İstenmeyen Etkiler

İstenmeyen Etkiler

Düşük doz aspirin tedavisi anormal kanama riskinde artışa neden olmaz ve operasyona gidecek hastalarda risk oluşturmaz. Koroner bypass cerrahisine giden hastalarda aspirin kullanmayan hastalara göre kan kaybı daha fazla olmaz ve aslında perioperatif dönemde aspirine devam etmenin koroner arter bypass hastalarında faydalı olduğunu gösteren kanıtlar mevcuttur. Benzer şekilde, klopidogrel tedavisi de cerrahi için bir kontrendikasyon değildir. Eğer cerrah aspirinin etkisini cerrahiden önce geri çevirmenin önemli olduğunu düşünüyorsa bu en iyi cerrahiden hemen önce tek doz 0.3 J.tg/kg desmopressinin (DDAVP) intravenöz enjeksiyonu ile gerçekleştirilebilir. Eğer hastanın sisteminde hala aspirin varsa trombosit transfüzyonu etkili olmaz çünkü verilen trombositler de etkilenecektir. Eğer aspirinin arkasından ciddi kanama varsa hastada eşlik eden trombosit fonksiyon defekti, en sık da tip 1 vWD, bulunabilir.

Tiklopidin hastaların %50 veya daha fazlasında istenmeyen etkilere yol açar. İshal, bulantı, kusma ve döküntü en sık rastlanan yan etkilerdir. Genellikle tedavinin ilk 3 haftası içinde görülürler ve hastaların %20'sinde tedaviyi bıraktıracak kadar ciddi olabilirler. En korkulan yan etkisi ciddi nötropeni (granulosit sayısının< 500/J.tl olması), apıastik anemi ve yüksek mortaliteyle giden TIP-benzeri sendromun gelişmesidir. Bunlar tedavinin ilk 3 haftasından 6 aya kadar herhangi bir zamanda arıiden gelişebilirler. Bu nedenle, tam kan sayımını en azından ilk 3 ay boyunca iki haftada bir kontrol etmek ve TIP'nin klinik bulgularına karşı uyanık olmak gerekmektedir. Clopidogrelle bu istenmeyen etkiler aynı sıklıkta görülmemektedir bu nedenle tiklopidine daha az kullanım alanı kalmaktadır.

Tam doz heparinle birlikte abciximab verilen hastalarda hem majör hem de minör kanama riski artmaktadır, genellikle en sık görülen femoral arter giriş yerinde kanamadır. Kanamanın tahmin ettirici faktörleri heparin ve abciximab dozu, küçük vücut kitlesi, büyük sheath varlığı, kadın cinsiyet ve ileri yaştır. Kanama etkinlikte belirgin azalma olmadan düşük doz heparinle ACT'yi 200-250 saniye arasında tutarak veya düşük molekül ağırlıklı heparin kullanarak kontrol edilebilir. Kanama komplikasyonlarını azaltmak için abciximab dozunun azaltılması henüz denenmemiştir. Abciximab tedavisi hafif- ciddi trombositopeni ile komplike olabilir ve trombosit transfüzyonunu gerektirebilir. Abciximabın yarı ömrü çok uzun olduğu ve agregasyon defekti 2-3 haftaya kadar gösterilebilir olduğu için kanayan hastada etkinin geri çevrilmesi zor olabilir. Eğer majör kanama gerçekleşmediyse, hem abciximab hem de heparin kesilmeli ve femoral giriş yeri gibi görülebilir kanama yeri lokal olarak kontrol edilmeli ve hastaya trombosit transfüzyonu ve gerektikçe kırmızı kan hücresi transfüzyonu yapılmalıdır. Majör cerrahi abciximabın kesilmesinden en az 12-24 saat sonraya ertelenmelidir. Daha da iyisi, acil koroner arter bypass cerrahisi gerekeceği bekleniyorsa hasta abciximab yerine tirofiban veya integrilin ile tedavi edilerek daha kısa olan etki süresinin (4-6 saat) avantajından yararlanılabilir.

İlk abciximab maruziyeti ile birlikte ani, ciddi trombositopeni gelişebilir ve bu nedenle takip edilmelidir. Bu trombosit GPIIbJIIIa'ya karşı doğal olarak bir şekilde vücutta bulunan IgG antikorlarına bağlı gibi görünmektedir, bunlar abciximab ile çevrili trombositlere karşı reaksiyon gösterirler. Otomatik olarak sayılan trombosit sayıları değerlendirilirken dikkatli olunmalıdır. Abciximab tedavisini takiben EDTApsödotrombositopenisi rapor edildiği için trombosit aglutinasyonunu ekarte etmek için periferik yayma değerlendirilmelidir.






SENDE YORUM YAP!

Whatsapp