Diyabet Koması Nasıl Tedavi Edilir?
Diyabet Koması Nasıl Tedavi Edilir? :
Kanda şeker düzeyi artması ve ketonların ortaya çıkması durumunda şeker koması husule gelmektedir. Diyabet hastalarının düzenli olarak kullanması gereken İnsülin’in bir doz bile ihmal edilmesi şeker koması riskini artırır. Şeker koması anında yapılması gerekenler ve şeker koması tedavisi hakkında önemli uzman açıklamaları sizlerle.
Şeker komasının tedavisi mutlaka hastanede yapılmalıdır.
Diyabet hastası derhal hastaneye sevk edildikten sonra uygun tedavi metotları uygulanmaya başlar. İnsülin verilmesi bu işlemlerden ilkidir ve doktor hastanın koma durumuna göre insülin dozunu ayarlayacaktır. Baygın ve baygın olmayan şeker koması hastalarına uygulanan tedavi farklıdır. Şeker veya glukagon verilmesi hastanın koma oranına göre belirlenir.
İNCELEMELER
Kandaki şeker düzeyinin saptanması şeker hastalığının olup olmadığının belirlenmesi açısından en hızlı ve güvenilir yöntemdir.
Poliüri (idrar miktarında artma), polidipsi (aşırı su içme), halsizlik ve kilo kaybıyla ortaya çıkan bir klinik tablo karşısında yalnızca kandaki şeker düzeyinin saptanması hekimin tam koymasını sağlar.
Yakınmaların, belirti ve bulguların belirsiz olduğu hatta bulunmadığı olgularda ise, yalnızca kandaki şeker düzeyinin saptanması yeterli değildir ve başka incelemeler gereklidir.
Günümüzde gerek şeker hastalığının tanısı, gerek insülinle ya da kan şekerini düşürücü ilaçlarla tedavi gören şeker hastalarında kan şekeri dengesinin değerlendirilebilmesi için çeşitli incelemeler yapılabilir.
Bu incelemeler iki ana gruba ayrılır.
Statik Testler
• Kan şekeri – Kan şekerinin saptanması için toplardamardan; parmak ucu ya da kulakmemesindeki kılcal damarlardan kan alınır. Kılcal damardan kan alma daha az miktarda kan kullanılmasını ve daha hızlı bir değerlendirme sağlar; kılcal damar kanındaki şeker düzeyi, toplardamar kanındakine oranla biraz yüksek (bazal koşullarda yüzde 3-4 mg, şeker yükleme testinde yüzde 30-40 mg), plazmada saptanan kan şekerinden biraz düşüktür.
Şeker hastalarında, sağlıklı bireylerden farklı olarak gün boyunca kan şekerinde dalgalanmalar olabilir; en uygun tedaviyi saptamak için kan şeker düzeyinin dikkatle kontrol edilmesi gerekir.
• Glikozüri (idrarda şeker) – Normal olarak böbrekteki kılcal damar yumaklarında (glomerül) süzülen glikoz, boru-cuklardan hemen tümüyle geri emilir. 24 saatlik idrarda 30-40 mg kadar şeker bulunabilir.
Kan şekeri yüzde 180 mg’yi aştığında idrarda şeker çıkar; bununla birlikte, bu değerin bireyden bireye değişebileceği göz önüne alınmalıdır. Bu nedenle, kan şekeri yüzde 180 mg’nin altında olduğunda da idrarda şeker bulunabilir ya da yaşlılarda olduğu gibi, kan şekerinin yüksek olmasına karşın idrarda şeker bulunmayabilir.
• Ketonüri (idrarda keton cisimciklerinin çıkması) – Normal olarak keton cisimleri (asetasetik asit, betahidroksi-bütirik asit ve aseton) idrarda bulunn-maz. Yağ yıkımının arttığı durumlarda (uzun süren açlık ya da insülin yetmezliği) idrarda görülür.
Piyasada, kan şekeri, glikozun ve ketonürinin hızla saptanması için, evde kolayca kullanılabilen şeritler satılmaktadır.
• İnsülinemi (kan insülin düzeyi) -Kimilerine göre, kandaki insülin düzeyinin saptanması, şeker hastalığının tanısı açısından bir önem taşımaz. Genç tipi şeker hastalığında kan insülin düzeyi çok düşük, oysa erişkin tipinde normal hatta yüksektir. Sağlıklı bireylerde de gerek bazal koşullarda, gerek şeker yüklemesinden sonra, insülin düzeyinde şeker hastalarmdaki değişikliklere benzeyen dalgalanmalar saptanmıştır. Glikoz dayanıklılığı azalan kişiler şeker hastalığına daha fazla eğilim gösterir.
• Peptit-C – İnsülin vücutta proinsülin olarak yapılır; bu molekül daha sonra insülin ve peptit-C’ye ayrılır. Her ikisi de aynı miktarda salınır, yarı ömürleri benzerdir (insülininki biraz daha uzundur); buna karşılık, insülinin büyük bölümü karaciğerde tutulurken, peptit-C idrarla tümüyle atılır. Bu nedenle bu molekülün saptanmasıyla pankreasın beta hücrelerinin salgı gücü kesin olarak değerlendirilebilir. Yalnızca insülin miktarının belirlenmesi kanda insülin karşıtı antikorların bulunduğu durumlarda yanlış değerler vereceğinden, pep-tit-C’nin de belirlenmesi daha Önce insülin tedavisi görenlerde çok önemlidir.
• Glikoziti hemoglobinler – Glikozlu hemoglobin terimi normal insan hemoglobininin glisit köklerine bağlanan fraksiyonlarını belirtir. Klinik açıdan bu fraksiyonların en önemlisi, sağlıklı bireylerde hemoglobinin yaklaşık yüzde 4′ünü oluşturan ve şeker hastalarında 3-4 kat artabilen HbAlc’dır. Glikozlu hemoglobin, kandaki şeker düzeyinin göstergesi olarak kabul edilir; özellikle son araştırmalar bu bileşiğin, testten Önceki son 3-4 haftalık kan şekeri düzeyini yansıtabildiğim göstermektedir.
Kandaki glıKoz düzeyi ve glikozü-riyle (idrarda şeker) birlikte HbAlc düzeyi, şeker hastalarının uzun süreli kontrolünde yararlıdır. Kan şeker düzeyi normale düşürülemeyen şeker hastalarında yüksek glikozlu hemoglobin değeri, kan şekerini düşürücü tedaviden sonra azalmaktadır.
Şeker hastalığının erken tanısında ağızdan yapılan şeker yükleme testiyle birlikte glikozlu hemoglobinin de kullanılması önerilmiştir. Bazı çevrelere göre, bu yöntem yükleme testinin sahte pozitif çıktığı durumlarda (örneğin, hi-perürisemi (kanda ürik asit miktarının artması) alkolizm, kurşun zehirlenmesi, aspirin kullananlar ve patolojik hemoglobinlerin varlığında) yararlıdır.
Şeker koması nasıl tedavi edilir?
Diyabet hastalarını bekleyen en büyük tehlike şeker koması tedavisi, şeker koması nasıl geçer ve şeker komasının tedavisi sagliksiteniz.com’da açıklandı. Kanda şeker düzeyi artması ve ketonların ortaya çıkması durumunda şeker koması…Şeker koması nasıl tedavi edilir?
Diyabet hastalarını bekleyen en büyük tehlike şeker koması tedavisi, şeker koması nasıl geçer ve şeker komasının tedavisi sagliksiteniz.com’da açıklandı.Kanda şeker düzeyi artması ve ketonların ortaya çıkması durumunda şeker koması husule gelmektedir. Diyabet hastalarının düzenli olarak kullanması gereken İnsülin’in bir doz bile ihmal edilmesi şeker koması riskini artırır. Şeker koması anında yapılması gerekenler ve şeker koması tedavisi hakkında önemli uzman açıklamaları sizlerle.
Yavaş yavaş belirtilerini göstermeye başlayan şeker koması halinde derhal doktorunuzla irtibata geçmelisiniz.
İştah azalması, bulantı ve kusma, karın ağrısı, uyuklama, ağzın kuru olması ve kötü kokması şeker koması belirtilerindendir. Kan basıncında düşüklük, nabzın hızlı atması ve solunumun derinleşmesi şeker komasına işarete eden şikayetler olduğundan, derhal şeker koması tedavisi başlatılmalıdır.Şeker komasının tedavisi mutlaka hastanede yapılmalıdır.
Diyabet hastası derhal hastaneye sevk edildikten sonra uygun tedavi metotları uygulanmaya başlar. İnsülin verilmesi bu işlemlerden ilkidir ve doktor hastanın koma durumuna göre insülin dozunu ayarlayacaktır. Baygın ve baygın olmayan şeker koması hastalarına uygulanan tedavi farklıdır. Şeker veya glukagon verilmesi hastanın koma oranına göre belirlenir.
İNCELEMELER
Kandaki şeker düzeyinin saptanması şeker hastalığının olup olmadığının belirlenmesi açısından en hızlı ve güvenilir yöntemdir.
Poliüri (idrar miktarında artma), polidipsi (aşırı su içme), halsizlik ve kilo kaybıyla ortaya çıkan bir klinik tablo karşısında yalnızca kandaki şeker düzeyinin saptanması hekimin tam koymasını sağlar.
Yakınmaların, belirti ve bulguların belirsiz olduğu hatta bulunmadığı olgularda ise, yalnızca kandaki şeker düzeyinin saptanması yeterli değildir ve başka incelemeler gereklidir.
Günümüzde gerek şeker hastalığının tanısı, gerek insülinle ya da kan şekerini düşürücü ilaçlarla tedavi gören şeker hastalarında kan şekeri dengesinin değerlendirilebilmesi için çeşitli incelemeler yapılabilir.
Bu incelemeler iki ana gruba ayrılır.
Statik Testler
• Kan şekeri – Kan şekerinin saptanması için toplardamardan; parmak ucu ya da kulakmemesindeki kılcal damarlardan kan alınır. Kılcal damardan kan alma daha az miktarda kan kullanılmasını ve daha hızlı bir değerlendirme sağlar; kılcal damar kanındaki şeker düzeyi, toplardamar kanındakine oranla biraz yüksek (bazal koşullarda yüzde 3-4 mg, şeker yükleme testinde yüzde 30-40 mg), plazmada saptanan kan şekerinden biraz düşüktür.
Şeker hastalarında, sağlıklı bireylerden farklı olarak gün boyunca kan şekerinde dalgalanmalar olabilir; en uygun tedaviyi saptamak için kan şeker düzeyinin dikkatle kontrol edilmesi gerekir.
• Glikozüri (idrarda şeker) – Normal olarak böbrekteki kılcal damar yumaklarında (glomerül) süzülen glikoz, boru-cuklardan hemen tümüyle geri emilir. 24 saatlik idrarda 30-40 mg kadar şeker bulunabilir.
Kan şekeri yüzde 180 mg’yi aştığında idrarda şeker çıkar; bununla birlikte, bu değerin bireyden bireye değişebileceği göz önüne alınmalıdır. Bu nedenle, kan şekeri yüzde 180 mg’nin altında olduğunda da idrarda şeker bulunabilir ya da yaşlılarda olduğu gibi, kan şekerinin yüksek olmasına karşın idrarda şeker bulunmayabilir.
• Ketonüri (idrarda keton cisimciklerinin çıkması) – Normal olarak keton cisimleri (asetasetik asit, betahidroksi-bütirik asit ve aseton) idrarda bulunn-maz. Yağ yıkımının arttığı durumlarda (uzun süren açlık ya da insülin yetmezliği) idrarda görülür.
Piyasada, kan şekeri, glikozun ve ketonürinin hızla saptanması için, evde kolayca kullanılabilen şeritler satılmaktadır.
• İnsülinemi (kan insülin düzeyi) -Kimilerine göre, kandaki insülin düzeyinin saptanması, şeker hastalığının tanısı açısından bir önem taşımaz. Genç tipi şeker hastalığında kan insülin düzeyi çok düşük, oysa erişkin tipinde normal hatta yüksektir. Sağlıklı bireylerde de gerek bazal koşullarda, gerek şeker yüklemesinden sonra, insülin düzeyinde şeker hastalarmdaki değişikliklere benzeyen dalgalanmalar saptanmıştır. Glikoz dayanıklılığı azalan kişiler şeker hastalığına daha fazla eğilim gösterir.
• Peptit-C – İnsülin vücutta proinsülin olarak yapılır; bu molekül daha sonra insülin ve peptit-C’ye ayrılır. Her ikisi de aynı miktarda salınır, yarı ömürleri benzerdir (insülininki biraz daha uzundur); buna karşılık, insülinin büyük bölümü karaciğerde tutulurken, peptit-C idrarla tümüyle atılır. Bu nedenle bu molekülün saptanmasıyla pankreasın beta hücrelerinin salgı gücü kesin olarak değerlendirilebilir. Yalnızca insülin miktarının belirlenmesi kanda insülin karşıtı antikorların bulunduğu durumlarda yanlış değerler vereceğinden, pep-tit-C’nin de belirlenmesi daha Önce insülin tedavisi görenlerde çok önemlidir.
• Glikoziti hemoglobinler – Glikozlu hemoglobin terimi normal insan hemoglobininin glisit köklerine bağlanan fraksiyonlarını belirtir. Klinik açıdan bu fraksiyonların en önemlisi, sağlıklı bireylerde hemoglobinin yaklaşık yüzde 4′ünü oluşturan ve şeker hastalarında 3-4 kat artabilen HbAlc’dır. Glikozlu hemoglobin, kandaki şeker düzeyinin göstergesi olarak kabul edilir; özellikle son araştırmalar bu bileşiğin, testten Önceki son 3-4 haftalık kan şekeri düzeyini yansıtabildiğim göstermektedir.
Kandaki glıKoz düzeyi ve glikozü-riyle (idrarda şeker) birlikte HbAlc düzeyi, şeker hastalarının uzun süreli kontrolünde yararlıdır. Kan şeker düzeyi normale düşürülemeyen şeker hastalarında yüksek glikozlu hemoglobin değeri, kan şekerini düşürücü tedaviden sonra azalmaktadır.
Şeker hastalığının erken tanısında ağızdan yapılan şeker yükleme testiyle birlikte glikozlu hemoglobinin de kullanılması önerilmiştir. Bazı çevrelere göre, bu yöntem yükleme testinin sahte pozitif çıktığı durumlarda (örneğin, hi-perürisemi (kanda ürik asit miktarının artması) alkolizm, kurşun zehirlenmesi, aspirin kullananlar ve patolojik hemoglobinlerin varlığında) yararlıdır.