Etki Mekanizması

Etki Mekanizması :

İmmunoterapi immun sistemi TH1 ve TH2 regülasyonu seviyesinde etkileyerek, TH2 bağışıklık cevabı TH 1 tipe dönüştürmektedir. Allerjenik hassasiyet sonucu TH2 sistemin uyarılmasıyla ILA, IL-13 ve IL-5 gibi sitokinler salınarak eozinofilik inflamasyon oluşmaktadır. İmmunoterapi allerjene bağlı bu intlamatuar cevabı azaltarak eozinofil ve mast hücre sayılarını azaltır. Sonuçta spesifik IgG (bloke edici antikorlar) artarken IgE cevabı azalır. İmmunoterapi sonucunda TH1 cevapla (IL-2 ve gama interferon) B hücrelerinden birlikte IgG yapımı artar ve oluşan TH2!fHO anerjisi, TH2 cevabın azalmasına neden olur. Enjekte edilen allerjen ekstreleri ile tedavi başladıktan 2-3 ay sonra, hasta serumunda koruyucu IgG tipi antikorların ortaya çıkmaya başladığı ve 9-12 ay sonra maksimum seviyesine ulaştığı bilinmektedir. Bloke edici antikorların Prausnitz-Küstner pasif transfer testi ile başka kişiye geçebildiği gösterilmiştir. Ayrıca bu antikorların in vitro kantitatif olarak sensitize lökositlerden histamin salınımını inhibe etme özelliği olduğu gösterilmiştir. Serum içinde serbest olarak dolaşan bloke edici antikorlar, serumdaki serbest allerjenin hücre yüzeyindeki IgE antikoru ile birleşmesine mani olmaktadır. Bununla beraber IgG tipi bloke edici antikorların miktarı ile klinik iyileşme arasında tam bir korelasyon tespit edilememiştir. immunoterapi ile bloke edici spesifik IgG antikorları serumda artarken, bronş sekresyonunda da IgA antikorları meydana gelmektedir. IgA antikorlarının da lokal olarak mukozalarda allerjenlere karşı koruyucu etkisi vardır.

Polen mevsiminde serum IgE antikorların yükseldiği bilinmektedir. Bu yükselme immünoterapi ile inhibe edilmektedir. İmmunoterapi ile bazofillerin allerjenenlere karşı hassasiyetinin azaldığı ve dolayısıyla hastanın allerjenleri tolere edebildiği defalarca gösterilmiştir. immünotrapi devam ettikçe spesifik IgE antikorlarının sentezinin azaldığı gösterilmiştir. In vitro olarak da hastalık seyrinde artmış olan lenfosit cevabının, İmmunoterapi ile normale döndüğü gösterilmiştir. İmmunoterapiden sonra yapılan deri testi ve bronş "chailenge" kontrol çalışmaları, allerjenlere karşı duyarlığın azaldığını göstermektedir. Aynı zamanda immunoterapinin allerjen spesifik süpresör T hücre sayı ve aktivitesini artırdığı, lenfosit ve mediatör sentezini de inhibe ettiği gösterilmiştir.

İmmunoterapide kullanılan ekstre dozları çeşitli birimlerle gösterilebilir. Ancak son yıllarda allerjenler genellikle standart ünitelerle ölçülmektedir. İmmunoterapide kullanılan allerjenler çeşitli proteinler içerir.

Standard ünite birimi saptanmamış allerjenler ise allerjen içindeki protein nitrojen miktarı veya "Allerjen Unitesi" (AU) ile birimlendirilir. Yarım Allerji ünitesi 0,4 PNU veya a/h (ağırlık/hacim) olarak 1/200.000 dilüsyonu kabul edilir. Allerjen ölçümünde kullanılan diğer bir metot da RAST inhibisyon testidir. Daha sonraları allerjenler monoklonal veya monospesifik poliklonal antikorları ölçen immünolojik tekniklerle de de ölçülmeye başlanmıştır. İlk standart edilen allerjen (Amerikan Nezle Otu) Ragweed poleni seçilmiştir. Bu polen içindeki farklı 4 antijenden en önemlisi olan Antigen E fraksiyonu standardize edilmiştir. Diğer allerjenler de bu standart ünitelere göre birimlendirmeye başlanmıştır.

Amerikan allerjen standardizasyon komitesi halen çalışmalarına devam etmekte ve her gün listeye yeni standard ekstreler eklemektedir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp