Bel Ağrıları İçin Tedavi

Bel Ağrıları İçin Tedavi :

Bel ve sırt ağrıları, soğuk algınlıklarından sonra hayatımız boyunca karşılaştığımız en sık problemlerden biridir. Bel ağrısı bir hastalık olmayıp bir belirtidir ve bel ile ilgili bazen de ilgisiz pek çok rahatsızlığın habercisidir. Halk arasında bilinen isimleri ile lumbago, siyatik ( Bel kayması farklı bir hastalık grubunu temsil eder ve çoğu zaman yanlış kullanılmaktadır) daha sık orta yaş grubunda izlenir ve devam süresine göre 3 aya kadar olanlar akut bel ağrısı olarak kabul edilir. Ağrının şiddeti günlük yaşantıyı etkilemeyen sadece belli hareketlerle orta çıkan ağrılardan, kişiyi hareketsiz bırakacak düzeye kadar olabilir. Ağrının oluşumunda kilo, fiziki aktivite, meslek, sigara alışkanlığı, oturma pozisyonu, gece yatış şekli ve yatağın yapısı, hatta kişinin psikolojik durumu etkilidir. Bunun yanında bel ile ilgisi olmadığı halde böbrek hastalıkları, kadınlarda yumurtalık iltahabı, pelvik iltahabi hastalıklar ve bazı karın içi organları ile ilgili hastalıklar bel ağrısı yapabilir veya bel ağrıları ile karışırlar.

Mikrodiskektomi 3 mesafeye kadar olan müdahalelerde başarı ile kullanılan bir yöntemdir. Bel ilgili hastalıklarda diğer tedavi yöntemlerinin başarısız kaldığı, istenen sonucun elde edilemediği yada nörolojik hasarın tespit edildiği durumlarda cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Cerrahi tedavide genel prensip hastaya ve dokularına en az zarar veren ve en az riske sokan, komplikasyon riski en az yöntemin tercih edilmesidir. Bu arada kişinin daha önceden sahip olduğu sistemik hastalıklar, yaş ve hasta-hekim uyumu çok önemlidir. Gereğinde hasta dahiliye, kardioloji ve anestezi gibi ilgili branş doktorlarınca da değerlendirilerek en uygun tedavi yaklaşımı seçilir. Cerrahi yöntem olarak son 20 yıldır tüm dünyada ve ülkemizde Mikrodiskektomi gittikçe daha fazla tercih edilmektedir. Bu işlemde ameliyatlar yüksek büyütmeli mikroskoplar ile yapılarak gözle görülemeyen patolojiler tespit edilebilmekte ve dokular son derece ayrıntılı görülebilmektedir. Hastanemizde bundan bir aşama daha ileri gidilerek eğer kısıtlayıcı bir faktör yoksa Epidural-spinal Anestezi ile İnterlaminar Mikrodiskektomi gerçekleştrilmektedir. Bu yöntemde, klasik mikrodiskektominden farklı olarak ameliyatlar, 2 cm lik cerrahi kesiyle mikroskop eşliğinde sadece yumşak dokuların arasından ve kemik alınmadan gerçekleştirilmektedir. Bu sayede son derece konforlu ve güvenli bir ameliyat gerçekleştirilmekte, ameliyat sonrası dönemde de hızlı bir geri dönüş temin edilmektedir. Hastalar 6 saat içinde ayağa kaldırılmakta ve hastanede yatış süresi 1 gün ile sınırlanmaktadır. Hastaneden çıktıktan sonra 10 günlük yatak ve 10 günlük ev istirahati sonrası günlük iş ve sosyal yaşantılarına geri dönüş mümkün olmaktadır.

Beldeki kireçlenmelerde de, eğer diğer tedaviler yetersiz kalıyorsa, oluşan sinir sıkışıklıklarını azaltmaya yönelik gevşetici Epidural-spinal Anestezi ile Mikrocerrahi uygulanabilir. Bu işlem ile sinirlerin etrafında onların hareketini ve çalışması engelleyen fazla kemik dokuları tıraşlanarak alınır ve sinir rahatlatılır. Operasyonlar bu yöntemle tahmin edilenin üstünde yüz güldürücü sonuçlar verir.

Hafif düzeyedeki Bel kaymaları da Epidural-spinal Anestezi ile İnterlaminar Mikrodiskektomi ve disk mesafesine Chace uygulaması ile başarıyla tedavi edilebilmektedir. Daha ileri bel kaymalarında, gereken sinir rahatlatma ve omurga stabilizasyon işlemleri uygulanarak kısa süre sağlığına kavuşması temin edilebilmektedir.

Tüm işlemler %90-95 başarı oranı gerçekleştrilmekte, ameliyat sonrası dönemde önerilere uyulduğu takdirde son derece iyi sonuçlar alınmaktadır. Başarı uzun dönemde kişinin genetik yapısı, kilosu, mesleği, sigara alışanlığı ve egzersiz programına uyumu ile orantılı olarak artmaktadır. Üçüncü haftadan sonra başlayan, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon kontrolünda bir programın uygulanması ilerisi için faydalı olacaktır.

Tüm tedavilerde, hasta ile hekim arasında uyum çok iyi olmalı karşılıklı olarak beklentiler, istekler ve olası riskler tüm çıplaklığı ile ortaya konmalıdır. Uygun boy-kilo oranı, bel kaslarını kuvvetlendirmeye yönelik iyi bir egzersiz planlaması, ters ve ağır hareketlerden kaçınma, sigaradan uzak bir hayat, uzun vadede kaliteli ve ağrısız bir ömrün garantisi olabilir Bel ve sırt ağrıları, soğuk algınlıklarından sonra hayatımız boyunca karşılaştığımız en sık problemlerden biridir. Bel ağrısı bir hastalık olmayıp bir belirtidir ve bel ile ilgili bazen de ilgisiz pek çok rahatsızlığın habercisidir. Halk arasında bilinen isimleri ile lumbago, siyatik ( Bel kayması farklı bir hastalık grubunu temsil eder ve çoğu zaman yanlış kullanılmaktadır) daha sık orta yaş grubunda izlenir ve devam süresine göre 3 aya kadar olanlar akut bel ağrısı olarak kabul edilir. Ağrının şiddeti günlük yaşantıyı etkilemeyen sadece belli hareketlerle orta çıkan ağrılardan, kişiyi hareketsiz bırakacak düzeye kadar olabilir. Ağrının oluşumunda kilo, fiziki aktivite, meslek, sigara alışkanlığı, oturma pozisyonu, gece yatış şekli ve yatağın yapısı, hatta kişinin psikolojik durumu etkilidir. Bunun yanında bel ile ilgisi olmadığı halde böbrek hastalıkları, kadınlarda yumurtalık iltahabı, pelvik iltahabi hastalıklar ve bazı karın içi organları ile ilgili hastalıklar bel ağrısı yapabilir veya bel ağrıları ile karışırlar.

Omurga sistemimiz, baştan karın içi organlarına kadar vücudumuzun tüm ağırlığının 2/3 taşıyan aynı zamanda buradaki kas-bağ dokusu ile ayakta dik durmamızı temin ederek yürümemize yardımcı olan çok önemli bir yapıdır. Üst üste dizilmiş tespih taneleri gibi 24 ü hareketli toplam 30 adet omurga kemiği, hepsinin ortasında tüm organların çalışmasını düzenleyen ve hareketimizi temin eden omur iliğin geçtiği uzun bir tünel ve her omurun arasında süspansiyon görevi gören disklerden oluşmuştur. Ayrıca her bir omurga kemiği ile eş zamanlı sağa ve sola birer adet ağaç dalı benzeri sinir kökleri çıkar. Bu yapılar omurga, etrafını saran sağlam kas ve bağ dokuları ile çevrelenmiştir. Tüm bu yapılar birbiri ile ilişkili ve eş güdüm halinde işlevlerini yerine getirirler. Bunu yaparken dik hale getirilmiş boğaz köprüsü ve ağırlığı taşıyan halatların gösterdiği karşı direnç benzeri, olağan üstü bir yüke karşı kişiyi ayakta ve dik tutmaya çalışırlar. Bu açıdan aslında bel ve sırt kasları ile bağ dokuları devamlı stres ve yük altındadır. Bu kadar büyük ağırlığa karşı koyan bu yapının incinmesi veya bir takım rahatsızlıklarının ortaya çıkması oldukça kolaydır. Sistemin mekanik olarak zorlanması, ek yük binmesi, uygunsuz pozisyonda uzun süre kalınması sonucu bel ve sırt ağrıları ortaya çıkar. Başka bir deyişle tüm bel ve sırt ağrılarının % 80 i kemik, kas ve bağ dokularında organik bir bozukluk olmaksızın ortaya çıkan Mekanik Bel ve Sırt Ağrılardır. En sık oluş biçimi ağır bir eşya kaldırmak, sürüklemek, itmek şeklinde olabileceği gibi ani yere eğilmekle de çıkabilir. Bu tür ağrılar 48- 72 saat içinde istirahat ağrı kesiciler ve sıcak uygulaması ile azalır, 1-2 hafta içinde tamamen geçer. Uzaması halinde başka hastalıklar düşünülmelidir.

Vücutta 24 adet hareketli omur arasında bulunan ve süspansiyon görevi gören jelatinöz kıvamdaki disk dediğimiz yapılar, fiziki travma, ters hareket veya beslenmesi ile ilgili problemler nedeni ile normal yapıları bozularak şekil ve yer değiştirebilir, çok yakınındaki sinirleri veya omuriliği sıkıştırabilir. Bunun sonucunda değişik düzeylerde belde, ayaklarda ve ayak parmaklarında ağrılar, uyuşukluklar, kuvvet kaybı hatta idrar ve büyük abdest çıkışında denetimsizlikler ortaya çıkar. Ağrı, hareketle artan, belden başlayıp kalça içinde bıçak saplar tarzda ayak parmakları veya topuğa kadar uzanan, beraberinde veya tek başına uyuşukluk, kuvvet kayıpları ortaya çıkarabilir. Kimi zaman da kişiler özellikle yol yürümekle şikayetlerinin artığı ve dinlenmekle azaldığını söylerler. Bu şikayetlerin varlığı berberinde muayene bulgularının pozitifliği bizi bel fıtığı tanısına yaklaştırır.

Bel ve sırt ağrısı yakınması olan hastaların tanısında hastalığın hikayesi, nörolojik muayene beraberinde radyolojik incelemeler ile % 98 doğrulukta tanı koydurur. Radyolojik incelemeler son derece yol gösterici olmala birlikte tek başına anlamlı değildir. Başlangıç aşamasında direkt röntgen, kan tetkikleri daha sonra bilgisayarlı tomografisi, EMG (Elektromiyografi) ve cerrahi gerekiyorsa yada hala tanı konamamışsa manyetik rezonans görüntüleme (MRG) incelemeleri gerekebilir. Bunlarda hiç biri tek başına yeterli değildir.

TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Bel ile ilgili rahatsızlıklar kireçlenme, bel fıtığı, bel kaymaları ve romatizmal hastalıklar ilerleyici rahatsızlıklardır. Tedavinin amacı hastalığın ilerlemesine engel olmak, nörolojik hasarı engellemek veya olmuşsa geri döndürerek normal fiziksel aktiviteyi tekrar temin etmek. Bu amaçla:uygulana tedavi yöntemleri şöyle özetlenebilir

A) Akut Dönemde

1) Tutucu tedavi

I. İlaç Tedavisi, ağrı kesici ve kas gevşetici

II. Mutlak yatak isitirahati ( Ayağa kalkmadan 7-10 gün )

III. Bölgesel Sıcak uygulaması

IV. Traksiyon ve korse? ( Traksiyon yani çekme yararı konusunda tartışmalar mevcuttur. Son gelişmeler çerçevesinde artık uygulanmamaktadır. Korse kullanımı ise özel durumlar dışında tavsiye edilmez. )

B) Kronik Dönemde

1) Fizik Tedavi

I. Uzman kişilerin denetiminde uygulanan tedavilerdir. Hastalığın tedavisinden çok ağrının ve sinir çevresinde ödemin azalması, kasların gevşemesine yardımcı olurlar.

II. Kaplıca Tedavisi: Dahiliye ve kardioloji doktorlarının izni ile fizik tedavi uzmanın önerileri doğrultusunda en az 3 hafta olacak şeklide ve uygun tür kaplıca seçimi ile faydalıdır. Ancak mevcut patolojiyi yok etmez, ağrıya yöneliktir.

2) Egzersiz Tedavisi ve Bel okulu: Cerrahi öncesi veya sonrası hekimin önerisiyle Fizik tedavi Uzmanının tavsiye ve değerlendirmeleri ile bel-sırt kaslarının güçlendirmeye yönelik kişiye özel egzersiz programı uzun vadede gerçek anlamda koruyucu bir tedavi yaklaşımıdır. Bu tedavi sabırla ve düzenli şekilde uygulandığında bel fıtığı ve kireçlenme oluşumunu engellemekte ve var olanların kötüleşmesini yavaşlatmaktadır.

2) Cerrahi tedavi: Bel fıtığı konusunda çok farkı yöntemler olmasına karşılık (Laser terapi, Kemonükleozis, makrodiskektomi vb.) bu gün tüm dünyanın tercih ettiği yöntem mikrodiskektomidir. Bir günlük hastanede yatış süresi, cerrahi sonrası 2-3 haftalık bir dinlenme sürecinden sonra normal yaşantısına dönen hastalar bundan sonra hayatlarında daha önceden yaptıkları hatalarını tekrarlamamak kaydı ile tam şifa elde ederler.

Mikrodiskektomi 3 mesafeye kadar olan müdahalelerde başarı ile kullanılan bir yöntemdir. Bel ilgili hastalıklarda diğer tedavi yöntemlerinin başarısız kaldığı, istenen sonucun elde edilemediği yada nörolojik hasarın tespit edildiği durumlarda cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Cerrahi tedavide genel prensip hastaya ve dokularına en az zarar veren ve en az riske sokan, komplikasyon riski en az yöntemin tercih edilmesidir. Bu arada kişinin daha önceden sahip olduğu sistemik hastalıklar, yaş ve hasta-hekim uyumu çok önemlidir. Gereğinde hasta dahiliye, kardioloji ve anestezi gibi ilgili branş doktorlarınca da değerlendirilerek en uygun tedavi yaklaşımı seçilir. Cerrahi yöntem olarak son 20 yıldır tüm dünyada ve ülkemizde Mikrodiskektomi gittikçe daha fazla tercih edilmektedir. Bu işlemde ameliyatlar yüksek büyütmeli mikroskoplar ile yapılarak gözle görülemeyen patolojiler tespit edilebilmekte ve dokular son derece ayrıntılı görülebilmektedir. Hastanemizde bundan bir aşama daha ileri gidilerek eğer kısıtlayıcı bir faktör yoksa Epidural-spinal Anestezi ile İnterlaminar Mikrodiskektomi gerçekleştrilmektedir. Bu yöntemde, klasik mikrodiskektominden farklı olarak ameliyatlar, 2 cm lik cerrahi kesiyle mikroskop eşliğinde sadece yumşak dokuların arasından ve kemik alınmadan gerçekleştirilmektedir. Bu sayede son derece konforlu ve güvenli bir ameliyat gerçekleştirilmekte, ameliyat sonrası dönemde de hızlı bir geri dönüş temin edilmektedir. Hastalar 6 saat içinde ayağa kaldırılmakta ve hastanede yatış süresi 1 gün ile sınırlanmaktadır. Hastaneden çıktıktan sonra 10 günlük yatak ve 10 günlük ev istirahati sonrası günlük iş ve sosyal yaşantılarına geri dönüş mümkün olmaktadır.

Beldeki kireçlenmelerde de, eğer diğer tedaviler yetersiz kalıyorsa, oluşan sinir sıkışıklıklarını azaltmaya yönelik gevşetici Epidural-spinal Anestezi ile Mikrocerrahi uygulanabilir. Bu işlem ile sinirlerin etrafında onların hareketini ve çalışması engelleyen fazla kemik dokuları tıraşlanarak alınır ve sinir rahatlatılır. Operasyonlar bu yöntemle tahmin edilenin üstünde yüz güldürücü sonuçlar verir.

Hafif düzeyedeki Bel kaymaları da Epidural-spinal Anestezi ile İnterlaminar Mikrodiskektomi ve disk mesafesine Chace uygulaması ile başarıyla tedavi edilebilmektedir. Daha ileri bel kaymalarında, gereken sinir rahatlatma ve omurga stabilizasyon işlemleri uygulanarak kısa süre sağlığına kavuşması temin edilebilmektedir.

Tüm işlemler %90-95 başarı oranı gerçekleştrilmekte, ameliyat sonrası dönemde önerilere uyulduğu takdirde son derece iyi sonuçlar alınmaktadır. Başarı uzun dönemde kişinin genetik yapısı, kilosu, mesleği, sigara alışanlığı ve egzersiz programına uyumu ile orantılı olarak artmaktadır. Üçüncü haftadan sonra başlayan, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon kontrolünda bir programın uygulanması ilerisi için faydalı olacaktır.

Tüm tedavilerde, hasta ile hekim arasında uyum çok iyi olmalı karşılıklı olarak beklentiler, istekler ve olası riskler tüm çıplaklığı ile ortaya konmalıdır. Uygun boy-kilo oranı, bel kaslarını kuvvetlendirmeye yönelik iyi bir egzersiz planlaması, ters ve ağır hareketlerden kaçınma, sigaradan uzak bir hayat, uzun vadede kaliteli ve ağrısız bir ömrün garantisi olabilir

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp