Foliküler Transplantasyon

Foliküler Transplantasyon :

1984 yılında patolog John Headington, saçın, bir dört adet saçtan oluşan doğal kümeler halinde çıktığını belirtmiş ve bu kümelerin her birine foliküler birimler adını vermişti. 1980'lerin sonlarında, Teksas San Antonio'da doktor olan Dr. Bobby L. Limmer, saç transplantasyon ameliyatında mikroskop kullanmaya başlamıştı. Bu çok önemli katkı, saç derisini foliküler birimlere ayırmayı ve mini ve mikro parçalar elde etmeyi mümkün kılmıştır.
New York'taki Kaliforniya Üniversitesinin Doktorlar ve Cerrahlar Koleji Dermatoloji Bölümü yardımcı klinik profesörü olan ve saç transplantasyonları yapan Dr. Robert Bernstein, bütün transplantasyon sürecinde bu foliküler birimlerin kullanılması gerektiğini öne sürmüştür. Bernstein ve Los Anqeles'taki meslektaşı, ileriyi gören, yaratıcı bir cerrah olan ve biyoteknoloji alanında sayısız patente (saç yoğunluğunu ölçen Hair Densitometer" de dahil olmak üzere) sahip olan Dr. William R. Rassman, yeni bir devri başlattılar: Bu birimlerin transplantasyon sırasında parçalara ayrılmaması gerektiğine ve doğal olarak bulundukları birli, ikili, üçlü, dörtlü kümeler halinde kullanılmalarının daha iyi olacağına karar verdiler.
1995 yılında Bernstein ve Rassman'ın bu yöntemi mükemmel bir hale getirmesiyle saç transplantasyon cerrahisi ileri doğru büyük bir adım atmış oldu. Bernstein bu yönteme foliküler transplantasyon adını verdi ve iki doktor bu yöntem International Journal of Aesthetic and Restorative Surgery'de (3. cilt, no. 2) bir makaleyle tanıttılar. "Foliküler transplantasyon, saç restorasyon cerrahisinin geniş parçalarla başlayıp, saçın doğada bulunduğu şekli olan birli, ikili, üçlü birimler halinde kullanılmasına doğru süren otuz yıllık evriminin, mantıksalolarak ulaşılan son noktasıdır. Foliküler transplantasyonun kilit noktası, hastanın doğal saç gruplarını tanımlamak, foliküler birimleri, onları çevreleyen deriden ayırmak ve bunları yetişkin bir bireye uygun yoğunlukta ve yaygınlıkta alıcı bölgelere yerleştirmektir,"
Bundan önce transplantlar, yirmi saça kadar genişleyen saç gruplarının alıcı bölgeye yerleştirilmesiyle yapılıyordu. Sonuç kozmetik açıdan cazip ve doğal bir görünüm oluşturrnuyordu. Çünkü saç normalde başınızdan geniş gruplar halinde fışkırmaz. Bernstein ve Rassman'ın tekniği, eski metotlarda karşılaşılan pek çok problemi de çözmüştür.
“Foliküler transplantasyonun kritik noktaları, ne kadar donör saçın mevcut bulunduğunu hesaplamak, foliküler birimleri titiz bir şekilde ayırmak, transplantın kozmetik açıdan başansı için alıcı bölgeyi dikkatle tasarlamak, fazla sayıda seans yerine az sayıda seansta çok sayıda implant yapmak, uzun vadede kelliğin gidişatını göz önüne alarak bir master plan hazırlamaktır. Aynca -hastanın gerçekçi beklentileri olmalıdır."
Doğayı yansıtmak bu tekniğin sırrıydı. "Saçlar normalde kafa derisinden, foliküler birimler denilen doğal kümeler halinde çıkar. Cerrah, doğadakine benzer saçlar yaratabilir. Transplantasyondan sonra bu küçük parçalar, genellikle bitişiklerindeki doğal saç gruplanndan ayırt edilemezler," demektedir Dr. Rassman.
Foliküler birimlerdeki saç sayısı bir ve dört arasında değişir. Doğalolarak saç folikülleri ve saçlar bu şekilde uzarlar. Dr. Rassman şöyle diyor: "Eski tekniklerle çağdaş teknik arasındaki fark, parçalann boyutlan ve konfigürasyonu ile ilgilidir ve görsel açıdan bu fark, gece ve gündüz arasındaki fark kadar dramatiktir."
Eskiden parçalar, standart parça, mini parça ve mikro parçalar olarak aynlıyordu. Ama bunların hiçbiri saçın doğal uzama şeklini taklit edemiyordu. Ne yazık ki bu üç yöntem de hala birçok doktor tarafından transplantasyonlarda kullanılmaktadır. Standart parçalar, en nahoş, oyuncak bebek saçı görüntüsünü yaratan geniş parçalardır. Çapları 3-4 milimetre arasında değişir ve her bir parçada on ikiyle yirmi arası ya da daha fazla miktarda saç bulunur. Günümüze kadar saç transplantasyonuyla en çok bağdaştırılan görüntü buydu.
Çapları 1,2 ve 2,5 mm. arasında değişen ve her birinde beş-dokuz arasındaki bir sayıda saç bulunan mini parçalarla hafif bir gelişme gösterildi Mikro parçalar önemli bir gelişme olmakla birlikte, günümüzdeki çağdaş foliküler birim tekniğinin gerisindedir. Çaplan 1 ve 1,5 mm. Arasında değişen parçaların her birinde sadece bir-üç arası bir sayıda saç bulunmasına rağmen, saç tellerinin ve foliküllerinin doğal düzeneğinden, yani foliküler birimlerden yaratılmamışlardır. Doğal bir şekilde uzayan gruplar görmezlikten gelinmiş, birbirinden ayrılmış ve birçok folikülün zarar görmesi yüzünden transplantasyondan sonra saç uzamasında başarısızlık oranlan yüksek çıkmıştır," diyor Dr. Rassman.
Bernstein ve Rassman'ın 1997'de tıbbi bir dergi olan "Dermatologic Survey "de çıkan raporlannda şu noktalar belirtilmiştir: "ABD'de erkekler üzerinde uygulanan en yaygın kozmetik cerrahi yöntem, saç restorasyon ameliyatıdır. Bu ameliyat, erkeklere uygulanan kozmetik yöntemler arasında, kişinin görünüşünde en çok fark yaratma potansiyeline sahip olanıdır. Bununla birlikte, kozmetik ameliyatların hiçbirinde hasta için istenilen sonucu almak bu kadar zor olmamıştır. Birkaç aşamalı seanstan sonra kısmi, tamamlanmamış ya da çirkin görüntülere neden olan eski cerrahi yöntemlerin yarattığı problemler, uzun vadeli faydaların önüne geçmiştir."
Kabul edilebilir cerrahi sonuçlara ulaşmak için uzun bir yol kat edilmişti.
"2-5 milimetrelik parçalarla yapılan geleneksel transplant ameliyatlarının, kafa derisini küçültmenin veya flapların, yalnız ya da birlikte uygulanmalarının uzun süre devam etmesi, genellikle ciddi şekil bozukluklanna yol açmıştır. Transplantlarda foliküler birimleri kullanan bir cerrah, bir tek seansta çok miktarda implantı güvenli bir şekilde aktarabilir ve doğal saça en yakın saç biçimini yaratabilir," yazıyordu bu raporda.
Her çeşit kozmetik ve rekonstrüksiyon ameliyatı gibi, saç transplantasyonu da hastayı cerrahi bir yol haritasına benzetmemeli, yapılan değişiklikler doğanın orijinal bir hediyesi gibi gözükmelidir.
"İdeal durumda, saç restorasyon ameliyatı hastanın yetişkin görüntüsünü korumalı ve ona, saçları fazla dökülmeden "olgunlaşsaydı" sahip olacağı "görünüşü" vermelidir. Ameliyatlar hastanın yetiş-kin görüntüsünü değiştirmeye yeltenmemelidir," diye açıklıyorlardı Bernstein ve Rassman.
Bernstein ve Rassman'ın Dermatologic Surgery'deki raporu hakkında yorum yapan Avustralya Melbourne'den Dr. Richard C. Shiell onların bu alana getirdiği yenilikleri destekliyordu: "Kuşkusuz, onların bulduğu teknik saç restorasyonu cerrahisinde bir devrim yarattı. Aynca bu alandaki hemen hemen bütün pratisyenler onların geçmiş-teki yazılanndan ve ikna edici vaka sunumlanndan halihazırda fazlasıyla etkilenmişlerdir,"
Tekniklerdeki bu müthiş ilerlemeye rağmen, birçok doktor hala eskide kalmış, kabul edilemez yöntemleri kullanmaya devam etmektedir. Dr. Rassman konuyu şöyle açıklamaktadır: "Sorun, değişim ve değişimin ekonomisidir. Kendini kanıtlamış saç transplantasyonculan için değişim kolay değildir. Fakat, geleneksel saç transplantasyonlarının sonuçlan çok kötü olmuş ve doğal bir saç görüntüsü sunamamışlardır. Bu tedavileri gören hastalar normal bir hayat süremez hale gelmişlerdir. Sorun, geleneksel transplantasyon tekniklerinin neden olduğu zararlardır; bunu kabul etmeyecek kişi körolmalıdır. Standardın altında sonuçlar veren bu yöntemlerle devam etmek, mantığa aykındır ve doktorlar olarak bütünlüğümüze zarar vermektedir."
Saç transplantasyonu, bu hassas teknikte kendini uzmarılaşhrmak için ne arzusu ne de yeteneği olmayan bazı doktorların gözünde karlı bir iş fırsatı olarak görülmektedir. Bu fırsatçı doktorlar yöntemlerdeki güncel gelişmeleri öğrenmeye isteksizdirler. "İyi sonuçlar alamayan doktorlar ya bunu nasıl başarabileceklerine odaklanmalıdırlar ya da bu yöntemi uygulamayı tamamen bırakmalıdırlar. Bizim hastalanmızdan standarda uygun sonuçlar alındı ve bizce bu, saç transplantasyonunda uygulanacak standart haline getirilmelidir. Rassman standardından söz etmiyorum, doğanın standardından söz ediyorum. Saç, her birinde birle dört arasında bir sayıda saç bulunan birimler halinde uzamaktadır ve transplantasyon da bu şekilde yapılmalıdır."
İdeal bir saç transplantasyonu, birbirine yakın olarak yerleştirilen foliküler birimlerden meydana gelir. İki tekniğin birlikte kullanılmasına hibrid ya da kanşık parça yöntemi denir; bu yöntemde, kapatılacak alanın çoğunda geniş parçalar kullanılırken, en görünür yer olan ön saç çizgisinde küçük ve doğal foliküler birimler kullanılır. Bu teknik önerilmez, çünkü sonuç, sadece foliküler birimler kullanıldığında elde edilen sonuç kadar doğal görünmez.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp