Astım Hastalığı Tedavisi

Astım Hastalığı Tedavisi :

Astımın tedavisine doğal yaklaşımda ilk adım allerjik eşiği düşürmektir. Allerjenlere giderek artan biçimde maruz kalmak sonunda belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur. Allerji eşiğini düşürmek ve aynı zamanda çoğu olguda allerjenleri elimine etmek yoluyla allerjik sürecin önüne geçilebilir. Allerjik eşiği düşür menin 2 ana yolu vardır: inhale edilen aller jenlere (aeroallerjenler) olabildiğince az maruz kalmak, besinsel allerjenlerin tüketimim azaltmak.

Bu önerilerin yanı sıra sağlıklı bir yaşan: tarzı benimsemek de allerjileri önemli oranda azaltabilir. Yakın tarihlerde 706 Japon fabrika işçisi ile gerçekleştirilen bir çalışmada, sağlık lı bir yaşam tarzının IgE düzeylerini düşürcülüğü, halbuki sağlıksız yaşam tarzının IgE düzeylerini yükselttiği görülmüştür.5 IgE düze lerini yükselten yaşam tarzı faktörleri arada kötü beslenme alışkanlıkları, alkol ve kullanımı, yüksek stres yer almaktadır Aeroallerjenlerden Sakınmalerjik eğilimleri azalttığı görülmüştür.

Polenler, hayvan tüy ve epitelleri, akarlar gibi hava yoluyla taşınan allerjenlerden tamamen kaçınmak çok güç olabilir ama bunu kısmen de olsa sağlamak için gereken önlemler alınabilir. Kedi, köpek, halı, kilim ve döşeme gibi allerjenlerin toplanabileceği yüzeylerden kurtulmak atılacak ilk adım olabilir. Eğer bu gerçekleştirilemiyorsa hiç değilse yatak odasının allerjenlerden temizlenmiş olmasına dikkat edilmelidir. Şilte antiallerjik plastiğe sarılmalıdır, yatak takımları her hafta sıcak suda ve katkısız-kokusuz çamaşır tozuyla yıkanmalıdır ve odanın havasını temizleyici bir makine kullanılmalıdır. En iyi mekanik hava temizleyiciler HEPA filtreli olanlardır; bunlar merkezi ısıtma sistemine de takılabilir. Bu makineler klima satan dükkanlarda bulunur.

Besin Allerjileri

Pek çok araştırma besin allerjilerinin astımda önemli bir rol oynadığını göstermiştir (bkz. BESİN ALLEREJİLERİ). Besinlere verilen ters tepki ani ya da gecikmeli olabilir. Çocuklarla gerçekleştirilen çift kör besin yüklemesi çalışmalarında anında ortaya çıkan besin duyarlılıklarının (sıklık sırasına göre) yumurta, balık, kabuklu deniz mahsulleri, fındık ve fıstıklara karşı geliştiği görülmüştür. Gecikmeli duyarlılığa yol açan gıdalar (sıklık sırasına göre) süt, çikolata, buğday, turunçgiller ve gıda boyaları olmuştur.8 Eliminasyon diyetleri allerjenlerin belirlenmesi ve astımın tedavisinde başarılı ol¬muştur; özellikle bebeklerde önemli bir di-agnostik ve terapötik bir araçtır.11 Yaşamın ilk iki yılında yaygın allerjenlerin beslenme dışında tutulması yüksek risk grubundaki çocuklarda (aile hikayesi olan çocuklar) al-

Hipoklorhidri

1931 de iki yüz astımlı çocuğun gastrik asıl boşaltımını ayrıntılı şekilde inceleyen bir araştırmada çocuklardan yüzde seksenin gatrik asit salgısını normal düzeyden düşük olduğu görülmüştü.13 Bu yüksek orandaki düşük gastrik asit boşaltımının, bu çocuklarcL besin allerjilerinin gelişimine yatkınlık yarayabileceğine işaret etmektedir. Aynı zamane, rotasyon ve/veya eliminasyon diyetlerinin bir şansı üzerinde de etkisi olabilir ve durum düzeltilmediği takdirde daha başka besin alerjilerinin gelişimine yol açabilir.

Besin alerjilerinin astım hastalarında görülen sızıntılı bağırsak sendromundan da sorumlu olduğu düşünülmektedir.14 Bağırsak geçirgenliğinin artması sonucu bağışıklı siste: nin antijen yükü de artar. Başka bir deyişle c: intestinal bariyer geçirgenliğinin artmasıy normalde emilimleri gerçekleşmeyecek ç büyük moleküller vücuda girmeyi başarır. A* tan bu antijen yükü bağışıklı sistemini zor ve diğer başka allerjilerinin oluşma riskini artırır. Aynı zaman da astıma yol açabilen. d laşım sistemindeki allerjik bileşenlerin duz yini de artırır. Allerjiye yol açan besinler ek hal belirlenip diğer allerjilerin oluşumunu c lemek önemlidir.

Candida albicans

Yaygın bir mantar türü olan Candida a cans'm gastrointestinal sistemde aşırı bu mesi astım dahil allerjik durumlara ne. olan bir faktördür. Görünüşe göre, C 1« cans'm ürettiği bir asit olan proteaz aile sebep olur.15 Uygun tedavinin izlennı (bkz. KANDİDİYAZİS) pek çok astım sunda önemli klinik iyileşme görülmüşt ı
Vegan Tarzı Beslenme

1985'te gerçekleştirilen bir araştırmayı tamamlayan (dokuz kişi araştırmadan ayrılmıştır) yirmi beş hastanın yüzde doksan ikisinde uzun dönemli bir vegan diyet (tüm hayvani ürünlerin elimine edilmesi) sonucunda önemli iyileşme görülmüştür.16 İyileşme bir dizi klinik değişkenle tespit edilmiştir: Solunum fonksiyon testinde birinci saniyedeki zorlu ekspiratuvar volüm (FEVİ), akciğer kapasitesi, fiziksel çalışma kapasitesi ve kanda IgM, IgE, kolesterol, trigliserit düzeyleri. Araştırmacılar ayrıca bulaşıcı hastalık kapma eğiliminde de azalma görmüştür. Göz önünde tutulması gereken nokta, hastaların yüzde yet¬miş birinde dört ay içinde astım önemli ölçüde iyileşmesine ya da tamamen ortadan kalkmasına rağmen, sonuçta elde edilen yüzde doksan ikilik seviyeye ulaşmak için bir yıl di¬yet uygulanması gerekmiştir.

Vegan diyetinden tüm et, balık, yumurta ve süt ürünleri çıkarılmıştır. Tek içecek suyu kaynak suyu olmuştur (klorlu musluk suyu özellikle yasaklanmıştır) ve kahve, çay, çikolata, şeker, tuz kullanılmamıştır. Bitkisel baharatlara izin verilmiş ve günde bir buçuk litre su ve bitki çayına izin verilmiştir. Bol bol kullanılan sebzeler marul, havuç, pancar, soğan, kereviz, lahana, karnabahar, brokoli, salatalık, enginar, turp, ısırgan otu ve soya ile bezelye hariç tüm fasulye türleri. Patatese çok az miktarda izin verilmiştir. Serbestçe tüketilen meyveler; çilek, yaban mersini, böğürtlen gibi kırmızı zarlı meyveler, erik ve ar¬mut olmuştur. Elmalara ve turunçgillere yer verilmemiştir; tahıllar ya tamamen elimine edilmiş ya da son derce kısıtlanmıştır.

Bu beslenme rejiminin yararlı etkileri, muhtemelen üç farklı alanla ilişkilidir: (1) be-sinsel allerjenlerin eliminasyonu, (2) prostaglandin metabolizmasında değişim, (3) antiok-sidan besinlerin ve magnezyumun daha yüksek oranda tüketimi. Besinsel allerjenlerden sakınmanın önemine değinilmişti. Prostaglan¬din metabolizmasındaki değişimin nedeni hayvani ürünlerden türeyen araşidonik asidin elimine edilmesidir ve bunun etkisi oldukça önemlidir. Araşidonik asitten türeyen prostaglandinler ve lökotrienler astımda görülen allerjik reaksiyonlara önemli katkıda bulunur. İltihaba yol açan bu bileşenlerin yola çıkış noktası olarak araşidonik asidin miktarının azaltılması vegan diyetinin etkisini kısmen de olsa açıklar. Prostaglandin metabolizmasındaki değişimin yararlı etkileri ve astımın önlenmesinde besinsel antioksidanların artırılmasının rolü ayrıca açıklanacaktır (bkz. Omega-3 Esansiyel Yağ Asitleri).

Vegan diyet çalışmasında, hastaların sağlıklarının iyileşmesinin yanı sıra iki önemli etki daha gözlenmiştir. Öncelikle, sağlık harcamalarında önemli bir düşüş olmuştur; hastalar ortalama on iki yıldır kortikosteroid ve di¬ğer ilaçlar kullanmaktaydılar. İkincisi, araştırmacıların belirttiğine göre, hastalar sağlıkları ile ilgili daha büyük sorumluluk duygusu kazanmışlardır.

Omega-3 Esansiyel Yağ Asitleri

Nüfus araştırmalarında haftada birden fazla balık yiyen çocukların düzenli balık yemeyen çocuklara göre astıma yakalanma risklerinin üçte bir oranında daha az olduğu görülmüştür.17 Pek çok klinik araştırma, omega-3 yağ asitlerinin tüketimini artırmanın (EPA yani ei-kosapentaenoik asit ve DHA yani dokosahek-sanoik asit içeren balık yağları alarak) astım tedavisinde önemli yarar sağladığını göstermiştir. Özellikle hava yollarının alerjenlere verdiği yanıtta iyileşme görülmüş ayrıca solu num işlevinde de iyileşme tespit edilmiştir.

1819 Bu yararlar, hücre zarında omega-3'ün omega-6 yağ asitlerine oranını artırmak ve böylece araşidonik asidin varlığını azaltır. Özellikle, omega-3 yağ asitlerinin sindirimi lö-kotrien sentezinde önemli bir sapmaya yol açar. Son derece iltihap yapıcı 4-serisi lökotri-enlerden daha az iltihap yapıcı 5-serisi loköt-rienlere dönüşüm olur. Bu dönüşüm astım belirtilerinin hafiflemesiyle doğrudan ilişkili¬dir.20 Hücre membranlarını omega-3 yağ asit¬lerinin tarafını tutacak şekilde değişime uğratmak için zaman gerektiğinden, yararların gö¬rülmesi bir yıl kadar sürebilir.

Gıda Katkı Maddeleri

Astımın denetim altına alınmasında sentetik gıda katkı maddelerinin eliminasyonu hayati önem taşır.21 Yapay boyalar ve koruyucular yi¬yecek, içecek ve ilaçlarda yaygın şekilde kullanılır. En yaygın kullanılan boyar maddeler tartrazin (oranj), sunset yellow (sarı), ama¬ranth (kırmızı), new coccine (kırmızı) ve pate blue'dur (mavi). Gıdalarda en yaygın kullanılan koruyucu maddeler sodyum benzoat, 4-hidroksibenzoat esterleri ve sülfür dioksittir. Hazır gıdalarda çeşitli sülfitler yaygın olarak kullanılır.
Yatkınlığı olan kişilerde tartrazin, benzoatlar, sülfür dioksit ve özellikle sülfitler astım nöbetlerine neden olur. Tahminlere göre, ortalama bir ABD vatandaşı günde 2-3 mg sül-fit tüketmektedir. Şarap ve bira içenlerde bu oran fazladan 5-10 mg artar.
Sülfit duyarlılığının sorumlusu olarak molibden yetersizliği düşünülmüştür.Sülfitleri nötralize eden enzimin (yani sülfit oksidazın) düzgün çalışması için molibden gerekir.

Triptofan Metabolizması ve Piridoksin Desteği

Astım hastası çocuklarda, triptofan adı ven len aminoasidin metabolizmasında bir bozuluk olduğu gösterilmiştir. Triptofan (pr teinin yapı taşlarından biri) serotonine dönü-türülür. Serotonin, astım hastalarında hava yollarının daralmasına neden olabilen bir bile şendir. Astım hastalarında kanda ve balgame. yüksek serotonin düzeylerine yaygın olara*, rastlanır ve idrarda serotoninin yıkımıyla oru ya çıkan 5-hidroksiindol asetik asit (5-HİA düzeyi de yüksek olur. İdrarda 5-HİAA düze astım belirtilerinin şiddetiyle korelasyon gösterir. Çift kör klinik çalışmalarda, bloke durumdaki triptofan metabolizmasının düzelti mesi amacıyla uygulanan ya triptofan kısıt... malı bir diyet ya da B6 vitamini desteğnin hastalara yarar sağladığı görülmüştü: B6 vitamini düzgün bir triptofan metabol ması için gereklidir.
B6 vitamini astım hastaları için doğruda da yararlı olabilir. Bir araştırmada, on beş ye tişkin astım hastasında B6 vitamininin aktif b çiminin kandaki düzeyi, on altı kontrolün düzeyinden anlamlı derecede düşük bulunmuştur. Ancak bu düzey yine de B6 vitamini ye tersizliğinde görülen düzeyin üzerindedir Hastalardan yedisinde günde iki defa 50 m^ B6 vitamini oral desteği bu düşük düzeylenr anlamlı şekilde artmasında yeterli olmamıştır Ancak yedi hastanın hepsi B6 vitamini aldıkları dönemde hırıltılı solunum ve astım nöbetlerinin şiddetinde ve sıklığında dramatik bir düşüş bildirmiştir. Bu sonuç, B6 vitaminini: yetersizliğinin belirgin olmadığı durumlard. bile astımın iyileştirilmesine yararlı olabileet ği anlamına gelir.
Altmış yedi astımlı çocukla yapılan bir lışmada günde 200 mg piridoksinin kullanılması gereken ilaçların (kortikosteroidler ve bronkodilatatörler) dozajında ve belirtilerde anlamlı düşüşe yol açtığı görülmüştür. Ancak çift kör bir başka araştırmada, astım belirtilerinin kontrolünde steroidlere bağımlı olan hastalarda B6 vitamini desteği anlamlı bir iyileşmeye yol açmamıştır.
B6 vitamini desteği, steroid kullanan hastalarda yarar sağlamadıysa da teofilin ile tedavi gören astım hastaları için kesinlikle önerilir. Teofilin B6 vitamininin aktif biçiminin düzeyini önemli ölçüde baskılar. Ek olarak, bir başka çalışmada B6 vitamin desteğinin teofilinin, yan etkilerini (baş ağrısı, mide bulantısı, sinirlilik, uyku bozuklukları vb.) anlamlı ölçüde azalttığı görülmüştür.

Antioksidanlar

Geçtiğimiz yirmi yıl içinde astım oranlarında görülen önemli artış kısmen antioksidan besin maddelerinin tüketimindeki azalmayla açıklanabilir. Bunlar arasında betakaroten, A, C ve E vitaminleri, ayrıca antioksidan savunma mekanizmaları açısından önem taşıyan çinko, selenyum ve bakır gibi mineral kof ak¬törler yer alır.30 Antioksidanlar, akciğerler için önemli savunma mekanizmalarını harekete geçirir. Antioksidan koruma önemlidir çünkü serbest radikaller ve diğer oksidasyona yol açıcı etkenler hem bronş daralmasını uyarır hem de diğer etkenlere verilen tepkiyi artırır. Astım, antioksidan mekanizmaların büyük oranda etkilediği bir başka inflammatuar/al-lerjik hastalık gibi durmaktadır.

C Vitamini

C vitamini, hava yollarını kaplayan mukozadaki ana antioksidan olduğu için akciğer sağlığı açısından özellikle önem taşır. Genel nüfusta C vitamini alımı ile astım oluşumu arasında ters bir korelasyon var gibidir. Bir başka deyişle C vitamini tüketimi düşük olduğunda astım oranının yüksek olduğu görülür. Bu ilişki, C vitamininin (diyette ve kanda) düşük düzeyde olmasının astım açısından bağımsız bir risk faktörü olduğunu gösterir. Bu teoriye destek veren iki bulgu söz konusudur: sigara içen ailelerin çocuklarında astım oranı daha yüksektir (sigara dumanı C ve E vitamininin respiratuar düzeylerini tüketir) ve erişkinlerde süre gelen astım belirtilerinin çevresel kaynaklı serbest radikaller yüzünden arttığı ve C vitamini desteğiyle azaldığı görülmüştür. Hem tedavi gören hem de görmeyen astım hastalarında kanda C vitamini düzeylerinin önemli ölçüde düşük olduğu görülmüştür.

32 Klinik bir perspektiften bakıldığında, astım hastalarının C vitaminine daha fazla gereksini¬mi olduğu görülmektedir. 1973'ten beri astım hastalarına C vitamini desteğini inceleyen on bir klinik araştırma gerçekleştirilmiştir.33 Bu araştırmalardan yedisinde günde 1-2 g C vitamini desteğinin solunum ölçümlerinde ve astım belirtilerinde önemli iyileşmeye yol açtığı görülmüştür. Solunumla alınan oksidanların giderek arttığı gerçeği ve solunum sisteminde C vitamininin antioksidan işlevinin daha iyi anlaşılması göz önüne alındığında bu doz önerisi uygun görülmektedir. Yüksek dozda C vitamini tedavisi aynı zamanda astım hastalarında histamin düzeylerini düşürerek de yarar sağlayabilir.

C vitamini histaminlere karşı pek çok açıdan etkilenir. Spesifik olarak, akyuvar hücrelerinin histamin salgılamasını önler ve hista-minin detoksifikasyonunu artırır. Yakın zamanlarda gerçekleştirilen bir araştırmada, akut ve kronik C vitamini uygulamasının anti-histamin etkileri ve sağlıklı erkek ve kadınlarda akyuvar hücreleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Kronik astım çalışmasında birinci, ikinci, beşinci ve altıncı haftalarda deneklere plasebo verilmiş; üçüncü ve dördünce haftalarda ise günde 2 g C vitamini içirilmiştir. Başlangıçtaki iki haftanın sonunda, dördüncü ve altıncı haftaların bitiminde açlık kan örnekleri toplanmıştır.

C vitamini uygulamasının ardından kanda C vitamini düzeyleri önemli ölçüde artmış, aynı haftalarda kandaki histamin düzeylerinin yüzde otuz seki düştüğü görülmüştür. Akyuvar hücrelerinin enfeksiyona cevap verme yetisi (kemotaksis) C vitamini uygulaması sırasında yüzde on dokuz artmış C vitamini bırakıldıktan sonra yüzde otuz düşmüştür. Akut astım ve C vitamini çalışmasında tek dozluk C vitamini alımını izleyen dört saat boyunca kanda histamin konsantrasyonu ve kemotaksis değişmemiştir. Bu sonuç, C vitamininin kandaki histamin düzeyini sadece uzun bir süre alındığı takdirde düşüreceğini göstermektedir. Allerjilere ya da iltihabi durumlara yatkınlığı olan kişilerin C vitamini tüketimlerini alacakları destekle artırmaları önerilir.

Flavonoidler

Görünüşe göre flavonoidler astım tedavisinde kilit rol oynayan antioksidanlardır. Çeşitli fla-vonoidlerin (başta kuersetin) mast hücrelerinden histamin salgılanmasını ve lökotrienler de dahil allerjiyle ilgili bileşiklerin üretimini baskıladığı gösterilmiştir. Ayrıca kuersetinin C vitaminini koruduğu ve mast hücreleri de dahil hücre zarlarını doğrudan stabilize ettiği bilinmektedir.

Flavonoid tüketimini artırmak için kersetin ya da flavonoid açısından zengin ekstreler alın. Bu ekstreler (üzüm çekirdeği, yeşil çay ya da Japon eriği yani Ginkgo biloba gibi) astım tedavisinde daha yararlı olabilirler zira kuerse-tine göre flavonoid emilimleri daha iyidir.

Karotenler

Karotenler solunum yolunu saran epitelyal tabakanın bütünlüğünü artırıp lökotrien oluşumunu azaltabilen kuvvetli antioksidanlardır. Bu etkilere dayanılarak, karoten bakımından zengin bir beslenmenin ya da karoten desteğinin yararlı olabileceği söylenir.

E Vitamini

E vitamininin antioksidan ve lökotrien oluşumunu baskılama etkisi, E vitamini desteğinin astımda yararlı olabileceğine işaret eder.

Selenyum

Astım hastalarında düşük selenyum düzeyleri görülmüştür. Selenyuma bağımlı antioksi dan enzim olan glutatyon peroksidiz allerj: yapıcı lökotrienlerin yıkımında önemli rol oynar. Astım hastalarında ayrıca düşük glutat yon peroksidiz bildirilmiştir.41 Glutatyon peroksidaz yetersizliğinin giderilmesinde selenyum desteği gerekir. Ayrıca selenyum deste ği, optimal bir glutatyon peroksidaz aktivite sağlayarak lökotrien üretimini azaltır.

BI2 Vitamini

Dr. Jonathan Wright'a göre, "B12 tedavisi ço cukluk astımında başlıca dayanak noktav dır." Bir klinik deneyde haftalık 1.000 mcg kas içi enjeksiyonu astım hastalarında kesı: bir iyileşme görülmesini sağlamıştır.45 Yirn iki hastadan on sekizinde egzersiz sırasınca nefes darlığı azalmış, iştah, uyku ve geıu kondisyonda düzelme görülmüştür. B12 viu mini özellikle sülfite duyarlı kişilerin teda sinde yararlı olduğu görülmüştür. Diğer t makolojik etkenlerle karşılaştırıldığında (ön sodyum kromolin, atropin, doksepin) en korumayı yükleme testi öncesinde ağızei verildiğinde (1 ila 4 mcg) göstermiştir.Bu etkiyi, sülfitin allerjik etkisini bloke eden sül-fit-kobalamin kompleksi oluşturarak gösterir.

Magnezyum

1912'de magnezyumun büyükbaş hayvanlarda bronşlarında düz kasları gevşettiği gösterilmiştir.47 Daha sonra, magnezyumun enjektabl biçimleriyle yapılan kontrolsüz araştırmalarda akut astım nöbetleri görülen hastaların tedavisinde yararlı etkileri ortaya konulmuştur
Ne yazık ki antihistamin ve bronkodilatatörlerin piyasaya çıkmasıyla umut vaat edici bu araştırmaların devamı gelmedi. Ancak ya¬kın zamanlarda magnezyumun astım tedavi¬sinde kullanımı yeniden ilgi çekmeye başladı. Hatta intravenöz magnezyum (toplamda 24,6 gramı geçmeyecek şekilde saat başı 2 g mag¬nezyum sülfat şeklinde) akut astım nöbetini durduracak denenmiş ve klinik olarak kabul edilmiş bir önlemdir.4953

Bu araştırmalarda, enjektabl magnezyum tedavisi uygulanmıştır ancak magnezyum durumunun restorasyonunda enjektabl magnez¬yumun zorunlu olmadığı gösterilmiştir (akut kalp krizi ya da akut astım nöbeti gibi acil müdahale gerektiren durumlar dışında).54
Oral magnezyum tedavisi vücuttaki mag¬nezyum depolarını artırabilir. Ancak dokularda magnezyum konsantrasyonunu anlamlı bi¬çimde artırmak için genelde altı hafta gerekir. Magnezyum alımı doğrudan akciğer işlevi ve astım şiddetiyle ilişkili olduğundan, takviye edilmesi yerinde bir karardır.55

Tuz

Artan tuz alımının bronş reaktivitesini ve astımdan kaynaklanan ölümleri artırdığı yönünde kuvvetli deliller vardır.56 57 Bronşların hista¬mine gösterdiği reaksiyonun derecesi artan besinsel sodyum ve yirmi dört saatlik idrarda sodyum atımıyla pozitif ilişkilendirilmiştir. Astımın şiddeti bronş reaktivitesinin derecesiyle ilişkili olduğundan, besinsel sodyum tü¬ketiminde yapılacak değişikliğin astım şiddetini etkileyeceği açıktır.

DHEA

Bir adrenal hormon olan DHEA'nın (dehidro-epiandrosteron) düzeyindeki düşüklüğün, kontrollerle karşılaştırıldığında astımlı post-menopozal kadınlar arasında yaygın olduğu görülmüştür.58 DHEA'nın astım hastalarında tedavi edici bir yararı olup olmadığının henüz gösterilmesi gerekmektedir. Ancak bağışıklık işlevlerindeki önemi göz önüne alındığında büyük olasılıkla olumlu etkisi görülecektir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp