Fasıl İftar
Yâ ilâhi kıl müyesser
Cümle kul didârın ister
Kâ'betu'llâh'dır arzûmuz
Ol mübarek beyti göster
Ol makamlara erelim
Ağlayıp yüzler sürelim
Ol mübarek makamların
Yoluna canlar verelim
Dâima tâat edelim
İhsân u hayrâd edelim
Altun olduğun altında
Hakk'a münâcât edelim
Yalvaralım sehergâhî
Edelim feryâd u âhı
Umarız Hakk ede nasîb
Kara örtülü Beytul'lâh'ı
Devlet nasîb olur kime
Kesme ümîd olmaz deme
Yüz sürer cümle hacılar
Ol makamı İbrâhim'e
Görenler zevk-i âlemi
Olur safhânın mahremi
Kıl müyesser cümlemize
Rabbenâ âb-ı Zemzemi
Vardır arzûmuz ol yola
Olmaz müyesser her kula
Dergâh-ı Hakk'da duâmız
Umarız ki kabûl ola
Cümle halk ol yolu seve
Gitmeye cân ile eve
Bir mübârek hayvan olur
Çöllerde dayanır deve
Katar katar olur yola
Dîdeler yaş ile dola
Mahfel-i şerîf çekilir
Cümle hüccâc ile bile
Hüccâc-ı müslimîn saf saf
Kâ'beyi eylerler tavâf
Cümle hüccâc hürmetine
Cürmümüzü eyle muaf
Alışılmadık bir müzayede örneği
Sultan IV. Murad Han'ın damadı Melek Ahmed Paşa Kuzguncuk'ta otururdu. Bu ailenin her sene tekrarladıkları bir âdetleri vardı. Konaklarındaki fazla eşyayı Ramazan ayında haraç-mezat satarlardı.
Bu mezadın iştirakçileri de pek sevinirler, aldıkları eşyaya karşı vereceklerini seve seve yerine getirmeye çalışırlardı. Belli günde münadî mezatçı bağırır:
"Bir altın kaplama sahan!Haydi bir kapaklı altın sahan.Yok mu talibi?
"Kaça? kaça?." diye merakla sorarlar. Mezatçı:
"Bir yetim okutmaya, bir yetim okutmaya.!"
"Benden iki yetim."
"Benden üç yetim okutmaya."
Mezatçı:
"Üç yetim okutmaya satıyorum, satıyorum, saaat, sattım! der ve bir altın kaplama sahanı üç yetim okutmak karşılığında satarlardı. Münadî başka bir eşya için:
"Bir murassâ kılıç, beş yetim okutmaya, satıyorum." diye yeni bir rekabeti açar ve en çok yetimi kim okutmaya söz verirse o eşya da ona verilirdi