onları içlerine alırlar ve eritirler. Bu sebeple onlara vücudun bekçileri demek doğrudur. Mikroplara karşı yapılan bu savaşa kan suyu da karışır. Kan suyunda mikropları tahrip eden ve eriten çeşit çeşit maddeler vardır. Bunların kimisi mikropları birbirine yapıştırır, kimisi onları çökertir ve eritir. Bu gibi maddelere antikor derler. Akyuvarların sayısı bir milimetre küp kanda 6-9 bindir. Mikroplu hastalıklarda bu sayı artar.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp