Alkolün Zararlı Etkileri

Alkolün Zararlı Etkileri : Alkolün en önemli zararlı etkisi sinir sistemi üzerinedir. Karaciğer» kalb gibi organlara da etkisi vardır ve birçok besin maddesinin bedende kullanılmasını azaltırken, bazı besin maddelerine olan ihtiyacı da arttırmaktadır. Sürekli alkol alan kişiler daha az yaşamaktadırlar. Yapılan istatistikler, alkol alanların almayanlara oranla 12 yıl daha az yaşadıklarını göstermektedir.

Sinir sistemine etkisi: Alkolün en önemli etkisi beyin üzerinedir. Alkol kana karıştıktan 1-2 saniye sonra beyine gider. Merkezi sinir sistemini baskıya alır. Beynin her yanı aynı derecede etkilenmez. Serebellum (küçük beyin denge merkezidir) ve korteksin hareket ve ruhsal yapının merkezleştiği bölgeler fazla etkilenir. Kandaki alkol yoğunluğu % 0,05 gr. olduğunda, bu bölgelere etki başlar.

Bu durumda, kortekste kişiyi baskıda tutan merkez etkisiz kılınır ve kişide kendine güven ve güçlülük duygusu belirir. Konsantrasyon % 0,1 gr. iken sarhoşluk belirtileri başlar»Bu durum 70 kg.’lık bir kişinin 120 cc. viskiyi 1 saatte içmesi ile olabilir. Konsantrasyon % 0,2 gr. olduğunda, kişi kendini bilir, fakat hareketlerini denetleyemez (kontrol edemez). % 0,3 gr. olduğunda görme ve duymada bozulma % 0,4 gr. olduğunda solunum ve dolaşım sisteminde para- lizi (felç) olur, % 0,5 gr.'da kişi komaya girer ve organik yıkım başlar.Alkolün bu etkisi kişiden kişiye değişiklik gösterir.

Kimileri 30 cc alkol alsalar bile sallanır ve sersemler. Kimi kişiler ise çok fazla alkolü bir kerede alsalar da, bir değişiklik görülmeyebilir. Alkolün etkisi yaşa, cinse ve ırka göre değişmektedir.Alkolün sürekli kullanılması, uzun süre kullanılan ilâçlar için de söz konusu olduğu gibi beden alkole alışır. Böyle kişiler başlangıçta aldıkları alkolden çok daha fazla alsalar bile, davranışlarında bir değişme olmaz.

Ayrıca, uzun süre aikol aldıktan sonra birdenbire bırakanlarda, titreme, terleme, epilepsi (sara) ve deiirium (akıl bozukluğu) nöbetleri görülür.Bazı araştırıcılar, alkolün hepatoksik (karaciğer bozucu) etkisinin, alkol alan kişi yeterli bir diyetle beslendiğinde, hafiflemediğini ileri sürmektedirler. 'Karaciğerin alkolün toksik "(zehirli) etkisinden korunması için, protein dışında, riboflavin, nikotonik asit, vitamin B3 folik asit, Bi2 gibi vitaminlerin de yeteri kadar alınması gerekmektedir.Uzun süre alkol alanlarda iki tip karaciğer hastalığı görülmektedir.

1. Akut alkolik hepatit: Bu hastalıktaki belirtiler, alkolün doğrudan toksik etkisine bağlı görülmektedir. İştahsızlık, zayıflama, bulantı, kusma ve karın ağrıları başlıca bulgulardandır. Karaciğerde, yağlanma, akut alkolik hepatitle sık raslanır.

2. Alkolik siroz: Alkolün sirozla ilgisi Milâttan önceki çağlardan bu yana bilinmektedir. Alkol ve karaciğer sirozu arasındaki ilginin patojenisi (neden ve nasıl oluşu) halen tam anlamıyla aydınlanmış değildir.Sindirim sistemine etkisi: Genel olarak yemekten önce az; alkol alınımı iştahı arttırır ve yiyeceklerin sindirimini hızlandırır. Bu etki, midedeki alkol yoğunluğunun % 10'u geçmediği durumlarda midedeki asit salgısını artırmasından ileri gelir. Bu özellik ülserli hastalar için önem taşımaktadır. Fazla alkol alınırsa, sindirim enzimleri denatüre (aktivitesini yitirmek) olur, sindirim zorlaşır.

Mide mukozasında sıcaklık, yanma hissi ve ağrıya neden olur. Mide boşalımı gecikir ve çok fazla alınmasfnda pilor (mide kapısı) spazmından kişi kusar.Bazı araştırıcılar yemekten önce alınan alkolün mide boşalımı üzerine etkisini incelemişler, bunun için, hiçbir hastalığı olmayan yaşları 25-75 arası olan 8 kişiye test ve deneyler uygulamışlardır. Yemekten önce alınan 120 gr. viskinin midenin boşalma zamanını 99 dakika geciktirdiğini görmüşlerdir.Kalbe etkisi: Uzun süre alkol alan kişilerde kardiomiyopati (kalp hastalığı) görülmektedir.

Alkolik miyokardiyopatinin (kalp adalesinin hastalanması) kişide bir beslenme bozukluğu olmadan da oluştuğu görülmüştür. Bu, alkolün kalb adalesi üzerine doğrudan toksik (zehirli) etkisinden ileri gelmektedir.Alkol alındığında, ağız boğaz ve bronşlardaki sempatik sinir uçları uyarılır ve kalb atışı ile kanın damardaki akışı hızlanır. Alkol, ayrıca bedenin yüzey bölümlerindeki damarların genişlemesine yol açar. Buna karşın derindeki damarlar genişlemez. Tersine içteki organlar, yüzeyde fazla kan toplanmasını dengelemek için büzülürler.

Bu büzülme, beden içi ısısının düşmesine ve yaşam işlevlerinin yavaşlamasına neden olur.İşte, kalpteki hipertrofi (büyüme ve genişleme) damar sistemindeki bu değişmelerden dolayı oluşur.Damar genişleticidir diye, kalb hastalarına alkolün öğütlendiği görülmektedir. Oysa, yalnız yüzeysel damarları genişletmesi ve kalbin fazla alkolü okside edebilmek için, daha çok çalışması göz önüne alınırsa, bu önerinin geçersiz olduğu ortaya çıkmaktadır. Bazı kalb hastalarının alkol aldıklarında rahatladıklarını söylemeleri, alkolün bu gibilerindeki iç sıkıntısını gidermesinden ileri gelmektedir.Hormonlara etkisi: Burada yalnız birkaç hormona etkisi üzerinde duracağız.

a) Pltüiter beze (beyindedir) etkisi: Alkol alındığında fazla idrar yapma görülür. Bu durum alkolün böbreğe değil, pitüiter beze etkisinden ileri gelir.

b) Adrenal’e (böbrek üstü bezi salgısı) etkisi: Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda, alkolün adrenal bez hormonunun yapısındaki C vitamini ve kolesterol miktarını düşürdüğü görülmüştür. Bu durumda hormon görevini yapamamaktadır.

c) Seks hormonlarına etkisi: Alkolün seks hormonlarına bir etkisi yoktur. Az alkol alanlarda görülen cinse! istek, alkolün kişideki baskıyı kaldırmasından ileri gelir. Çok fazla alkol alındığında bu İstek artmaz, kişi tersine uykuya eğilim gösterir.

Alkol ve enfeksiyonlar: Daha önce belirtildiği gibi alkol beden içi ısısının düşmesine neden olmakta bu yüzden enfeksiyonlara direnç azalmaktadır.Alkol ve şişmanlık: Alkolün 1 gr.’ı 7 kalori vermektedir. Yağlardan sonra en fazla kalori veren madde alkoldür. Bu yüzden normal yiyeceklere ek olarak alınan alkol, enerji ihtiyacı için harcanacağından, öteki yiyecekler bedende yağ olarak depolanacaktır. Ayrıca alkollü içki içenle! çeşitli gıdaları meze olarak fazla yerlerse, kolaylıkla şişmanlık ortaya çıkabilir.

Besin maddelerine etkisi: Alkol birçok besin maddesinin bedende kullanımına etki ederek, yetersizlik ortaya çıkarır. Bu yetersizlikler bazı besin maddelerinin barsaktan emiliminin bozulması ve bazılarının da alkol oksidasyonu sırasında fazla kullanılmalarından ileri gelmektedir

Protein yetersizliği: Uzun süre proteinden fakir ve o oranda fazla ölçüde alkol alan kronik alkoliklerde, protein yetersizliği belirtileri görülür. Bu belirtileri; yağlı karaciğer, ödem (şişme), normosiîik anemidir (bir çeşit kansızlık).Ayrıca ince barsaklarda, amino asitlerin emilimini güçleştirmesinden protein yetersizliğine neden olmaktadır.Thiamin (Bj vitamini yetersizliği: Thiamin yetersizliği kronik alkolizmde en sık görülen belirtidir. Yetersizlik belirtileri, kronik alkoliklerde ihtiyacın şiddetine göre değişir.

Fakat yetersizliğin her derecesi kas ve sinir hücrelerini etkiler. Thiamin yetersizliğinn en haff ve basit belirtisi, poli- nöropatidir (çevresel sinirlerin hastalanması- ve yalnız kronik alkoliklerin, alt ekstremitelerine (bacaklar- etki eder. Belirtileri; reflekslerde azalma, kas krampları halsizlik, zayıflık, parastezi (uyuşma, karıncalanma) ve ayaklarda ağrıdır.Vitamin B6 yetersizliği: Kronik alkoliklerde, konvülsiyonlar (sarsıntılı nöbetler), kas güçsüzlüğü, uykuya eğilim, seboreik (yağlı) deri, glosit (ağızda dilde iltihap) görülebilir.

Sonuç:Bugün toplumda pek çok kişi alkollü içki kullanmaktadır. Fakat, alkol uzun süre ve fazla ölçüde alındığında, bir çok hastalığın ortaya çıkmasına neden olmakta ve var olan hastalıkları da ağırlaştırmaktadır. Alkolik siroz, kardiyomiyopati (kalb kası hastalığı), sinir sistemi bozuklukları, bazı besin maddeleri yetersizlikleri, alkolün oluşturduğu hastalıklardır.

Ülser, şeker, kalb ve karaciğer hastaları alkol alırlarsa, hastalıkları daha da ağır seyretmektedir.Alkol alan kişiler bu alışkılarından vazgeçemiyorlarsa, alım sıklığını azaltmalı, bir kerede çok fazla alınmamalı ve alkol alırken, özellikle protein ve B grubu vitaminlerden zengin yiyeceklerle beslenmelidirler.Tüm bunlara karşın, alkol toplumda köklü bir alışkanlık yaratmış, kişilerin vazgeçilmez bir parçası durumuna gelmiştir. Yukarıdaki bölümde, alkolün kötülükleri belirtilir gibi bir izlenim verilmişse de, bunun yanında, çağımızın yaşantısında sinirsel yönden yararları da olduğu açıktır.

Bilindiği gibi, çağımız stresler (sinirsel gerginlikler) çağıdır. Günlük olaylar, sos/al yapı, geçim zorlukları iş sorunları, kişisel duyarlık ve tedirginlikler insanları bunalımlara itmekte, bunları gidermek için bazı yollar denenmektedir. Aslında bu streslerin yaptığı zararlar, alkolün zararlarından çok daha fazla olabilir. Streslerin giderilmesinde, sosyal dirliğin sağlanması, ekonomik dengenin ve kişiler arası ilişkinin düzenlenmesi için başka çaba ve yöntemler de vardır.

Ne var ki, çabuk etki yönünden, dışarıdan sinirsel ilâçlar alınması gereksinmesi de doğmaktadır. Trankilizan dediğimiz bu ilâçların tüketimi, uygar ülkelerde hekimleri ve toplumu korkutucu niceliğe ulaşmıştır.Giderek bu tür ilâçların bağımlılık kazandırması, kişiyi toksikomani- lerin eşiğine sürüklemektedir. Şimdilik kişioğlunun, bu gibi maddelere gereksinmesi yadsınamaz. Hatta hekimler zaman zaman bu ilâçları öğütlerler. Bir kişinin günlerce uykusuz kalması yerine, bir süre ilâç alarak uyuması daha yeğ tutulur. İşte alkol burada yardımımıza koşmaktadır.

Alkolün ölçü ve süresi iyi ayarlandığında, iyi trankilizanlar (sinir dinlendirici) arasında olduğu kabul edilmektedir. Ancak, kişi alkol alınca dinlenebiliyor, bunu almaktan zevk alıyorsa ve alınan alkolün bedene zararlı ve toksik etkisi olmaması için, belirli ölçü aşılmıyor ve haftada bir kaç gün alkol almıyarak organizmayı dinlendiriyor, ayrıca, alkol alımına engel hastalığı yoksa, kanımızca alkolün bu koşullarda fazla zararı olmamakta ve belki de yararı olmaktadır. Bunun için ölçü, kişiden kişiye değişebilir. Bir günde ortalama, küçük şişe rakı ya da votkanın, üçte biri ve karşılığı alkol yeterlidir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp