Böbrekte Taş

Böbrekte Taş : Böbrek taşlan bazen bir metabolizma bozukluğuna bağlı olarak gelişir, bazen de kalıtsal yolla ortaya çıkar. Taşın oluşma nedeni idrar yoğunluğunun artması ya da çözünmüş maddelerin idrarda aşırı miktarda bulunmasıdır.Taş oluşumuna yol açan metabolizma hastalıkları için böbrek kaynaklı asi-doz (asitlİk düzeyinin yükselmesi), kalıtsal hastalıklar için ise sistinüri (sistin gibi gibi amino asitlerin idrarda aşırı artması) Örnek olarak verilebilir. Ama böbrek taşı olgularının yüzde 70-80′e varan bölümünde kesin bir neden gösterilemez. Taş oluşumu genellikle kalıtsal ve başka bazı belirleyici etkenlere bağlanır. Bunlar arasında idrarda kristalleşme eğilimi olan maddelerin bulunması;idrar akışının bir engel yüzünden durması; idrarın asittik (pH) derecesinin değişmesi, idrar yollanrıın iltihaplanması gibi çökelti oluşturacak maddelere uygun fiziksel ve kimyasal ortamın hazırlanması; çevrelerinde çökelmeyi kolaylaştıracak bir öz oluşturan bakteri, hücre artıkları gibi maddelerin varlığı sayılabilir.Kendi başına taş oluşumuna neden olan tek hastalık birincil hiperparatiroidizmdir. (paratiroit bezinin aşın çalışması). Kanda ve idrarda kalsiyum düzeyinin artması kalsiyum fosfat taşlarının oluşmasına uygun ortamı hazırlar. Kalsiyum taşlan ise bütün böbrek taşlarının yüzde 50-80′ini oluşturur.

En sık görülen böbrek taşlan grimsi kırmızı renkli kalsiyum oksalattan oluşur. Bunu beyaz renkli kalsiyum fosfat ve sarımsı kahverengi kalsiyum ürat taşlan izler. Gut (damla) hastalan gibi id-rarlannın asit derecesi yüksek olanlarda kahverengi ürik asit taşlanna oldukça sık (bölgelere göre yüzde 5-33)rastlanır. Ender görülenlerler arasında ise yeşilimsi sistin ve sarımsı kahverengi ksan-tin taşları sayılabilir.Böbrek havuzunda oluşan taş, çok büyük değilse, idrar borusu yoluyla idrar kesesine iner. Burada prostat büyümesi gibi idrar çıkarmayı güçleştiren koşullar oluşmuşsa, daha da irileşebilir ya da idrarla birlikte keseden atılır. Öte yandan böbrek taşları idrar kesesine inmeden böbrek havuzu ağzında ya da idrar borusunda takılıp kalabilir. Bu durumda bazen böbrek tıkanıklığı ortaya çıkabilir.

GÖRÜLME SIKLIĞI
Böbrek taşı erkeklerde kadınlara oranla en az üç kat daha yaygındır. En çok 30-50 yaşlar arasında görülür.Hastalığın coğrafi dağılımı düzensizdir. Mısır, Çin, Rusya, Galler, Madagaskar, ABD‘nin güneydoğu kesimleri ve Türkiye‘ de böbrek taşı olgulanna oldukça sık rastlanırken Hindistan‘ın güney, Çin‘in kuzey kesimleri, İrlanda ve Güney Amerika‘da böbrek taşı olguları hemen hemen hiç görülmez.Bu dağılım hastalığın oluşumunda beslenme, iklim ve jeolojik etkenlerin önemli olduğuna ilişkin kuramlan tam olarak desteklememektedir.

BELİRTİLERİ
Böbrek taşı uzun süre belirti vermeyebilir ya da son derece önemsiz yakınmalara yol açar. Değişik şiddette ağrı ile idrarın kumlu çıkmaya başlaması böbrek taşım düşündürür. Hastalığın temel belirtisi “böbrek koliği” denen tipik sancıdır. Bu birden başlayan şiddetli ağn nöbetlerine, içinde taş bulunan idrar borusu duvarının spazm biçiminde kasılma-lan ya da taşla tıkanmış böbrek havuzunun gerilmesi aniden başlayan şiddetli ağn nöbetlerine yol açar. Önceleri aralıklı gelen, daha sonra süreklilik kazanan sancılar genellikle ilk olarak bel bölgesinde duyumsanır. Buradan idrar yollan boyunca yayılan ağn makat çevresinde, erkekte erbezleri ve kamış başında, kadınlarda büyük dudaklarda, ayrıca kasık, uyluk içi ve bazen göğüs altı ve kürek kemiklerinde görülür. Ağrının en şiddetli olduğu dönemde huzursuzluk, bunaltı, soğuk ter, bel kaslarında kasılma, bulantı ve kusma görülür. Hasta taş düşürüyorsa, taşm dar siyek (üretra) kanalından geçerken yarattığı ağn son derece şiddetlidir. Taş düşürüldükten hemen sonra hasta rahatlar ve ortaya çıkmış olan bütün belirtiler kaybolur.

Ağn sırasında çıkanlan idrar miktarı az ve belirgin biçimde kanlıdır. Taşın böbrek havuzuna dönmesi ya da idrar kesesine inmesiyle belirtiler hafifler.Belde hafif bir dolgunluk duygusundan başka yakınmaya yol açmayan iri böbrek taşlan da olabilir. Bu çelişkili durumun nedeni büyük taşlann böbreğin bir bölgesinde hareket edemeyecek biçimde sıkışmış olmasıdır. Bu olgularda kesin tanı koymak her zaman kolay olmaz.

İNCELEMELER

Günümüzde tanıya götürecek yeterlilikte inceleme yöntemleri vardır. Önemli olan ağnlı dönemi yaşamadan gerekli önlemlerin alınmasıdır. Temel tanı yöntemlerinden biri radyolojik incelemedir. Hastalann yaklaşık yüzde 80′inde taşlar kalsiyum tuzlarından (fosfat, oksalat, karbonat) oluşur. Kalsiyum taşları röntgen ışınlarını geçirmediğinden çekilen filmlerde kolayca belirlenir. Röntgen ışınlarım geçiren ürat, ksantin ve mag-nezyum-amonyum fosfat taşlarını saptamak için idrar yollanna kontrast madde verilmesi gerekir. Bu dolaylı yöntemin bir uygulaması hızla kandan böbreklere geçecek kontrast maddenin damardan verilmesidir. Röntgen ışınlarını engelleyen kontrast madde aracılığıyla idrar yollan görünür duruma gelirken, böbrek taşlarının bulunduğu yerler kontrast maddenin dolduramadığı alanlar olarak kalır. Bu yöntemin iki adı vardır: İntravenöz (damar yoluyla) ürografi adı görüntülemeye yardımcı maddenin damara verilmesinden, “inen ürografi” adı ise kontrast maddenin kandan böbreklere doğru inmesinden kaynaklanır. İnen Ürografinin yeterli bilgi sağlayamadığı durumlarda klinik belirtiler ve laboratuvar verileri böbrek taşını düşündürüyorsa “çıkan ürografiye” başvurulur. Bu yöntemde kontrast maddeyi damar yerine doğrudan idrar yollarına vermek için siyekten sokulan bir boru (kateter) kullanılır.

Karın ultrasonografisi, röntgen ışınlarını geçirsin ya da geçirmesin, çapı yarım santimetre kadar olan küçük taşların bile yerini kesin biçimde belirle-yebilen bir yöntemdir. Ama bu yöntemle idrar borusundaki taşlar ve idrar yollarında taşın yol açtığı değişiklikler ya da taş oluşumunu hazırlayan yapısal özellikler belirlenemez. Ultrasonografı hastaya zarar vermemesi ve uygulama kolaylığı nedeniyle özellikle belirtisizDolguların tanısında oldukça yararlı bir yöntemdir. Laboratuvar incelemeleri de hastalığın tanısında büyük önem taşır. İdrarda kan aranması, idrarın asit derecesinin belirlenmesi, kanda kalsiyum ve ürik asit düzeylerinin ölçülmesi tanı için değer taşıyan incelemelerdir. Taşların tedaviye yönelik kimyasal analizi ve idrar kültürü de çok önemlidir.
Kontrast maddenin kullanılmadığı dolaysız radyografik incelemede taş kuşkusu uyandıran lekeler, ürografi yoluyla ayrıntılı biçimde saptanabilir. Bu yöntem sayesinde taşın yeri, böbrek ve idrar yollarının işlevlerine etkisi anlaşılmakla kalmaz, taşsız böbreğin işlevlerine ilişkin daha ayrıntılı bilgiler elde edilir.

KOMPLİKASYONLAR
Böbrek ve idrar borusu taşlarından kaynaklanan komplikasyonlar, yani taşa bağlı ek bozukluklar sık görülür. Büyük taşlar idrar birikmesine yol açarak böbrek havuzu ve çanaklarında genişlemeye (hidronefroz), zamanla mikroplanmanın başlamasıyla böbrek iltihabına (piyelonefrit), daha sonra da böbrek dokusunun apse sonucu yıkıma uğramasına (piyonefroz) neden olur. Bu komplikasyonlar yavaş bir gelişme göstermesine karşın, böbrek yetmezliğiyle sonuçlanan kronik piyelonefrit kaçınılmazdır

TEDAVİ
Böbrek taşının tedavisi üç aşamada yapılır: Ağrı tedavisi; taş oluşumuna zemin hazırlayan ya da yol açan genel koşulların tedavisi; böbrek işlevlerini bozan ve/ya da sürekli ağrı yapan taşların cerrahi tedavisi. Sancı biçiminde başlayan şiddetli ağrı sıcak uygulamasıyla ya da spazm çözücü, iltihap ve ağrı giderici ilaçlarla dindirilmeye çalışılır.

BÖBREK TAŞI TEDAVİSİNDE YENİ YÖNTEMLER

Yeni geliştirilen yöntemler böbrek ve idrar yollarındaki taşların cerrahi tedavisinde büyük ilerleme sağladı. İsveç‘ te bulunan ve özellikle Almanya ve İngiltere‘de daha da geliştirilen perkütan litotripsi adh yöntem geleneksel cerrahi tedavi yöntemlerine göre önemli üstünlükler taşımaktadır. Deride açılan bir delikten böbrek taşlarının alınmasını olanaklı kılan bu yöntem, kullanılan aygıtların basit, uygulamanın hızlı ve daha masrafsız, sonuçlanıl son derece olumlu olması nedeniyle birçok ülkede yaygın biçimde kullanılmaya başlamıştır. Üstelik geleneksel tedavinin ameliyat sonrası ağrılı dönemi ve hastanede uzun süre kalma gibi istenmeyen sonuçlan da bu yeni yöntemle aşılmıştır.Perkütan litotripsi yönteminde, önce deriden sokulan nefroskop adlı bir aygıtla böbrek boşluklarına ulaşılarak taşların görülmesi sağlanır. Taşlar yanm santimetreyi aşmayan çaptaysa aygıtta bulunan penslerle dışarı çekilir. Daha büyük taşlar ses dalgalanya parçalandıktan sonra bir pompayla emilir. Bu yöntem yerel ya da genel anestezi kullanılarak uygulanabilir. Hastalar girişimin ilk gününden başlayarak ayağa kalkıp yemek yiyebilirler.

Deriye giriş yerine bir bant yapıştırmaktan başka bir önleme gerek bırakmayan bu yöntemde hasta 3-4 gün sonra hastaneden taburcu edilir.Böbrek taşımn bir başka tedavisi de taşların vücut dışında yaratılan sesüstü ultrason dalgalarla ufalanıp idrar yollarından atılmasıdır. Bu yöntem safra taşı tedavisinde de kullanılır. Ultrasonla taş kırma tedavisinin hastayı ve uzmanı zor duruma düşüren komplikasyonlan, ek olarak litotripsinin de kullanılmasını gerektirir. Önce litotripsi, sonra ultrasonla taş kırma yönteminden yararlanma birçok nedenden ötürü daha uygun görülmektedir.En sert taşlar bile deriden girilerek uygulanan yöntemle parçalanabilir. Bunu izleyen taş kırmayla böbrek taşlan-nın kesin biçimde tedavisi gerçekleşmiş olur. Bu iki yöntem hasta anestezi altındayken birlikte uygulanabilir. Böbrek taşlarının çıkarılmasına yönelik bütün girişimlerin başansı taşın boyuttan, biçimi, sertliği ve yerine; ayrıca idrar yollarının darlık, Ödem ve eğrilik gibi özelliklerine bağlıdır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp