Böbrek Tümörleri Tedavi

Böbrek Tümörleri Tedavi : • Genel tedavi ilkeleri- Böbrek tümörü­ ne ilişkin birçok belirsizlik ve yetersiz bilgi söz konusudur. Örneğin, tümörün tedavi olmaksızın gerilemesi, tümörün çıkarılmasıyla sıçrama odaklarının kay­ bolması ve hormonlarla ilişkisi hâlâ be­ lirsizliğini korumaktadır. Tümörün teda­ visi yalnız köklü cerrahi girişimle sağla­ nabilmektedir. Bu nedenle erken tanı ve tedavi çok önemlidir. Günümüzde ışm ve ilaç tedavilerinin (hormon tedavisi, kemoterapi ve bağışıklık tedavisi) rolü henüz yeterince açıklığa kavuşmamıştır.

• Cerrahi tedavi - Köklü cerrahi tedavi tümörlü böbreğin, böbreküstü bezinin, böbrek çevresi yağdokusunun ve bölge­ sel lenf düğümlerinin çıkarılmasıyla gerçekleştirilir. Hastanın ağrı ve kana­ madan ötürü artan şikâyetlerini azalt­ mak için yalnızca böbreğin alınması yo­ luna gidilebilir. Bu tür sınırlı bir cerrahi girişim sıçrama bulunan olgularda da uygulanır. Burada amaç gene tedavi edi­ ci olmaktan çok, idrarda görülen kam ve idrar yapma sırasındaki ağnyı denetim altında tutarak hastanın şikâyetlerini azaltmaktır. Olguların yaklaşık yüzde 18'inde görülen her iki böbrekte tümö­ rün bulunması durumunda lezyonun da­ ha büyük olduğu böbreğin tümü, öbür böbreğin ise bir bölümü çıkarılır. Uygun koşullarda her iki böbreğin bir bölümü çıkarılabilir. Lenf düğümlerinin temiz olduğu durumlarda böbreğin bütünüyle alınması, kısmen alınmasına oranla giri­ şim sırasında daha yüksek ölüm tehlike­ si taşır (yüzde 1,4'e karşılık yüzde 3,8). Ama ameliyat sonrası yaşam açısından en iyi sonuçlan sağlar. Sıçrama bulunan olgularda, böbreğin çıkanlması tartış­malı bir konudur. Birincil tümörün çıka­ rılmasının ikincil kanser odaklarında ge­ rileme sağladığı, hormon ve/ya da kim­ yasal tedaviyi daha etkili kıldığı yolun­ daki yaklaşımlar kesin kanıtlardan yok­ sundur. Gene de tümör kütlesinin çevre dokuları kaplayarak ağrılı, kanamalı ve mikrobik hastalıklarla seyreden tablola­ ra yol açması böbreğin çıkarılmasıyla büyük ölçüde önlenebilir. Aynı biçimde, seçilmiş olgularda böbreğin çıkarılması­ na ek olarak, bir yayılma odağının da çı­ karılması planlanabilir. Bu girişim, özel­ likle akciğerde tek bir sıçrama odağı varsa gündeme gelir.

• Işın tedavisi - Böbrek karsinomunun ışınlara dirençli olduğu görüşü ağır bas­ makla birlikte, eskiden ameliyat öncesi ya da sonrasında ışın tedavisi uygulan­ maktaydı. Ameliyat edilebilecek boyut­ lardaki böbrek tümörlerinde ışın tedavi­ sinin yeri ise henüz açıklığa kavuşma­ mış bir tartışma konusudur. Ameliyat öncesi uygulanan ışın tedavisinin amacı tümör kütlesini küçültmek ve ameliyat sırasında ortaya çıkabilecek tümör ya­ yılmasını önlemektir. Ama yüksek doz­ da uygulanan ışın tedavisinin bile etkisi henüz belirlenememiştir. Ameliyat ön­ cesi uygulanan ışın tedavisi, yeni tümör oluşumunu önlemekte etkili olsa bile ameliyattan sonraki 5 yıllık yaşama sü­ resine olumlu bir katkıda bulunmamak­ tadır. Ameliyat sonrasında uygulanan ışın tedavisi ise, ameliyat bölgesinde yeni tümör oluşumu olasılığını azaltır.

• Hormon tedavisi- Hayvan deneyle­ rinden elde edilen kanıtlara dayanılarak ileri sürülen, böbrek kanserinin hor­ monlarla ilişkili olduğu görüşü hâlâ tar­ tışmalıdır. İlerlemiş olgularda 1970'ler- de başlatılan progesteron tedavisi yüzde 10-14 oranında gerileme sağlamış, ama bu sonuç pek de başarılı bulunmamıştır. Yüksek dozlarda kullanılan progestero- na olumlu yanıt veren olgular yüzde 18 oranında kalırken, bu tedavi ağrıyı azaltmada başarılı sonuçlar vermiştir. Ne androjen hormonlar ne de antiöstro- jenlerin tedavideki başarısı yeterli gö­ rülmektedir. Bunların tedavideki başarı­ sı "sırasıyla yüzde 17 ve yüzde 15 dola­ yında kalmaktadır. Genel kanı, belli bir aşamadan sonra hormon tedavisiyle ba­ şarı sağlanan olgu oranının yüzde 5'i aş­ madığı yolundadır.

• Kemoterapi- Kemoterapide kullanı­ lan ilaçlardan yalnızca küçük bir bölü­ mü az sayıda böbrek tümörü olgusunda kullanılmıştır. Bu tümörlerin tedavisin­ de ilaçların etkili olmadığı görülmüştür. Birçok ilacın birlikte kullanıldığı kemo­ terapi ve kemoterapinin hormon tedavi­ siyle birlikte uygulanması da düş kırık­ lığı yaratan sonuçlar vermiştir.

• Bağışıklık tedavisi - Bağışıklık teda­ visi (immünoterapi) son yıllarda özellik­ le ABD'de kanserin ileri evrelerinde çok kullanılan bir yöntemdir. Bağışıklığı ar­ tırıcı özel ilaçlar ya da hastanın kanser dokusundan yapılan özel aşılarla uygu­ lanır. Ama pahalı ve tehlikeli bir yön­ temdir ve kesin sonuçlarının alınabilme­ si için birçok araştırmaya gerek vardır.

• Komplikasyonların tedavisi- Yük­ sek tansiyon böbrek dışı bir nedenden kaynaklanmıyorsa böbreğin çıkarılma­ sıyla bu sorun ortadan kalkar. Anatop- lardamarın ve karaciğer toplardamarı­ nın tıkanmasına bağlı belirtiler de böb­ reğin çıkarılmasıyla giderilir. Tümörün sıçramasına bağlı komplikasyonlarda, şikâyetleri hafifletmek amacıyla tümö­ rün sıçradığı bölgelere yönelik girişim­ ler yapılabilir. Bu tedaviye örnek olarak ağrılı kemik metastazlarında uygulanan ışın tedavisi verilebilir.
• Yan etkiler - Böbreğin ameliyatla çı­ karılması yüzde 1 -5 oranında ölümle so­ nuçlanır. Ameliyat öncesi uygulanan da­ mar embolizasyonu (böbrek ve tümör da­ marlarının özel maddelerle tıkanması yo­ luyla böbreğin küçülmesini sağlama) sı­ rasında şiddetli ağrı, ateş, en çok 48 saat süren yüksek tansiyon ortaya çıkar. Da­ mar embolizasyonu bu şiddetli yan etki­ leri nedeniyle artık çok ender uygulan­ maktadır. Işın tedavisi sırasında ışınlama­ ya bağlı böbrek iltihabı, omurilik iltihabı, bağırsak iltihabı, bağırsağın tıkanması ve yırtılması gibi yan etkiler görülür.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp