Baş Ağrılarının Çeşitleri

Baş Ağrılarının Çeşitleri : DAMAR BAŞ AĞRILARI: En sık karşılaşılan baş ağasıdır. Beyin ve beyin zaa içinde bulunan damarlaan heyecan, korku, endişe ve sinirlenme gibi sebeplerle genişlemeleri sonucu ortaya çıkar. İtiraf etmek gerekirse, bu tip baş ağnla- nnda aspirin ve benzeri teskin edici ilâçların tesiri oldukça sınırlıdır. Çünkü bu baş ağasını çağıran biziz. Dolaysiyle onu geri gönderecek olan da yine biziz...Damar baş ağasından kurtulmanın çaresi, üzülmekle, sinirlenmekle karşı karşıya olduğumuz problemi çözemeyeceğimizi hatta daha da çıkmaza sokacağımızı kabul etmektir. Üzüntünün sebebi, ya problemi olduğundan büyük görmekten ya da çözmek için yeterli gayret vecesareti gösterememekten kaynaklanır.Damar ba- şağnlanmn bir başka sebebi de “menfi duygulandır. Bir büyüğümüz der ki: “Haset duygusu önce hâsidi ezer.”Yâni, kıskançlık duygusu önce kıskanç kişiyi ezer. Kumarhaneler, meyhaneler, hapishaneler, tımarhaneler, hastahaneler ve daha bilmem ne haneler, menfi duygulann esiri olmuş insanlarla doludur.

Eğer bir cemiyet “hayat bir mücadeledir” felsefesini düstur edinmiş ise; o cemiyet hastadır. Zira böyle bir toplulukta güçlüler söz sahibi olacak; zayıflar ezilecektir. Güçlülerin haklı, zayıfların haksız düştüğü bir toplumda zulüm var demektir. Halbuki gerçek adalette ancak haklı olan güçlüdür.Fıtrat (yaratılış) kanunlarını dikkatli bir gözle ve sağlam bir akılla incelediğimiz zaman; hayatın bir mücâdeleden değil, bir yardımlaşmadan ibaret olduğunu görürüz. Şöyle ki: Güneş ısı ve ışığı ile, atmosfer havası ile, bulutlar yağmuru ile, ağaçlar meyveleriyle yardımımıza koşuyorlar. Güneş -akşam battıktan sonra- sabah doğmak istemezse; onu geri getirecek kimdir? Feza denizinde bir gemi gibi yüzen dünyamız, silkenip bizi sırtındanaııverse; onu durduracak kimdir? Koyun bize süt, tavuk bize yumurta, an bize bal vermek zorunda mıdır? Doğduğumuz zaman, kafatasımızın içine beyin yerine bir et parçası konsa; bize akıl verecek kimdir?Vahşi bir aslanın bile yavrusuna hizmet etmesi nasıl bir mücâdeledir? Hiç yavrusunu sokmuş yılan ve akrep var mıdır? Aynı yerde hava âlemi, ısı âlemi, ışık âlemi, ses âlemi, çekim âlemi, elektrik âlemi, mikrodalgalar âlemi ve daha bir çok âlemler iç içe bulunduklan, aynı mekânı paylaştıklan, halde birbirlerinin görevine engel olmamalan, hatta birbirlerine yardım etmeleri nasıl bir mücadeledir?Hayatı bir mücâdele kabul edenler, yardımlaşma duygusundan mahrum, egoist tabiatlı kimselerdir. Egoyu doyurmak mümkün değildir. İnsanoğlu, cemiyet halinde yaşamak ve yekdiğerine yardım etmekiçin yaratılmıştır.

Çamura düşen bir ihtiyan görseniz, başınızı çevirip geçer misiniz? Kundağına sanlı bir bebeğin duvar dibine bırakıldığını görseniz, onun ağlamalanna kulak tıkayıp “bana ne hayat bir mücâdeledir, bu mücadelede zayıflara yer yok” der geçer misiniz?İnsan sadece etten, kemikten ve kandan yapılmış, sıradan bir makina değildir. Onun yemek, içmek, giyinmek, bannak bulmak, uyumak gibi fiziki ihtiyaçlannın ötesinde, doyurulması lâzım gelen ruhsal ihtiyaçlan da vardır. İşte bizi hayvandan ayıran fark buradadır. Akıl, ruha açılan bir penceredir. Eğer bu pencereyi ruha kapatacak olursak, menfi duygulan kendi irademizle dâvet etmiş oluruz. Allah’ı, âhiret gününü inkâr eden ateistler veya bunda şüphesi olan septist kimseler ruhsal bunalımlardan yakasını kurtaramazlar. Böyle insanlar, ölüm korkusunu asla yenemezler. Hastalanmaktan, yaşlanmaktan, işini kaybetmekten, fakir düşmekten daima korkarlar. İnançlı bir ihtiyarla, inançsız bir ihtiyan yanyana koydukla- nnda, sadece yüzlerine bakarak, “bu inançsızdır” diyebilirsiniz... Eğer bir istatistik yapmak mümkün olsaydı, psikolojik sebeplere bağlı baş ağrılarından şikâyet eden kimselerin ekserisinin inançsız veya inancı zayıf kimseler olduğu rahatlıkla tesbit edilebilirdi. Zira insanı huzursuz eden, menfi duygular ve bu duygulann sebep olduğu menfi davranışlardır. Ruh ve dolaysiyle akıl, menfi davranışlardan rahatsız olur.

Yalan söyleyen, başkalarını aldatan, haram yoldan kazanç sağlayan, mal ve mevki uğruna zayıflanezen hangi insan vicdan huzuru içinde yatağına uzanabilir? Halbuki dini emirler bu menfi davranışlann tümünü yasaklar ve inançlı kimseleri onlardan uzak tutar.Nobel ödülü sahibi Fransız doktor Alexis Carrel diyor ki: “îç organlan ve sinir sistemi en güzel ibâdet anında çalışır.” Evet, Allah’a ve ahiret gününe inanan, ibâdetlerini yerine getiren akıllı mü’minler, kolay kolay psikolojik rahatsızlıklara duçar olmazlar.
MİGREN: Genellikle başın yan kısmında görüldüğü için “yanm baş ağnsı” diye de isimlendirilir. Sinirleri hassas kadınlarla hırslı erkeklerde sık rastlanmak- tadır. Nöbetler şeklinde gelir. Birkaç ayda bir tekrarladığı gibi, haftada iki defa gelen ilerlemiş nöbetler de vardır.Nöbet gelmeden bir gün önce, hasta kendisini huzursuz ve gergin hisseder. Ağn, başın yansında zonklama ile kendisini belli eder. Göz önünde siyah benekler veya ışıklar uçuşur. Görüş flulaşır. Bulantı ve kusma baş gösterir. Bazan konuşma güçlüğü de çekilir.Migrenin, gece nöbetleri şeklinde gelen bir cinsi de vardır. Baş ağnsı ile birlikte hasta uyanır. Gözler sulanır, burun akar. Yataktan kalkınca belirtiler kendiliğinden kaybolur.Asıl migrende belirtiler yanm saat içinde kaybolur ve yerini altı saat kadar devam eden bir baş ağnsma terkeder.Migrenin kesin sebebi henüz bilinmemektedir. Bazı kimselerde aşın bir sıkıntı veya hastalık sonrasında ortaya çıkmakta; hastalık iyileştiği halde, migrendevam edebilmektedir. Genellikle ihtiraslı zeki kimselerle sinirleri hassas kadınlarda görüldüğünden nevrozla ilgili olduğunu ileri süren hekimler çoğunluktadır.Migren, genellikle, ergenlik çağı ile elli yaş arasında ortaya çıkmaktadır. Kesin bir tedavi şekli yoktur. Manevi telkinle düzelme gösteren vakalar çoktur. Huzursuzluktan uzak bir aile ve iş çevresi, dini inançların takviyesi, kişinin sevildiğini ve sayıldığını; cemiyet içinde bir yeri olduğunu bilmesi, organik sebeplere dayanmayan her psikolojik rahatsızlıkta olduğu gibi migrende de iyileşme yönünde müsbet tesirlere sahiptir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp